Terviye sözlükte, sulama, suya kandırmak, bol su verme, bir işi yaparken enine boyuna düşünüp taşınma, akıl yormak gibi anlamlara gelir. Terviye fıkıhta; zilhiccenin sekizinci günü yani kurban bayramı arefesinden önceki güne denir. Hacıların sabah namazını kıldıktan sonra, topluca Mekke’den Minâ’ya doğru hareket ettikleri gün yani terviye günü, ikamet edenlerin ihrama giriş günüdür.
Hacılar Terviye gününde, sabah namazını kıldıktan sonra topluca Mina mevkiine çıkarlar. Mina’da Mescid-i Hayf yakınına gelip orada gecelerler ve ertesi arefe günü alacakaranlıkta sabah namazını kılıncaya kadar otururlar ve ikamet ederler. Zilhicce’nin sekizinci günü güneşin doğmasından sonra Mekke’den Mina’ya çıkmak ve gece Mina’da kalmak haccın sünnetlerindendir. Hanefîlere göre terviye günü oruç tutmak mekruhtur.
Arefe günü hacıların oruç tutması mezhepler arasında ihtilaflıdır;
1. Hanbelîler’e göre, hacı Arafat’ta vakfeye gece duracaksa, oruç tutması mendûb, gündüz duracaksa mekruhtur.
2. Hanefîler’e göre, eğer zayıf düşmesine sebep olacaksa, arefe ve terviye (sekiz zilhicce) günü oruç tutumak mekruhtur.
3. Mâlİkîler’e göre, terviye ve arefe günleri hacılara oruç tutmak mekruhtur.
4. Şâfİîler’e göre, hacı Mekke’de oturuyor da gündüzün Arafat’a gitmişse, arefe günü oruç tutması evlânın hilâfına bir hareket olur. Geceleyin giderse, oruç tutması caizdir. Fakat hacı, Mekke’li değil de misafir olursa, ona oruç tutmamak sünnettir.
Terviye gününün ilk anlama göre adlandırılmasıyla ilgili üç görüş kaydedilir.
Birincisi bunu, Hz. Âdem’in Kâbe’yi inşa ettikten sonra tefekkürde bulunup Rabbine yönelerek bu ameli karşılığında nasıl bir mükâfatı hak ettiğini sorması, Cenâb-ı Hakk’ın tavafın ilk şavtından itibaren günahlarının bağışlanacağını bildirmesi, Hz. Âdem’in mükâfatın arttırılmasını talep etmesi üzerine Kâbe’yi tavaf eden evlatlarının da bağışlanacağı müjdesini alması, tekrar ısrar edince tavaf yapanların bağışlanmalarını diledikleri bütün mümin evlâtlarının günahlarının bağışlanacağını öğrenmesiyle; ikincisi, Hz. İbrâhim’in terviye gecesi rüyasında oğlunu kurban ettiğini görünce rüyanın rahmandan mı şeytandan mı olduğunu düşünmesi, arefe gecesi de aynı rüyayı görünce rahmandan olduğunu anlamasıyla; üçüncüsü Mekke halkının terviye günü Mina’ya çıkıp orada ertesi gün Arafat’ta okuyacakları duaları düşünmeleriyle ilişkilendirmiştir.
Terviyenin ikinci anlamından hareketle de üç görüş ileri sürülmüştür. Bunlara göre Mekkeliler’in hacılar için su depo ettikleri ve arefeden bir gün önce hem hacılara hem hayvanlarına su vererek onları suya kandırdıkları, arefe gününe hazırlık olmak üzere Arafat’a su götürdükleri yahut günahkâr insanların susuz kimseler gibi Allah’ın rahmet deryasından kana kana içmeleri sebebiyle bu güne terviye adı verilmiştir. (Râzî, V, 173)