Abbasi Devleti, 750- 1258 yılları arasında Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’in amcası Abbas’ın soyundan gelen Ebu’l Abbas Abdullah tarafından Emeviler yıkılarak kurulan devlettir. Devletin başkenti Ebu’l Abbas Abdullah tarafından kurulan Bağdat şehri idi. Abbasilerin en parlak dönemi Halife Harun Reşid ve oğullarının dönemidir. Abbasiler, Emeviler kadar geniş sınırlara ulaşamamışlardır. Daha çok bilimsel ve kültürel alanda gelişme göstermişlerdir.
Abbasiler, Emevî hanedanından sonra başa gelerek İslam Devleti’nin yönetimini ve halifeliği beş asırdan daha uzun bir süre elinde tutan Müslüman Arap hanedanıdır. Bu hanedana ilk atalarına nisbetle “Haşimiler” de denilmektedir.
Abbasiler Dönemi Siyasi Olayları
Halife Harun Reşid döneminde Anadolu üzerine seferler düzenlenmiş ve Bizans ile savaşlar yapılmıştır. Seferler sonrasında yapılan anlaşma ile Bizans vergiye bağlanmıştır. Doğuda ise Orta Asya’ya doğru seferler düzenlenmiştir. Bölgede gerçekleşen en önemli olay 751 yılındaki Talas Savaşıdır.
Abbasiler, Emevilerin izlemiş oldukları Arap milliyetçiliği politikasını terk ederek hoşgörülü bir politika izlemeye başlamışlardır, özellikle Türkler Önemli devlet görevlerine ve ordu komutanlıklarına getirilmiştir. Bu gelişmeler sonrasında Türkler Abbasi Devleti içinde halifeyi değiştirecek kadar güçlenmişlerdir.
Merkezi otoritenin zayıflamasına bağlı olarak IX. yüzyılda siyasi yapı çözülmeye başlamış ve Abbasi topraklarında birçoğu Türk valiler tarafından kurulan küçük devletler ortaya çıkmıştır.
Tavaif-i Mülk adı verilen bu devletler şunlardır;
1. Mısır’da Tolunoğulları ve İhşidiler,
2. Kuzey Afrika’da Aglebiler,
3. Horasan’da Tahiriler ve Samanoğulları,
4. Irak ve İran’da Büveyhoğullarıdır.
Zamanla otoritesini kaybeden Abbasi halifeleri siyasi anlamda zor durumda kalmaya başlamışlardır. 945 yılında Büveyhoğulları Bağdat’ı işgal etmişlerdir. Halife’nin yardım çağrısı üzerine Gazneli Mahmut Büveyhoğullarının baskısına son vermiştir. 1055 yılında yine Büveyhoğullarının saldırısı üzerine Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey bu devlete son vererek halifeyi kurtarmıştır.
1258 yılında Bağdat’ı ele geçiren İlhanlılar Abbasi Devletine son vermiştir. Abbasi ailesinden kaçabilenler Mısır’a giderek Memlûk himayesinde halifeliği devam ettirmişlerdir. Osmanlıların, Mısır’ı fethetmesiyle halifelik 1517 yılında Osmanlı Devletine geçmiştir.
Abbasi’lerin Yıkılış Nedenleri;
1. Geniş sınırlara ulaşmaya bağlı olarak merkezi otoritenin zayıflaması,
2. İç isyanların başlaması,
3. Fetihlerin yavaşlaması,
4. Moğolların baskısının gittikçe artması,
5. Askeri valilerin bağımsız hareket ederek Tavaif-i Mülük adı verilen devletlerin kurulması,
6. Şiilerin yıkıcı çalışmalarıdır.
Abbasiler Döneminde Kültür ve Uygarlık
Abbasiler döneminde tarım, hayvancılık ve ticaret gelişmiştir. Hindistan, Çin, Hazar Türkleri, Bizans gibi devletlerle ticari ilişkiler kurulmuştur. Abbasiler döneminde bilimsel çalışmalar desteklenmiştir. Mimari alanda Türklerden etkilenilmiştir. Çinlilerden kağıt yapımı öğrenilerek başta Semerkant olmak üzere birçok yerde atölyeler açılarak kağıt üretimi gerçekleştirilmiştir.
Abbasilerde halk havas (yöneticiler, alimler vb.), avam (esnaf, çiftçi, asker, köle vb.), Ve zımmi (gayrimüslimler) olmak üzere 3 tabakadan oluşuyordu. Şurta teşkilatı şehirlerde asayişi sağlamaktan sorumluydu. Hanedan arasındaki iktidar mücadelesini engellemek amacıyla Emi-rü’l- ümeralık kurumu oluşturulmuştur. Harun Reşid döneminde Başkadılık (kadılkudat) makamı kurulmuştur. Devlet yönetiminde yardımcı olmak amacıyla Hz Ömer döneminde oluşturulan divanlar geliştirilmiştir.
