2015 – 2016 eğitim dönemi başlıyor. Her yeni dönemde olduğu gibi bu dönem de çocuklar ve aileler birtakım problemlerle karşılaşıyor. Heyecan ve kaygının bir arada yaşandığı bu süreçte, aileler çocuklarına nasıl destek olmalı? Çocuklar en başından işi nasıl sıkı tutmalı? Kaygı yaşayan çocuk olduğu gibi okulla barışık mutlu çocuk olması da mümkün mü? Bu soruları, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Cemre Soysal yanıtladı.
Okullar açılıyor. Çocuklar, uzun bir tatilin ardından yeni eğitim dönemine başlarken bazı zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Çocukların alışma sürecinde yaşadıkları zorlukların beraberinde getirdiği kaygıları aşmak için ailelere de büyük görevler düşüyor.
Peki, çocukların okula başlarken yaşadıkları en büyük problemler neler oluyor? Bu durumda çocuklar ve ebeveynler ne yapmalı? Okul başarısında ailenin rolü ne olmalı ve en başından işi sıkı tutmak mümkün mü? Okulla barışık mutlu çocuk olur mu?
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Cemre Soysal’a göre; çocukların okul döneminde uymak zorunda oldukları birçok kural, yaz tatili dönemi boyunca değişikliğe uğramış ya da unutulmuş oluyor. Tüm bu değişikliklerin yanı sıra birçok çocuk yeni döneme kaygıyla başlıyor. Yaşanan kaygı ise okula tekrar başlama konusunda isteksizlik yaratıyor.
Ailelerin, çocuklarının okula mutlu başlaması ve okul hayatı boyunca başarılı olmaları konusunda önemli rolü var. Çocukların istek ve motivasyonunu arttırmak için okul açılmadan önce birlikte yapılacak ufak okul alışverişleri, yeni defterler, kalemler onları heyecanlandırabilir ve okula başlama isteklerini arttırabilir. Çocuklara; okulun yeni bilgiler edinirken değişik oyunlar oynayabileceği ve yeni arkadaşlar edinebileceği bir yer olduğunun hatırlatılması gerekiyor. Ailelerin; çocukları için akademik ihtiyaçlarına uygun koşullar hazırlaması, küçük yaştan itibaren ders çalışma alışkanlığı kazandırması ve sorumluluk bilincini geliştirmesi; onların başarı oranını arttırıyor. Ayrıca, her çocuğun başarı çıtasının birbirinden farklı olması nedeniyle ailelerin başarıyı doğru tanımlamaları ve çocuklarından gerçekçi beklentilerde bulunmaları gerekiyor. Gerçekçi hedefler koyulduğunda çocukların bu hedeflere ulaşması ve başarma duygusunu tatması çok daha kolaylaşıyor.
Okul hayatında başarılı olmak için çocukların düzenli çalışma alışkanlığına sahip olması gerekiyor. Okul dönemine işi sıkı tutarak başlamak verimin düşmesini önleyerek kaygıyı azaltıyor. Düzenli yapılan tekrarlar sayesinde hem daha iyi bir öğrenme sağlanıyor hem de sınav döneminde yaşanacak olası paniklerin önüne geçilmiş olunuyor.
“Olumsuz eleştiri, akademik yetersizlik hissine neden oluyor”
Herhangi bir kurum ya da olguyla barışıklığımızın algımızla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Soysal, “Çocuğun okul ya da eğitimle barışık olması, algısının nasıl temellendiğine bağlıdır. Okul hayatının başından itibaren yapabildiği kadarıyla kabul gören çocukların okul ya da eğitim ile ilişkileri, diğer çocuklara göre daha olumludur. Diğer çocuklarla kıyaslanmayan, yalnızca kendi yeterliliği üzerinde durulan çocukların akademik hayattaki özgüvenleri daha gelişmiştir. Oysa, her sınav sonrası “Mert kaç aldı? Deniz, senden yüksek not almış.” gibi soru ve yorumlara maruz kalan ya da “Neden daha yüksek not almadın?” benzeri olumsuz eleştiri alan çocuklarda akademik yetersizlik hissi gelişir. Bu noktada, eğitim kurumlarının ve eğitimcilerin de rolü önemlidir. Bireysel farklılıkların kabul gördüğü okullarda çocukların potansiyellerini çok daha rahat ortaya çıkartabildiklerini görüyoruz” dedi.