Arapça bir kelime olan kıyametten; dünyanın sonu ve ölülerin diriltilip, mahşerde toplanacağı zaman, anlaşılır. Kıyamet; kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek demektir. İslam inancında, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin altüst olarak yok olması ile ölen tüm insanların yeniden dirilerek ayağa kalkması olayını dile getirir. Kıyamet koptuğu anda kainatın hayatı son bulmuş, artık ahiret hayatı başlamıştır.
Tekrar belirtmek gerekirse; Kıyamet (Arapça: يوم القيامة) veya hesap günü; dünyanın sonunun geleceğine ve tüm insanların mahşerde toplanarak hesap vereceğine inanılan zaman demektir.
Kıyamet; Yüce Allah’ın takdir ettiği zaman gelince, dünyadaki bütün canlıların ölmeleri, sonra bütün ölmüşlerin Allah tarafından diriltilmeleri, mahşer yerine toplanmaları, hesaba çekilmeleri ve dünyadaki işlerinin karşılığının verilmesidir. Kısaca, kâinatın bugünkü düzeni bozulacak yer ve gökler başka şekil alacak. Ölmüş olan canlıların yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması ve mahşere doğru yönelmesi. Bu durumda kıyamet, genel bir ölümden sonra genel bir dirilişi kapsamaktadır.
Kıyamet gününün sahibi Allah’dır. O gün kendisinden başka her şey helak olup, ölecektir. Hatta ölüm meleği Azrail aleyhisselam bile can verecek ve Allah’dan başka bir canlı kalmayacaktır.
Kıyamete “Din günü” de denilir.
Kıyamet muazzam bir hadise olarak ortaya çıkar. Hz. İsrafil’in Sûra birinci üfürüşüyle gök yarılacak, yıldızlar teşbih taneleri gibi dağılıp dökülecek, denizler fışkırtılacak, dağlar ve taşlar hallaç pamuğu gibi atılacak, kabirlerin toprağı alt üst edilecek, ay kararıp, güneşle bir araya gelecek, göz hayret ve dehşetle kamaşacak ve bütün canlılar öleceklerdir. Sonra uzun bir sessizlik başlayacak ve nihayet Hz. İsrafil’in her yere ve her şeye aynı derecede ulaşan sesi duyulacaktır:
“— Ey çürümüş kemikler! Ey parçalanmış etler, dünyada iken yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Allah’ın huzurunda toplanınız.”
Bu emir üzerine insanlar mezarlarından ot biter gibi kalkıp Arasat Meydanı’na toplanacaklar, günah ve sevapların ölçüldüğü mizan başına geleceklerdir.
Sevabı çok olanlar cennete, günahı çok olanlar ise cehenneme götürüleceklerdir.
Kıyamet gününü inkar etmek, insanı dinden çıkarır.
Kıyamet ne zaman kopacaktır?
Kıyametin ne zaman kopacağını sadece Allah (c.c.) bilir. Müslüman için önemli olan, ölüm ve ölümden sonra başlayacak ebedî hayata hazırlanmaktır.
Kıyâmetin küçük alâmetleri
Kıyâmet, bir şeyin veya toplumun sonu manalarında kullanılmaktadır. Dünyanın sonu manasında olan Kıyâmet için küçük ve büyük Kıyâmet ayrımı yapılmıştır.
Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarına göre küçük alâmetler; kıyâmetin kopma zamanına daha uzak, insanların irâdeleriyle meydana gelecek olaylardır.
Hadis-i Şerif’lerde şöyle bahsedilmiştir. İslâmî ilimlerin gerilemesi, cehâletin artması, Kadın nüfusun erkeklerden çok olması, İçki içme ve zînâ gibi haram olan fiillerin artması (Bkz. Buhârî, Hudud 20), Adam öldürme olayının, ölenin ne için öldüğünü, öldürenin ne için öldürdüğünü bilmeyeceği kadar artması (Buhârî, Fiten 25), İki İslâm ordusunun birbiriyle çarpışması (Müslim, Fiten 17), Zenginliğin artması, malın çoğalması, sadaka verecek fakirin bulunmaması (Müslim, Zekat 61), vb.
Bazı hadislerde geçen kıyâmet ise yok olma, anarşi vb. manalarında kullanılmıştır. “Müslümanlardan iki grup aralarında savaşmadıkça kıyâmet kopmaz” “…imamınızı öldürmedikçe, kılıçlarını birbirinize kullanmadıkça, dünyanıza şerirleriniz varis olmadıkça kıyâmet kopmaz.” (Tirmizî, Fiten 9). “Otuz kadar yalancı deccal çıkmadıkça kıyâmet kopmaz. Bunlardan her biri Allah’ın elçisi olduğunu zanneder.” (Tirmizî, Fiten 43).
Hadislerde geçen bu alâmetler; daha çok bu fiilleri yaptıktan sonra belâların geleceğini haber vermektedir. Mesela, İçki içme ve zînâ gibi fiiller arttığında sarhoşlar çoğalacak, nesiller cılız, zayıf olacak, beyinler uyuşacak, kavgalar artacak, ekonomi abes, boş şeylere akacak, sarhoş-çürük nesiller doğacak, Aids gibi hastalıklar toplumda çoğalacak, işte bunlar toplumun sonu, kıyâmeti değil midir? Elbette o toplumun, milletin kıyâmeti, sonu olur.