Bu divanlardan bazıları şunlardır;
1. Divanı İnşa: Devletin yazışmalarıyla ilgilen divandır.
2. Divanı Mezalim: Adalet işleriyle ilgilenen divandır.
3. Divanül Ceyş: Askeri işlere bakan divandır.
4. Divanı Beytü’l Mal: Mali işlere bakan divandır.
Abbasi Devlet Teşkilatında Türkler
Türklerile Müslüman Araplar 751 yılındaki Talas Savaşı’nda Çinlilere karşı beraber hareket ederek Orta Asya’yı Çin hakimiyetine girmekten kurtarmışlardır. Bu savaş ile başlayan yakınlık Abbasilerin Türkleri devlet ve askeri teşkilatlanmalarda görevlendirmeleriyle devam etmiştir.
Halife Harun Reşid muhafız birliğini Türk askerlerden oluşturmuştur. Halife Mutasım döneminde Türkler için Bağdat yakınlarında ordugah olarak Samarra şehri kurulmuştur.
Türklerin askeri özelliklerinden yararlanmak için Bizans ile sınır olan bugünkü Güneydoğu Anadolu bölgesinde Avasım adı verilen tampon bölgedeki şehirlere Türkler yerleştirilmiştir (Tarsus, Adana, Antakya, Maraş, Malatya, Diyarbakır gibi). Türk komutanlar idari yapıda da görevlendirilmiştir. Zamanla bu komutanlar idari alanda söz sahibi olmuşlar hatta halifenin belirlenmesinde de rol oynamışlardır.
ABASİLER DÖNEMİNDE SANAT
Emevi Halifeliği’nin Abbasilere geçmesinden sonra yönetim merkezi Şam’dam Bağdat’a taşındı. Bu değişiklik İran sanatıyla ilişki kurulmasının da önemli nedenlerinden birisi oldu. Köklü bir geçmişi olan İran kültür ve sanatının Abbasi sanatını egemenliği altına almak tehlikesinin belirdiği bir dönemde, Abbasi halifelerinin isteği üzerine politik ve askeri yönden Türklerle yakın ilişki kuruldu. Bu ilişki doğal olarak kültür ve sanatta da karşılığını buldu ve Abbasi dönemi sanatını İranlılaştırmaktan uzak tutarak Türk sanatının etki alanı içine soktu. Abbasilerle birlikte İslam sanatına Türk etkileri girmeye başladı ve zaman içinde sürekli bir gelişim gösterdi. Müslümanlığı kabul eden Türkler, Ön Asya’da kurdukları devletleriyle batıya doğru yöneldiler. Başta mimarlık olmak üzere resim, bezeme ve öteki elsanatlarında çeşitli gelişmeler görüldü. Gerçekte Abbasi dönemi sanatı denildiğinde akla ilk gelen ve Halife Harun ür-Reşit döneminin binbir gece masallarına konu olan ünlü Bağdat Kenti’nden günümüze fazla bir şey gelmemiştir. Ancak Halife Mansur’un 762-766 arasında Dicle Irmağı kıyısında kurdurduğu ilk Abbasi başkenti Bağdat’ın şehircilik açısından bir yenilik olarak, daire biçiminde planlandığı bilinmektedir. Dairenin tam ortasında ünlü Bağdat Ulu Camisi ile Abbasilerin saray yapsı bulunuyordu. Abbasiler dönemi’nde Bağdat’ın yapımı dışındaki en önemli olay, bu kentin kuzeyinde ve Dicle Irmağı kıyısında kurularak 838-883 arasında 50 yıl kadar başkent olan Samerra’dır. 33 km uzunluğundaki büyük bir alanı kaplayan Samerra, o dönem için dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Çok kısa süre içinde nüfusu bir milyona ulaşmıştı. Samerra’da Almanların 1911-1913, Irak Hükümeti’nin ise 1936’da yaptığı kazılarda Abbasi sanatına ait değerli eserler, camiler, saraylar ve evler ortaya çıkarıldı. Kazı ve araştırmalar, Samerra’da şehircilik yönÜnden tüm olanakların düşünüldüğünü gösterir.
