Güneşin bir altın topa benzediğini söylemek, ikisi arasında bir teşbih yâni benzetme yapmaktadır. Ama altından bir topun ekinleri olgunlaştırdığının söylenmesi istiare yâni iğretileme yapmak olur. Teşbih ve istiare edebiyatta çok kullanılan sanatlardandır.
Teşbih, “benzetmek” manasına gelir. İfadeyi kuvvetlendirmek için aralarında benzerlik bulunan iki kavramdan zayıf olanın güçlüye benzetilmesidir.
İstiare ise, Türk Edebiyatında, bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka varlığının adıyla anma sanatı. Diğer adı eğretilemedir. Benzetmenin iki temel öğesi vardır, benzeyen ve benzetilen. İstiare bunlardan birinin söylenmemesiyle yapılır.
Konuşmamıza birtakım benzetmeler katmakla düşüncelerimizi daha iyi ifade etmiş oluruz. Benzetmelerin en basiti teşbih diye adlandırılan benzetmedir. Ama benzetmenin baş kısmını yok ederek daha cesurca benzetmeler de yapabiliriz. Meselâ: Adaletin kılıcı. Tatil cenneti. Heyecandan ölmek, gibi… İster, halk, ister meslek, ister spor argosu olsun, argonun her çeşidi pek çok benzetmeyle doludur. Tıpkı «hafız» kelimesinin öğrenci argosunda dersleri ezberleyerek öğrenen öğrenci anlamına gelmesi gibi..