Akılcılık, Rasyonalizm veya Usçuluk; Ampirizmin (görgücülük) karşıtı felsefe akımıdır. Diğer bir ifade il akılcılık, bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne süren felsefi görüş demektir.
Akılcılık; varlığın, akılla, çözümsüz sorun bırakmadan sonuna kadar bilinebileceği görüşüdür. Bilgi yönelimlerinden “düşünme“yi mutlaklaştırır, algıyı, duyu deneyimini küçümser. Mutlak kuşkuculuk dışında her felsefe görüşü, belli bir ölçüde akılcıdır; ama akla güven, bilebilmenin sınırlarını çizemeyecek kadar aşırılaşırsa, metafizik rasyonalizm (usçuluk) ve aprioricilik (önselcilik) egemen olur. Din doğmalarından sıyrılma çabasındaki yeniçağ felsefesinde akıl, birincil bilgi organı kabul ediliyor, gerçekliğin ilkelerinin onda ekili olduğu (apriorizm), bu nedenle gerçekliği kendisinden türetebileceği ileri sürülüyordu.
Yeniçağ ile başlayan modern felsefenin kurucusu Descartes, felsefe bilgisine matematik bilgisinin kesinliğini kazandırmak istedi. Tartışmaya yol açan “içten doğan ideler” (ideae innatae) kuramını ortaya attı. Spinoza, varlık düzenini geometri tarzında (more geométrica) ilk ilkelerden türetmeye girişti. Leibniz, dünyayı kuran “edebi hakikatlerin” (mantık ve matematik yasaları) insan aklının yapısında bulunduğunu öne sürdü. Platon‘dan beri felsefe tarihinde birçok örneği görülen akılcılık, genel bir varlık kuramı olarak idealizme dönüşür; çünkü gerçeklikten önce, gerçekliği olanaklı kılan bir üst-akıldan, bir aşan ben’den hareket edilir.