Vesvese; fısıltı, hışırtı ve fışırtı gibi gizli ses, fiskos, kuruntu, yanlış ve yersiz düşünce, evham, kalpte meydana gelen şüphe, tereddüt, aslı olmayan ihtimaller, vehim, iç üzüntüsü, nefis ve şeytanın meydana getirdiği iç karışık gibi anlamlara gelir. Vesvese, gizli sese denir. Bir mastar olan “vesvâs” kelimesinin şeytana isim olması da aynı manayla alakalıdır ki, şeytan “vesvesenin kaynağı” demektir. Ancak örfen meşhur olan manasıyla vesvese, nefsin veya şeytanın kalbe attığı hayırsız, faidesiz, alçak hatıra ve mülahazalara verilen bir isimdir.
Vesvese, şeytandan gelen bir duygudur. Dinimizde açıkça yasaklanmıştır. Bununla insan vehme ve kuruntuya kapılıp, her hususta şüphe içine düşer. Daimi bir iç sıkıntısı ve bunalması görür, ibadetlerinde ihmalkârlık ve şüphe gösterir.
Hem nefsin hem de şeytanın vesvesesi, Kur’an-ı Kerim’de ayrı ayrı zikredilir.
“Andolsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliyoruz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf Suresi, 50/16) ayeti, nefsin vesvesesine işaret ederken; “Şeytan Adem’e vesvese verdi” (A’raf Suresi, 7/20; Tâhâ Suresi, 20/120) manasına gelen bir çok ayet de şeytanın vesvesesine delalet etmektedir.
“Nefsin vesvesesi” tabiri, bir insanın, kendi kendine söylediği ve gönlünden geçirdiği gizli duygular, kararlar, vehimler, hatıralar ve bunlar gibi bütün bâtınî şuur durumlarını da içine alır. Bunlar o kadar gizli ve sessizdir ki, bazılarını melekler dahi bilmekten acizdirler.. acizdirler de, onları sadece Cenab-ı Hakk bilir. Nefisten gelen vesvese, şeytanın vesvesesine kıyasla daha gizlidir. Bu gizlilik, bir cihetten onu kuvvetlendirir. Dolayısıyla nefis, şeytandan daha müthiş bir düşmandır. Belki de, “Senin en büyük düşmanın nefsindir” (Keşfu’l-Hafa, c.1, s.143) diyen Allah Rasulü (s.a.s), işte bu hususa işaret buyurmuşlardır.
Vesvese, Şeytanın insan kalbini kurcalaması ve hayal aynasına bir kısım resim ve manzaralar, hâtıra ve hayaller atması demektir. Şeytanın bir insana, bilhassa mümine karşı oynayacağı son oyun, kullanacağı son siper, son mevzî ve silah, vesvesedir. O, küfür ve dalâlet adına alt edemediği kimseye karşı çaresizliğinin ifadesi olarak ‘vesvese’ ok ve mermisini kullanır. Bir cihetle vesvese, şeytanın “Bana yâr olmadın, kendine de olma” düşüncesiyle, mümini kendinden etme çırpınış ve gayretidir.
Vesvese kötü bir duygudur. Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah Peygamberimize ve bütün müslümanlara şöyle buyurmuştur; “De ki: insanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin (şeytanın) şerrinden insanların ilahı, insanların hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah’a sığınırım.” (nas Suresi)
Vesvese kimlerde olur?
Mübtedî müslümanlarda, işe yeni başlamışlarda pek vesvese olmaz. Vesvese, daha çok kendini can ü gönülden Din’e vermiş, zimamı ve dizginleri şeytanın elinden koparıp almış, Allah’a (c.c.) karşı ubudiyetini az çok yapan ve iman mevzûunda da terakki edip saffete ulaşan bazı Müslümanlarda olur. Kalbî istidadlarıyla iç âleminde ilerleme yolunda olan, arşiye ve kavsiyeler çizerek insan-ı kâmil mertebesine doğru tırmanan müminler, yolun puslu noktalarında şeytanın vesvesesi ile yüz yüze gelirler. Evet insan, ruhun semalarına doğru yükselirken, her menzilde şeytan ayrı bir tuzak kurar ve bekler.. kendine göre en müsait anda okunu çekip atar ve kendine ait yamaçların yeşermesi için kalbe vesvese salar. Demek ki vesvese, biraz da iman babındaki derinlik ve isti’dât’a karşı şeytanın bir kıskançlık ve reaksiyonu oluyor.
