Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav), 571 yılında Arap Yarımadası’nın önemli merkezlerinden olan Mekke şehrinde dünyaya geldi. Arap Yarımadası; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine yakın olduğu önemli bir noktada bulunmaktadır.
İslamiyetin doğduğu dönemde Avrupa
Kavimler Göçü sonrasında Avrupa siyasi olarak parçalanmış durumdaydı. Batı Roma yıkılmış, Doğu Roma ise karışıklıklar içindeydi. Feodalizm rejimi ve Katolik Kilisesi yönetimde etkiliydi. Göç ve savaşlar esnasında birçok insan öldürülmüştü. Avrupa’nın büyük çoğunluğu Hristiyan idi. Kilise skolastik düşüncenin etkisiyle bilim ve düşünceyi kontrolü altına almıştı. Farklı inançlara hoşgörü bulunmamaktaydı.
İslamiyetin doğduğu dönemde Afrika
Afrika’nın kuzeyinde Doğu Roma hüküm sürerken Habeşistan’da ise Habeş Krallığı hüküm sürmekteydi. Aksum Devleti olarak da bilinen Habeş Krallığı önceleri putperest iken daha sonra Hristiyanlığı kabul etmiştir. Afrika’da Hristiyanlık, puta tapma ve yerel dinler bulunmaktaydı.
İslamiyetin doğduğu dönemde Asya
Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu): Başkenti İstanbul olan Bizans bölgenin en güçlü devleti konumundaydı. Kafkaslar, Anadolu, Balkanlar, Akdeniz Havzası, Mısır ve Kuzey Afrika devletin sınırları içerisindeydi. Bizans özellikle Sasaniler ve Slavlar ile mücadele halindeydi. Dini inanış olarak Hristiyanlığın yaygın olduğu Doğu Roma Ortodoks mezhebinin merkezi konumundaydı. Zamanla Hristiyanlık dinin en güçlü savunucusu konumuna gelmişti. Sosyal sınıf ayrılığının olduğu ülkede toplumsal huzursuzluklar yaşanmakta ve halk ağır vergiler altında ezilmekteydi.
Sasaniler: İran’da hüküm süren bu devlet Doğu Roma’dan sonra ön Asya’nın en güçlü devletiydi. Sasanilerin kurucusu Babek ve oğlu Ardeşir’dir. Devletin merkezi Medain şehridir. Bizans ile yapılan mücadele ve iç karışıklıklar ülkenin eski gücünü kaybetmesine neden olmuştur. Bölgede ateşe tapmayı temel alan Zerdüştlük dini yaygındı.
Kök Türkler: Orta Asya’nın güçlü devletlerinden biri olan Kök Türkler bu dönemde İkiye ayrılmıştı. Türkler ve Araplar arasındaki ilişkiler Türklerin Sasani ordusunda görev yaptıkları dönemlerde başlamıştır. Ayrıca ticari faaliyetler ile de iki taraf birbirlerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Bu iki durum sayesinde Türkler ile Araplar arasında kültürel etkileşim yaşanmıştır. Orta Asya’da yaygın olan inanış Gök Tanrı inancıydı.
Hindistan: Tarihte birçok istilaya sahne olan Hindistan’da güçlü bir siyasi yapı bulunmamaktaydı. Hindistan’da Guptalar siyasi birliği sağlamıştır ama kast sisteminden dolayı bu devlet uzun süre varlığını koruyamamıştır. Kast sisteminin de etkisiyle halk arasında sosyal sınıflaşma kesin çizgilerle belirlenmiştir. İnanış olarak tabiat kuvvetlerini ön plana çıkaran Veda inancı bulunmaktaydı. Bunun yanı sıra Hinduizm, Budizm inanışları da yaygındı.
Çin: Asya kıtasında eski ve köklü bir medeniyet merkezi olan büyük bir ülkedir. Hanedanlıklar ile yönetilen ülkede sık sık taht kavgaları yaşanmaktaydı. Ahlaki ve felsefi temele dayanan Taoizm ve Konfüçyüsçülük en yaygın olarak görülen inanış sistemleriydi.
Japonya: Ada ülkesi olan Japonya’nın bu dönemlerde dünyadaki siyasi etkinliği az durumdaydı. Şintoizm olarak bilinen tabiat kuvvetlerine tapınma inancı oldukça yaygındı.