İslâm dini, yetimlere iyi davranılmasını, onların mallarının korunmasına son derece önem vermiştir. Kur’an-ı Kerîm’de doğrudan veya dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir. Yetimliği bizzat yaşamış olan Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’de birçok hadisinde yetimlerin hukuku üzerinde hassasiyetle durmuştur.
Yetim; yalnız, tek başına, yegane, azîz, babası olmayan, erginlik çağına ermemiş çocuk, babası ölmüş çocuk demektir. Erginlik çağına girdiği halde, rüştünü ortaya koyamamış çocuğa ve kocası ölmüş olan kadına da yetim denildiği olur (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 5505).
Yetim ile ilgili hadisler
Allahım! Ben yetimin ve kadının, bu iki zayıf insanın hakkını ihlâl etmekten insanları şiddetle sakındırıyorum.
♦ ♦ ♦
Hz Peygamber (sav), şahadet parmağı ile orta parmağını birleştirerek, “Yetimi koruyup gözetenle cennette böyle yan yana olacağız” buyurdu.
♦ ♦ ♦
Yetime karşı şefkatli bir baba gibi ol! (Heysemî, VIII, 163)
♦ ♦ ♦
Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde yetime iyi davranılan evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü davranılan evdir. (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
♦ ♦ ♦
Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar. (Tirmizî, Birr, 14/1917)
♦ ♦ ♦
Kim mes’ûliyeti altındaki kız veya erkek yetim çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennette (şöylece) beraber bulunacağız.” buyurarak iki parmağını yanyana getirmişlerdi. (Buhârî, Edeb, 24)
♦ ♦ ♦
Kim üç yetimi yetiştirir, nafakasını temin ederse, sanki ömrü boyu geceleri namaz kılmış, gündüzleri oruç tutmuş ve sabahtan akşama yalın kılıç Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap alır. Keza, ben ve o, şu iki parmak gibi cennette kardeş oluruz, buyurmuş ve ardından şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırmıştır. (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
♦ ♦ ♦
Avf b. Mâlik el-Eşcaî’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ben ve (karşılaştığı sıkıntılar ve bakımsızlık yüzünden)
yanakları kararmış kadın kıyamet gününde şu ikisi (işaret parmağı ve orta parmak) gibi (yakın) olacağız. O kadın ki kocasının ölümü sebebiyle dul kalır da asil ve güzel olduğu hâlde çocukları yetişinceye ya da ölünceye kadar kendisini yetim çocuklarının bakımına hasreder (ve evlenmez).” Bunu söylerken (Hz. Peygamber’in yaptığı gibi) râvi Yezîd de orta parmağı ile işaret parmağını birleştirerek işaret etti.(Ebû Dâvûd, Edeb, 120, 121)
♦ ♦ ♦
Hazret-i Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:
“−Yedi helâk edici şeyden kaçının!” buyurdu.
Sahâbîler:
“−Ey Allâh’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular.
Fahr-i Kâinât Efendimiz:
“−Allâh’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allâh’ın (dokunulmasını) haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, nâmuslu ve mâsum kadınlara zinâ isnâd etmektir.” buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23; Müslim, Îman, 145)
♦ ♦ ♦
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mîrâc’da bir topluluğa uğradılar ve gördüler ki, onların dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım vazîfeli memurlar da onların dudaklarını kesip ağızlarına taş koyuyor.
“–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl -aleyhisselâm-:
“–Bunlar, yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir!” dedi. (Taberî, XV, 18-19)
♦ ♦ ♦
“Allâh’ım! İki zayıf kimsenin; yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
♦ ♦ ♦
“Ey Ebû Zer seni zayıf görüyorum. Doğrusu ben kendim için istediğimi senin için de istemekteyim. Sakın iki kişiye dahi emir olma ve yetim malının velayetini de üzerine alma!” (Nesâî, Vasâyâ, 10)
♦ ♦ ♦
“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!” (İbn-i Hanbel, II, 263, 387)
♦ ♦ ♦
Enes (r.a.) şöyle anlatır:
Vefâtı esnâsında Resûlullah’ın yanındaydık. Bize üç defâ:
“Namaz husûsunda Allah’tan korkun!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
“Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Dul kadın ve yetim çocuk. Namaz husûsunda Allah’tan korkun!”
Sonra, “namaz, namaz” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar edip durdular. (Beyhakî, Şuab, VII, 477)
♦ ♦ ♦
“Bugün Allah için bir yetim başı okşadınız mı? Bir hasta ziyaretine gittiniz mi? Bir cenâze teşyîinde bulundunuz mu?” diye sorardı.” (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 12)
♦ ♦ ♦
“Bize Nebî’nin zekât memuru geldi. Zekâtı zenginlerimizden alıp fakirlerimize verdi. Ben yetim bir çocuktum. Bana da bir deve verdi.” (Tirmizî, Zekât, 21)
♦ ♦ ♦
“Büluğ çağına ulaştıktan sonra yetimlik kalkar…” (Ebû Dâvûd, Vesâyâ, 9)
♦ ♦ ♦
“Ben her mü’mine kendi nefsinden daha ileriyim, daha yakınım. Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına âittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana âittir; yetimlere bakmak da benim vazîfemdir.” (Müslim, Cuma, 43; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)
♦ ♦ ♦
“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!” tavsiyesinde bulundu. (Ahmed, II, 263, 387)
♦ ♦ ♦
“Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır…” (Ahmed, V, 250)
Yetim Ne Demek detaylı bilgi için tıklayın!
Yetimlerle ilgili ayet mealleri için tıklayın!