Abbasi döneminin Samerra’daki en büyük mimarlık eseri, Halife Mütevekkil tarafından 848-852 arasında yaptırılan 140×156 m boyutlu, içinde 150.000 kişinin namaz kılabileceği Samerra Ulu Camisi ya da öteki adıyla Mütevekkiliye Camisi’dİr. Yapının günümüze yalnızca dış duvarları ve Mahiye adı verilen minaresi ulaşabilmiştir. Bu minare, Babil’in basamaklı zigguratlarını anımsatır ve spiral biçimli yapıya dışarıdan rampalarla çıkılır. Yine Halife Mütevekkil tarafından yaptırılan bu minarenin bir benzeri, daha kuzeyde, 861-862 yıllarına ait Samerra Ebu Dulef Camisi’dir. Bu yapının minaresi de Ulu Cami’nin minaresine çok benzer. Bu tür minarelerin üçüncü örneğiyse Mısır’dadır. Abbasiler döneminde Mısır’da ilk Türk devletini kuran Tolunoğlu Ahmet’in eski Kahire’de 877-879 arasında yaptırdığı Tolunoğlu Camisi, Samerra geleneğine bağlı bir yapıdır.
Yapıldığı dönem için dünyanın en büyük kentlerinden birisi sayılan Samerra’da dinsel yapılardan başka, özellikle saraylar, gerek kapladıkları alan, gerek içerideki bezemeler açısından Sasani saraylarını gölgede bırakacak niteliktedir. Ayrıca Kerbala yakınında 9. yüzyılda yapılan Ukeydir Sarayı da ötekileri kadar önemle üzerinde durulacak bir yapıdır. Bu saray planı bakımından ilk bakışta Emevilerin ünlü Mışetta Sarayı’nı anımsatır. Ortada giriş bölümü, sonra tören avlusu ve daha sonra kabul salonları gelir.
Abbasi Halifesi Mütevekkil’in 854’te yaptırdığı Balkuvara Sarayı, Dicle Irmağı’na teraslar halinde iner. 1.250 m uzunluğundaki bu büyük mimarlık anıtının asıl saray bölümü 460×575 m boyutlarındadır. Kazılarla ancak bir bölümü ortaya çıkarılabilen bu saray Halife Mütevekkil’in oğlu Mutez’in sünnet düğünü için yaptırılmıştır. Tören salonları, büyük avluları, polo oynamak için alanları bulunan sarayın, ayrıca Dicle’ye doğru uzanan bahçesinin ortasında bir de havuz vardı. Samerra’da Balkuvara Sarayı’nın dışında, büyük ölçülerle yapılmış daha pek çok saray vardır. Bunlarda çoğunlukla duvarlar süslemelerle bezenmiş ve çeşitli üsluplar kullanılmıştır. Saraylardan başka evlerde de sürekli kullanılmış bulunan bezeme üsluplarından birisinin özellikle Türkler tarafından buraya getirildiği anlaşılmaktadır. Duvar resimlerinde görülen tipler de Türk tipleridir.
İslam sanatının başlangıçta türbe yapılarına ilgi göstermediği bilinir. İslam mimarlığında ilk türbe Abbasiler dönemi’nde yine Samerra’da yapılmıştır. Bu ilk türbe Kuhbet-ül Süleybiye adını taşır. Bilindiği gibi Hz. Muhammed (sav) ve öteki halifeler kendilerine türbe yaptırmamışlardır. İslam kaynakları, ilk kez Halife Mutasım, Mutez ve Mühtedi’nin türbede gömülü olduklarını belirtir. Kubbet-ül Süleybiye’nin içinde de üç mezar vardır. Yapının, Halife Mutasın’ın ölüm yılı olan 862 dolaylarında bitirildiği kabul edilir. Samerra ayrıca kerâmikleriyle de ün yapmıştır. Daha önce cam üzerine yapılan ve çok pırıltılı bir görünüm veren tekniğe perdah tekniği adı verilir. Bu teknik ilk kez Samerra’da kullanılarak, keramik sanatında ileri bir adım atıldı.
Abbasiler döneminde Bağdat ve Samerra’nın dışında İran’da da büyük camiler yaptırıldı. Ancak dayanıksız yapı malzemeleriyle kurulduklarından çoğunluğu günümüze ulaşamamıştır. Günümüze gelebilenler arasında 8. yüzyılın son yarısından kalma Damgan Camisi, İran’daki en eski örnektir. Silindir biçimli minaresi Selçuklu döneminden kalmadır. Ayrıca İsfahan’ın doğusunda, 10. yüzyıldan kalma Nayin Camisi, alçıdan yapılmış süslü mihrabıyla önemli bir yapıdır. Abbasi dönemi mimarlık eserlerinde yapı malzemesi olarak genellikle tuğla kullanılmıştır. Bu durum taşın yeterince bulunmamasından kaynaklanmıştır.
