Yeminler, “vallahi”, “billahi” gibi ifadelerle yapılabileceği gibi “Yemin ederim, kasem olsun, şehadet ederim, Allah Teâlâ ile ahdim olsun, üzerime yemin olsun, üzerime ahdolsun, şu yemek bana haram olsun, sen vallahi şöyle yapacaksın” gibi ifadelerle de yapılabilir.
Vallahi, billahi ifadeleriyle yapılan yeminler kaç türlüdür?
Bunlar üç türlüdür;
Birincisi: Yemin-i lağvdir. Yanlışlıkla veya doğru zannıyla gerçeğe aykırı olarak yapılan yemindir ki bundan dolayı kefâret gerekmez. Cebinde parası bulunduğu halde, cebinde parası olmadığını zannederek, “Vallahi üzerimde param yoktur” denilmesi gibi.
İkincisi: Yemin-i gamûstur. Kasten yalan yere yapılan yemindir. Buna da kefâret gerekmez, ancak bundan dolayı tövbe ve istiğfarda bulunmak gerekir.
Üçüncüsü: Yemin-i mün’akidedir. Gerçekleşmesi mümkün ve geleceğe ait bir şey hakkında yapılan yemindir. “Vallahi yarın sana geleceğim” denilmesi gibi. İşte bu yemine riayet edilmediği zaman kefâret gerekir.
Yeminler birden fazla olunca kefâret de tekrarlanır mı?
Yerine getirilmeyen yeminler çoğalıp arada kefâret Ödenmemişse, bu yeminlerden dolayı İmam Muhammed’e göre yalnız bir kere kefâret ödemek gerekir. Bu yeminler iç içe geçmiş olurlar. Tercih edilen görüş de budur. Fakat başka âlimlere göre, her yeminden dolayı birer kefâret gerekir. İsterse yeminler bir arada bulunsun. “Vallahi ve billahi…” diye yemin edilmesi gibi. Zorunlu bir durum olmadıkça yemin etmemek takvanın bir eseridir. Bir ihtiyattır.
Yemin ne demek, kefareti ne kadar detaylı bilgi için tıklayın!