Bir müslümanın İnanılması gereken hususlardan biri de, ruhun ve bedenin kabirde ni’met veya azâb göreceğidir. Ancak ruhun bedenle olan ilişkisi canlı bir ilişki değil de berzahî bir ilişkidir. İnsanın ölümünden kıyamet günü yeniden dirilmesine kadar geçecek olan zamana kabir hayatı; bu zaman içinde bulunacağı yere de ‘kabir‘ denir. İnsan ölünce bedeni çürür, toprağa karışır fakat bedenden ayrlan ruhu ölmez. İnsan kabre konulunca Münker ve Nekir adındaki melekler tarafından sorguya çekilir. Sorulara doğru cevap verenler için kabir, bir istirahat yeri; cevap veremeyenler için ise azap yeri olacaktır.
Kabir azâbı îmân etmeyenler için kıyâmete kadar kesintisiz devam edecektir. Günahkâr mü’minler için ise, ameline göre kimine ağır, kimine hafif iken, bazen de bu azâp ölüye hibe edilecek bir sevâbla hafifletilir veya kaldırılır.
Âyet ve hadislere göre, kısaca azâp şekilleri şöyledir
1- Kabir Sıkması; Kabir, mü’minleri annenin yavrusunu okşaması gibi sıkacak (Müsned, 6/55, 99), kâfir ve münâfıkları da şiddetli bir şekilde sıkacaktır. (Tirmizî, Cenâiz 70).
2- Tokmakla Vuruş; Kâfir ve münafığın ense köküne öyle bir vurulur ve o öyle bir feryat eder ki; feryadını insan ve cin hariç her mahluk duymaktadır. ( Buhârî, Cenâiz 66, 85).
3- Sabah-Akşam Ateşe Arz edilmek; Kulun gideceği yer Cehennem ise, sabah-akşam gösterilir. (Bkz. Mü’min, 40/46; Bkz. Buhârî, Cenâiz 88).
4- Haşerâtın Ölüyü Isırması ve Sokması; Kâfire doksan dokuz ejderha saldırtılır; ejderhalar onu ısırırlar, sokarlar. Ejderhanın birisi yeryüzüne üfleyecek olsa, dünya da yeşillik kalmayacak derecede ateş püskürtür. (Bkz. Darimi, Rikak 94; Müsned, 3/38). Deve boynu gibi kırbaç, düğümü ateşten olan, kulakları sağır olan bir mahluk ile azâp edilir. (Müsned,6/653).
5- Toprağın İbret Olsun Diye Dışarı Atması, Hristiyan’ken Müslüman olmuş ve Vahiy katipliği yapmış, sonradan tekrar Hristiyanlığa dönmüş birisi, Kur’ân’la, vahiyle alay ediyordu. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu adam öldüğünde “Yer onu kabul etmeyecektir.” buyurmuş, (Buhârî, Menâkıb 25) hakikaten de toprak onu kabul etmemiştir.
Ehl-i Sünnet âlimleri, aslında bunun sünnetullah’a aykırı olduğunu, ama bazı kötü kimselerin, bilhassa İslâm dini ile, Allah’la, Kur’ân’la alay edenlerin cesetleri ibret olsun diye, Allah’ın böyle göstermiş olabileceğini belirtirler.
Neccâr oğullarından Hristiyan bir adam vardı. Müslüman olup Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini okumuştu. Peygamber (Aleyhisselâm)’e vahiy yazardı. Bu adam irtidat ederek Hristiyanlığa döndü ve “Muhammed bir şey bilmez. Ancak benim kendisine yazdığım şeyleri bilir.” demeye başladı. Allah onu vefat ettirince, Hristiyanlar gömdüler. Fakat sabah olunca gördüler ki, gömüldüğü yer onu dışarı atmıştı.
Bunun üzerine Hristiyanlar “Bu, Muhammed ile ashabının işidir. Onların arasından çıkıp kaçtığı için, bu din kardeşimizin ölüsünden kefenini soydular ve onu meydanda bıraktılar.” diye iftirada bulundular. Derin bir çukur kazarak onu oraya gömdüler. Fakat ertesi sabah, gömüldüğü yerin, onu yine dışarı attığı görüldü.
Hristiyanlar yine Müslümanları suçladılar. Bir yerde yine bir çukur kazdılar. Güçleri yettiği kadar derinleştirdiler. Fakat sabah olunca o yerin de onu dışarı attığı görüldü. Bunun üzerine Hristiyanlar, bu işin insanlar tarafından yapılmadığını anladılar ve onun ölüsünü açıkta bıraktılar. Hz. Peygamber bu adam öldüğünde “Yer onu kabul etmeyecektir.” buyurduğu bilinmektedir.
6- Bakırdan tırnaklarla yüzleri ve göğüsleri tırmalamak; Peygamber efendimiz Miraca çıktıklarında, orada bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan insanlar gördüğünü ve Cebrâil (Aleyhisselâm)’dan bunların kim olduklarını sorduğunda, bunların gıybet eden kimseler olduğunu öğrendiğini haber vermektedir. (Bkz. Buhârî, Menakıb 25; Cenâiz 92).