Mükellef; üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye mecbur olan, yükümlü anlamlarına gelmektedir. Ehliyet ve selahiyet sahibi olan kimse manasına gelen mükellef, dinimizde bir takım emirleri yerine getirmeye, bazı yasaklarlardan kaçınmaya mecbur olan kimse demektir. Diğer bir ifade ile Mükellef, fiziksel olarak ergenliğe ulaşmış, yada fiziksel ergenliğe ermese bile, Hicrî takvime göre on beş yaşını tamamlamış olan (bâliğ), akıllı ve görme veya işitme duyularından en az birinin algılar durumda olup da İslâm dâvetinin kendisine ulaştığı kişidir. Ayrıca mükellef; vergi vermekle yükümlü olan kimse ya da kuruluş, vergi mükellefi anlamına da gelir.
Mükellef, bir şeyi yapmaya ve yerine getirmeye mecbur akıllı ve baliğ kişi, İslam dininin emirlerinden sorumlu olan demektir. Bir kimsenin tam mükellef olabilmesi için akıl sahibi ve buluğa erişmiş olması lazımdır.
Namaz kılmak, dinimizde bir mükellefiyettir. Şartlarını haiz olunan yani akıl ve baliğ olan bir kimse onu yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu bir mükelleflik vazifesidir.
İnsanlar, ehliyetleri, güç ve kudretleri kadar mükellef olurlar. Mesela yatalak bir hastanın ayakta namaz kılması mümkün olmadığı için bu kendisinden istenemez.
Deliler dini konularda mükellef değildirler. Henüz büluğ çağına ermemiş olan çocuklar da dini konularda mükellef olmuş sayılmazlar. Büluğ çağı erkek çocuklarda 12-15, kız çocuklarda 9-15 yaş arasında olur.
Bir kimsenin mükellef (sorumlu) sayılması için hangi şartlar gerekir?
Bir kişinin sorumlu olabilmesi için:
1. Müslüman olması,
2. Akıllı olması,
3. Ergenlik çağına gelmiş olması gerekir.
Mükellef ile ilgili hükümler nelerdir
Mükellefle ilgili hükümler sekizdir. Bunlara Efal-i Mükellefin denir:
1) Farz:
Dinimizce, yapılması kesinlikle emredilen şeye farz denir. Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekât vermek gibi.
Farzın Hükmü: Farz olan görevleri yapan, karşılığında sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayan azabı hak etmiş olur. Farzı inkâr eden dinden çıkar.
Farz İki Çeşittir:
a) Farz-ı Ayın: Her mükellefin yapması gereken farz demektir. Beş vakit namaz kılmak gibi.
b) Farz-ı Kifaye: Bazı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenaze namazı kılmak gibi. Bazı müslümanlar bir ölünün cenaze namazını kılarsa farz olan görev yerine getirildiğinden, diğer müslümanların ayrıca o ölü için cenaze namazı kılmaları gerekmez.
2) Vacib:
Farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye vacib denir. Bayram namazı kılmak, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek gibi.
Vacibin Hükmü: Vacipleri yapan sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayana azab gerekir.
3) Sünnet:
Farz ve vacipten başka Peygamberimizin ibadet niyetiyle yaptığı şeye sünnet denir.
Sünnet İkiye Ayrılır:
a) Sünnet-i Müekkede: Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı, pek az yapmadığı sünnete Sünnet-i Müekkede denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi.
b) Sünnet-i Gayri Müekkede: Peygamberimizin ara sıra yaptığı sünnete Sünnet-i Gayri Müekkede denir. İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünneti gibi.
Sünnetin Hükmü: Sünnetleri yapan sevab kazanır. Peygamberimizin şefaatine nail olur. Sünneti bile bile terk edenler azarlanır.
4) Müstehab:
Peygamberimizin bazan yapıp, bazan da yapmadığı şeye Müstehab denir. Kuşluk namazı kılmak gibi.
Müstehabın Hükmü: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan azarlanmaz.
5) Mübah
Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylere Mübah denir. Oturmak, yürümek ve uyumak gibi.
Mübahın Hükmü: Mübahı yapan sevab kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.
6) Haram
Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye Haram denir. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek, anne ve babaya karşı gelmek gibi.
Haramın Hükmü: Haramı işleyene ceza ve azap gerekir. Allah korkusundan dolayı haramdan kaçınan sevab kazanır. Haramı inkâr eden dinden çıkar.
7) Mekruh
Haram kadar kesin olmamakla beraber, dinimizce yapılmaması istenen şeye mekruh denir.
Mekruh İkiye Ayrılır:
a) Kerahet-i Tahrimiyye (Harama Yakın Mekruh): Vacipleri yerine getirmemek gibi.
Hükmü: Böyle bir mekruhu işlemekten sakınan sevab kazanır. Yapan günah işlemiş olur.
b) Kerahet i Tenzihiyye (Helâla Yakın Mekruh): Sünnet ve müstehapları yapmamak gibi.
Hükmü: Bu gibi mekruhlardan sakınanlar sevab kazanır, işleyenlere ceza gerekmez.
8) Müfsid
Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylere denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu iken bilerek yiyip içmek gibi. Konuşmak namazı, yiyip içmek de orucu bozar.
Hükmü: Bile bile ibadeti bozmak azabı gerektirir.
MÜKELLEF KELİMESİ İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– Okul sadece kafayı değil kalbi de terbiye etmekle mükelleftir. (M. Kaplan)
– Aralanan kapıdan girdim, mükellef fakat loş antrede Mapa kraliçesi ayakta duruyor. (R. H. Karay)
– 15 yaşına kadar ergenliğe ulaşmamış bir kız, 15 yaşını bitirdiği tarihten itibaren hükmen ergen ve mükellef sayılır.
– Peygamberler, her cihetten üstün vasıflı insanlar arasından seçilmişlerdir. Sâhip oldukları fıtrî tâkat sebebiyle de, nübüvvet ve risâletin ağır yükünü taşımakla mükellef kılınmışlardır.
– Bu işi yarına kadar yapmakla mükellef olmuştu.
– Bu, vergi mükelleflerinin para kaybıdır.
– Çalışanların söylediğine göre, patronları vergi mükellefi değilmiş.
– Sıradan bir lider bile yönlendirmekle mükellef bulunduğu insanlardan üstün vasıflara sâhip olmaz ise lider mevkiine gelemez.
– Vergi mükellefleri savurgan hükümet harcamaları hakkında öfkeli.
– Dinen mükellef bir insan olduğu için her gün beş vakit namazını kılardı.
– Rasûl, kendisine vahyolunan ve aldığı vahyi başkalarına teblîğ etmekle mükellef olan kimsedir. Nebî ise teblîğe memur olsun olmasın, kendisine vahyedilen kişidir.
– Türkiye’de vergi mükellefi sayısı 2019’da bir önceki yıla göre yüzde 2.9 artarak 11 milyonu aştı.