Emanet, lugatta “emin olmak” demektir. Istılahta ise emin sayılan veya emin kabul edilen bir kimsenin yanındaki başkasına ait olan maldır. Emanet, saklanması hususunda titizlik gösterilmesi gereken bir haktır. Diğer bir değişle emanet, birisinin koruması için bırakılan maddî ve manevî hak demektir. Çoğulu, “emânât”tır. Vedîa da bir veya daha fazla kimseye korumaları için emanet bırakılan maldır. Çoğulu, “vedâyi”‘dir.
Emin, yani güvenilir bir kimse olmak İslamda esastır. Emanet Peygamberlerin de sıfatlarından biri olup, onlar, Allah”ın bildirdiklerini eksikzi olarak insanlara duyururlar. Sevgili Peygamberimize müşrikler bile “Emin” ismini vermişlerdir. Çünkü O her emanete dikkat gösterir, kendisine teslim edilen bir şeyi öz malı gibi korurdu.
Allah”ın emirleri insanlar için birer emanettir. Onlara uymak ve Kur”an yolundan ayrılmamak lâzımdır. Emanette riayet etmemek münafıklığın işaretidir. İnsan sağlığı, sıhhati malı ve çocukları da birer emanettir. Bunlara haklarını vermek, mesela malı israf etmeden kullanmak gerekir. Atalarımız: “Emanetin bağrı yufka olur” diyerek, teslim edilen şeylerin titizlikle korunması gerektiğini açıklamışlardır.
Emanetlerin ve vediaların hükümleri nelerdir?
Bunların başlıca hükümleri şunlardır; Emin olan kimseler, emanetlere güzel bir şekilde riayet etmeli, sahipleri bunları talep ettikleri zaman onları sahiplerine vermelidirler. Eğer emanet ve vedialar, kendilerinin hata ve kusuru olmaksızın telef Veya zayi olurlarsa onları tazmin etmezler. Ancak kendi hata ve kusurun sebebiyle telef veya zayi olurlarsa onları tazmin etmeleri gerekir.