Hadislerde daha çok küçük kıyâmet diye bahsedilenlerin dünyaya âit bazı kötü olayların sebepleri zikredilmiş, onlara dikkat çekilmeye çalışılmıştır.
Kıyametin küçük alametleri maddeler halinde
Kıyâmet’in büyük alametlerinden önce küçük alametleri görülecektir. Bu küçük alâmetlerin bir kısmı şunlardır.
1- Allah rasûlünün (as) vefatı.
2- Kudüs’ün fethi.
3- İstanbul’un fethi.
4- Savaş sonraları câriyelerin çoğalması.
5- Câmi ve mihrablarının süslenmeye başlanması.
6- Minberlerin yüksek yapılmaya başlanması.
7- Kalplerin katılaşması.
8- insanlar arasında ihtilâf ve tefrikânın baş göstermesi.
9- Zan ve ön yargı ile hareket edilmesi.
10- Dînî ilim ve bilgiye gereken önem ve ilginin yok olup bu konudaki cehâletin yaygınlaşması.
11- Hilâl’in doğuşu husûsunda ihtilâfa düşülmesi ve bir gecelik hilâl için “iki geceliktir” denmesi.
12- Kötülüklerin çoğalması.
13- Kabile ve grupların başına münâfıkların geçmesi, çarşı-pazara fâsıkların egemen olması.
14- Çocukların uyumsuz ve katı ahlaklı olması.
15- Erkeğin kadının emrine itâatkâr, annesine ve babasına ise isyankâr ve kaba davranması.
16- Büyüğe saygı küçüğe merhamet gösterilmemesi.
17- Kötü komşuların çoğalması.
18- Mü’minlerin herkesle değil de sadece tanıştıklarıyla selâmlaşması.
19- Küçüklerin, yaşlıları kendi ihtiyâçlarını karşılamada kullanması.
20- Âni ölümlerin çoğalması.
21- Emin olmayanların güvenilir, güvenilir olanların ise hâin kabûl edilmesi.
22- Uzak olanlarla yakınlık kurulması, yakın olanlarla akrabalık bağlarının kesilmesi.
23- Son asırlardakilerin, ilk asırdakilere lanet okuyup kötülemeye başlaması.
24- Kişinin, kötülüğünden korunmak için ikrâm ve saygı görmesi.
25- Yalancının doğrulanıp doğru kişinin yalanlanması.
26- Zulüm, kıskançlık ve cimriliğin çoğalması.
27- Yöneticilerin zulmetmesi.
28- Ölçü ve tartılarda hilenin yaygınlaşması.
29- Büyük ailelerin ileri gelenlerinin ortadan kaybolup (pasif olup) sefâhet ve sefâlette olanların ortaya çıkması.
30- Herkesin birbirine yabancı kalması.
31- Anarşi terör ve adam öldürme olaylarının artması.
32- Asker ve polis gibi güvenlik güçlerinin çoğalması.
33- Akıtılacak kanlardan yer yüzünün iyice doyması.
34- Yalancı şâhidliğin yayılması, hak için şâhidlik yapmanın azalması.
35- Mal mülkün bollaşması.
36- Kabile ve toplumda, gerçek mü’minin kıymetinin para puldan daha düşük hale gelmesi.
37- Vergilerin elden ele geçmesi, (vergilerin gerek toplanma kriterlerinde ve gerek harcanmasında adâletsizlik israf ve yolsuzlukların artması)
38- Zekat dağıtılırken isteksiz davranılıp da ceza öder gibi ödenmesi.
39- Emânete ganimet gibi davranılması.
40- Ticâret işlemleri ile malın çoğalması, kadının da erkeklerle ticârete koyulması.
41- Zenginin mala kanâat etmemesi.
42- Yeryüzünde bir çok madenin bulunması ve bunların kötülerin eline düşmesi.
43- Her eve girecek bir fitnenin, (sınavın) icat edilmesi (bu tâbîr, genellikle kötü kullanılan tv. ve internet işlevlerine ne kadar uygundur!)
44- Çalgı âletleri, içki içimi, fâiz kullanımı, ipek giyimi ve kibrin artması.
45- Hevâ ve hevese uyulması.
46- Fuhûşun açıktan yapılması.
47- Kadınların erkeklere oranla daha fazla çoğalması.
48- Yol kenarlarında kadın ve erkeklerin birbirleriyle cinsî dalaşması.
49- Kadınların giyinik oldukları halde, çıplak sayılacak kadar açık saçık olması.
50- Kadın şarkıcı ve dansözlerin edinilmesi.
51- kadınlarla erkekler arasında eşcinselliğin yayılması.
52- Bir erkeğin elli kadının işini görmesi (savaş vb. âfetlerden dolayı erkeklerin azalması kadınların sahipsiz ortada kalması).
53- Zinâ çocuklarının çoğalması.
54- Kaderin yalanlanması.
55- Astrolojik tahmin ve bilgilere inanılması.
56- Zamanın süratle geçmesi.
57- Deri giysi giyiminin yaygınlaşması.
58- Fakirin yüz görmemesi.
59- Kadınların ve çok genç yaştakilerin yönetime katılması.
60- Ehil olmayanların minberlere (konuşma platformlarına) hâkim olması.
61- Kur’ân-ı Kerîm’e uymanın ayıplanması.
62- Dînî ilimlerin Allah rızâsı için tahsil edilmemesi.
63- Kur’ân-ı Kerim’in gazel şeklinde okunması.
64- Kur’ân-ı Kerîm okuyucularının çoğalıp dîn âlimlerinin azalması.