Gerçekte İslam sanatının kişiliğini bulması ilk kez Abbasiler döneminde ortaya çıktı, kuşkusuz bu gelişmede Sasani ve Türk sanatının büyük payı oldu. Süsleme sanatında beliren yenilikler, mimarlığa bağlı ya da bağımsız olarak büyük canlılık gösterdi. Bütün yönleriyle bu dönem sanatı, İslam sanatının oluşumu ve gelişmesi içinde ileri doğru atılan adımlar için bir başlangıçtır. İslam sanatının Emevi dönemindeki araştırma evresi, Abbasilerle birlikte belirli bir üslup olma yoluna girdi, Doğu dünyasıyla köklü ilişkiler kuruldu.
Abbasilerin Özellikleri
1. Emeviler dönemindeki Arap milliyetçiliği politikasını terk ederek hoşgörülü bir politika izlemişlerdir. İzlenen bu politika sayesinde başta Türkler olmak üzere diğer milletler arasında İslamiyet’in yayılışı hızlanmıştır. Mevali uygulaması ortadan kalkmıştır.
2. Bilimsel ve kültürel faaliyetlere önem verilmiş, Yunan ve Helen dönemi eserleri tercüme edilerek medreselerde ders olarak okutulmuştur.
3. Beytü’l Hikme adı verilen ilim merkezi Harun Reşid döneminde açılmıştır. Üniversite düzeyinde olan bu eğitim kurumunda dini ve pozitif bilimler okutulmaktaydı.
4. Mutezile adı verilen fikir akımı gelişmiştir. Bu akıma göre yaşanılan sorunları ve dini konularda ortaya çıkan uyuşmazlıkları akıl yoluyla açıklamak gereklidir.
5. Abbasiler döneminde İran kültüründen etkilenerek yönetim alanında vezirlik makamı oluşturulmuştur,
6. Talas Savaşı sonrasında kağıt üretimi geliştirilerek, Abbasi sınırları içerisinde kağıt üretimi yapılmıştır.
ABBASİ HALİFELERİ
Irak (Bağdat) Abbasi halifeleri ve halifeliğe geçiş tarihleri:
1 — Ebu-l Abbas Seffah 750
2 — el Mansur 754
3 — el-Mehdi 775
5 — el-Reşit (Haruınürreşit) 786
6 — el-Emin 809
7 — el-Me’mun 813
8 — el-Mu-tasım 833
9 — el-Vasık 842
10 — el-Mütevekkil 847
11 — el-Muntasır 861
12 — el-Mustain 862
13 — el-Mu’tez 866
14 — el-Mu.htedi 869
15 — el-Mu’temid 870
16 —el-Mu’tazıd 892
17— el-Müktefi 902
18 — el-Muktedir 908
19 — el-Kaalıir 932
20 — el-Razi 934
21 — el-Mütteki 940
22 — el-Müstefi 944
23 — el-Mutr 946 “
24 — el-Tayi’ 974
25 — el-Kaadir 991
26 —el-Kaaim 1031
27 — el-Muktedi 1075
28 — el-Mtistahzir 1094
29 — el-Mtisterşid 1118.,
30 —el-Raşid 1135
31 — el-Müktefi 1136
32 — el-Müstencid 1160
33 — el-Mustazâ 1170
34 —el-Nâsır 1180
35 — el-Zâhir 1225
36 — el-Must,ansır 1226
37 — el-Musta’sım 1242-1258
Mısır Abbasi halifeleri ve halifeliğe geçiş tarihleri:
1 — el-Mustaıısır 1261
2 — el-Hâkim I 1261
3 — el-Müstekfi I 1302
4 — el-Vâsık 1340 5—el-Hâkim II 1341
6 — el-Mu’tadıd 1352
7 — el-Mütevekkil I 1362
8 —- el-Mu’tasım 1377
— Mütevekkil I (İkinci halifeliği) 1377
9 — el-Vâsık 22 1383
— el-Mu’tasım (İkinci halifeliği) 1386
— el-Mütevekkil I (Üçüncü halifeliği) 1389
10 — el-Müsta’in, . ,1406
11 — el-Mu’tazit II 1414
12 —el-Müstekfi II 1441
13 — el-Kaaim 1451
14 — el-Müstencit 1455 15—el-Mütevekkil II 1479 16 — el-Müstemsik 1497
17-el-Mütevekkil III 1509 — el-Müstemsik (Oğlu Mütevekkil’e vekil olarak ikinci halifeliği 1516-1517)