Vesvese, bazen asabî ve hassas ruhlarda, bazen de fazla gıda alan tenperverlerde olur. Mümindeki vesvese, buhranlar ve deprasyonlar şeklinde değil de, rahatsızlık verebilecek türdendir. Mümin çok müterakki de olsa, yine kendisine vesvese gelebilir. Hattâ, Sahabe’den sonra en büyük şahsiyetlerden İmam-ı Rabbanî bile vesveseye maruz kalabilir. Her vesveseye müptelâ insanın mutlaka müterakkî ve yükseliyor olması gerekmediği gibi, vesveseye ma’ruz kalmayanın da sükut ediyor olması lâzım gelmez.
Vesvese, kâfirde olmaz. Kâfirin küfrü vesvese değil, belki hesaplı, plânlı ve inadî bir küfürdür. Kâfirde bunalımlar, iç buhranlar, tatminsizlikler, sıkıntılar olabilir. Fakat bütün bunlar, onu iyice saldırgan ve mütecaviz kılar. Şeytan, kendisine orijinal ve yeni yeni felsefeler üfler; inkârcılık adına çeşitli fikirler verir ve sonunda kâfire kendini de inkâr ettirerek, “şeytan yok” dedirtir.
Evet şeytan, kendi defterine kaydolmuş, zimamını eline vermiş ve arkasından tıpış tıpış gelen kimselere vesvese vermez. Keza şeytan, onun atmosferi ve manyetik alanı içinde daire çizip duran, yerinde sayan, gözleri bağlı, beyinleri gözlerinde ve kalbleri midelerinde olanlara da ilişmez. Onlar, onun kafesinde ve tuzağında eli-kolu bağlı avlardır; “ne yapalım da kurtulalım” demeyen avlar. Onlar şeytandan, o da onlardan memnun geçinip gitmektedirler; tabii ki gidecekleri yere kadar…
Şeytanın vesvese vermedeki gayesi nedir?
Şeytan inanmış, iman ve akide zaviyesinden ma’mur, ibadetlerini yerine getiren müminin kalbine girip, onu küfre sevk edemez. Hiçbir zaman onun kalbinde Allah (cc)’ın marifet ve muhabbetinin, Fahr-i Kâinat’ın (s.a.s.) sünnetine ittiba ve iktida düşüncesinin yerini alamaz; ona ibadetlerini terk ettirme mevzuunda başarı kazanamaz. Çünkü mümin, her şeye rağmen sürekli terakkî etmekte, Allah’a (c.c.) kurbiyet kazanmakta ve ruhuyla, duygularıyla, cismiyle nurdan bir helezon içinde yükselmektedir. Bu durumda şeytan, “Hiç olmazsa son mevziinden ona taş atayım; vesvese oklarıyla kalbini bulandırmaya ve ibadetlerindeki huzurunu bozmaya çalışayım. Belki onu meşgul ederim; ederim de, “Hiç böyle şey olmazdı, bu da ne?” der, vesveseye sahip çıkar ve derken “Bu kadarı da çekilmez ki” deme noktasına varır” umuduyla, mümine vesvese oklarını göndermeğe başlar. Bu oklara maruz kalan vesveseli müminin başka zamanlarda aklına gelmeyen şeyler, namazda aklına üşüşür: Abdest aldıktan sonra, “Acaba kolumu yıkadım mı, başımı mesh ettim mi?” der ve tekrar abdest alır; bir daha, bir daha derken, artık abdest de, diğer ibadetler de ona zor gelmeye başlar ve -Allah (cc) korusun- sonunda hepsini bırakıverir; neticede de, zaten hedefi kendisini ibadetlerden soğutmak olan şeytanın oyuncağı haline gelir.
Vesveseler ibadetle alâkalı olabileceği gibi, akide ile ilgili mevzûlarda da olabilir. Bunun ötesinde şeytan, günahları süsleyerek hayali bulandırır, hissiyatı tahrik eder ve insanı akıl, mantık, muhakeme dinlemez bir hezeyancı haline de getirebilir.
Vesvesenin faydalı yanı da var mıdır?
Esasen vesvese, yukarda temas ettiğimiz gibi, çok kimselerin, özellikle de hassas fıtratların mahiyetinde, âhir ömre kadar terakkilerine medar olabilecek bir zemberektir. Tıpkı saat zembereği gibi onun kalbi de vesveseyle kurulduğu sürece daimâ çalışır ve onu ileriye, daha ileriye götürür; çünkü bu sayede imtihan ve mücadele ölünceye kadar devam eder. İtikadı sağlam, ameli yerinde ve nefsini teslim almış bir müminde böyle bir “Cihad-ı Ekber”i yaptırtan ve ona gâzilik sevabı kazandıran kaynak, vesvesedir.
