Ad; kişileri, yerleri, nesneleri anlatmaya, anımsatmaya yarayan sözcük demektir. Diğer bir ifade ile ad; bir kişiyi, bir hayvanı, bir bitkiyi, bir yeri, bir duygu ve düşünceyi vb. anımsamamıza, onları ötekilerden ayırmamıza yarayan sözcük demektir. Başlangıçta dilin bütün öğeleri ad değerindedir (sıfatlar adıl – zamirler, mastar-eylemler); dilbilgisinin görevler bölümü yüzünden belirleyici özellikleriyle tanınırlar. Ad koyma, düşüncenin dile dönüşümündeki ilk aşamadır, vazgeçilmez. En ilkel koşularda yaşamakta olan toplumlarda yapılan gözlemler, yaşamın algılanmasının insanın kendine, çevresine, görüp bildiklerine ad koymasıyla başladığını göstermiştir. Ne var ki bu aşmada hiçbir soyut sözcüğün yeri yoktur, her şey duyularla algılanan somut betimlemelere dayanır. Totemleriyle anılan ilkel boylar, yaşam aşamalarını değişken adlar olarak kullananlar, bir yerde yalnızca babalarının, büyük babalarının adlarıın eklenmesiyle anılanlar, çağdaş uygar toplumların kuralları gerisindedirler. Uygar toplumlarda, devletin koruması altında bulunan aile, yeni doğan bireye din kitaplarından, ulusal tarihten, aile büyüklerinden ad seçmekte birleşir; yanına ailenin soyadı eklenir. Böylece Tevrat-İncil-Kuran gibi tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarındaki adlar birçok ülkede -kökleri aynı olmak koşuluyla- değişik biçimlere dönüşür. Toplumsal nüfus kütüğüne geçirilmiş her devlet kaydı gibi ad değiştirme de özel başvuruyla karar verecek yargı yetkilerince gerçekleştirilir.
Adlar, bağlandıkları varlığın durumuna göre özel ve tür adı diye ikiye ayrılır. Özel adlar; ülke, bölge, kent, ulus, kişi, adları gibi tek varlığa verilmişlerdir, her durumda büyük harfle başlayarak yazılırlar. Tür (cins) adları, aynı yapıdan varlıkların hepsine verilmiş olduğu için özel ad olarak kullanılma durumları dışında yukardaki kurala uymazlar, küçük harfle başlayarak yazılırlar.
Konuşmada ve yazmada adlar, kendileriyle ilişki içinde oldukları sözcüklerle bağıntı kurabilmek için çeşitli durumlara (ismin halleri) girerler; buna “ad çekimi” de denir. Yalın durum (nominatif), adın hiçbir ek olmadığı, hiçbir yere bağlanmadığı (tekil, çoğul, iyelik olabilir) durumdur: sel. İlgi durumu (genitif), adın kendinden sonra gelen sözcüğe bağımlılığını gösterir; duruma göre -n, -in, -tın, ün, -nın, -nin, -nun, -nün eklerini alabilir; sel-in, Yapma durumu (akkuzatif ismin i hali), geçişli eylem etkisini gösterir; -ı, -i, -u, -ü; sel-i gibi. Yaklaşma durumu (datif), adın kendisine yaklaşım durumunu gösteren eylemlere bağlılığını belirtir: sel-e gibi. Bulunma durumu (lokatif), eylemin söz konusu edilen adın içinde yerinde olduğunu gösterir: -de. -da. -te.-ta gibi: selde.. Uzaklaşma durumuysa (alatif) eylemin bildirdiği durumun o addan ayrılıp uzaklaştığını gösterir: -den, -dan, -ten. -tan gibi (-ce, ca) yan kullanımlar da vardır. Birçok ansiklopedi maddesi gibi ad da özel bir bilgi dalının önemli konusudur. ayrıntıları ve özellikleri orada aranır, bulunur.