Diğer bir yönüyle de vesvese, insanı daima müteyakkız ve uyanık tutar. Mümin, işini halletmiş olmanın ve duruma hâkimiyetinin verdiği rehavet ve rahatlık içinde, uyku bilmez bir düşman olan şeytanın çukurlarından herhangi birine düşmemek için dâima tetikte bir asker gibi hep uyanık kalabilir. Hasta, hastalığından dolayı Allah’a (c.c.) karşı yalvarış ve yakarışa geçtiği gibi, vesveseli insan da, her vesvese emaresi karşısında “Aman ya Rabbi” der ve kendini o ifritten kurtarıp, gerilime sevk eder.. ve günahları içeri almayacak bir kalenin içine girer kurtulur. Elverir ki, işaret edeceğimiz üzere, vesveseyi büyütüp, zararlı hale getirmesin.
Vesvese neden olur?
Kur’an’da vesveseci şeytanın şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiş (Nâs, 114/1-6); hadis kaynaklarımızda, müminlere vesvese ile hareket etmemeleri tavsiye edilmiş, vesvesenin dinî-hukukî bir hüküm doğurmayacağı bildirilmiş ve vesvese ile hareket edenin, örneğin; “acaba eşimi boşadım mı boşamadım mı; eşimi boşamış olabilir miyim” diye kuruntu yapan birisinin talakının (boşamasını) geçerli sayılmayacağı bilgisi yer almıştır. (bk. Buhârî, Talâk, 11; Müslim, Îmân, 201-205, 211; Ebû Dâvûd, Salât, 158; Tirmizî, Tahâret, 43; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 255; VI, 106) Bununla birlikte vesvesenin bir diğer kaynağı ise kişinin kendi nefsidir. Kur’an’da bu meseleye şöyle değinilmektedir:
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine vesveselerini (fısıldadıklarını) biliriz.” (Kâf 50/16)
Şeytanın Vesvesesi
Şeytanın insanı küfre sürükleme yollarından birisi de, onu şüphe ve tereddüde sürükleyebilecek sorulardır. Kalpten geçen bu sorular, hiç şüphesiz şeytanın vesvesesi ile meydana gelmektedir. Bu istifhamların, desise olarak en şiddetli olanını, bizzat Allah Resûlü, bize şöyle haber vermiştir: “Şeytan sizden birinize gelerek ‘filan ve filan şeyi kim yarattı?’ der. O kişi ‘Allah yarattı’ deyince peki, ‘Allah’ı kim yarattı?’ der. İş bu dereceye varınca o kimse hemen Allah’a sığınsın ve o düşünceden uzaklaşsın!” (Buhârî, Bedü’l-halk 11; Müslim, İman, 214) Bazı rivayetlerde “Allah’a iman ettim, desin!” (Müslim, İman, 212) ilavesi de vardır.
Vesvese Günah mı?
Bu itibarla kuruntulu kişilerin, içlerinden bir sesin fısıldadığını söyledikleri küfür vb. ifadeleri, vesvese kapsamında olup sahiplerinin imanlarına ve dinlerine zarar vermez. Zira Allah Teala, kullarını güçleri ile orantılı olarak sorumlu tutmuştur. Yükümlülük güç oranındadır. “Hz. Peygambere Ashab-ı Kiram’dan bazıları gelerek şöyle demişlerdi: ‘Kimimizin aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağı kanaatindeyiz.’ Hz. Peygamber ‘Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?’ diye sormuş, oradakiler de ‘Evet!’ deyince, ‘İşte bu (korku) imandandır (akla gelen vesvese de zarar vermez).” (Müslim, İman, 209) buyurmuştur. Konu ile ilgili başka bir hadis-i şerif de şöyledir: “Allah Teâlâ, içlerinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça, o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir.” (Buhârî, Talak, 11; el-Eymân ve’n-nüzûr: 15)
Kısaca, içinde bulunulan durumdan kurtulmak için bu tür vesveselere itibar edilmemelidir. Zira vesvese, üzerinde durdukça yoğunlaşır.
Vesvese ne demek kısa bilgi
İstincada vesvese hakkında bilgi
Vesvese Nedir?
Vesvese İle İlgili ayetler