Haram olan, mesela rüşvet, faiz veya gasp sebebiyle veya fâsit bir yolla satın alınan bir mal pis olup bunların sahipleri mevcut ise onlara, değilse fakirlere verilmesi vâciptir. Bunlardan zekât verilmez. Ancak böyle bir mal, helâl olan mallara karışmış ve ayırt edilmesi mümkün olmasa hepsinin zekâtının verilmesi gerekir. Tekrar belirtmesi gerekirse;
Haram yolla kazanılan malın zekâtı verilmez. Bu malın, varsa sahibine verilmesi, bilinmiyorsa fakirlere dağıtılması gerekir.
Bir kişinin kumar gelirinin dışında başka bir geliri varsa, mesela kahvehanede sadece çay veya diğer meşrubatlar satmaktan gelen helal kazancı varsa, bunu ayrı olarak hesaplayıp bu miktar üzerine zekat düşüyorsa, yani bu helal kazancı nisab miktarına ulaşıyorsa bunun zekatını ve fıtır sadakasını verebilir.
Sadece kumar gelirinden olan haram paradan zekat verilmez.
İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste Allah Resulü (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmaktadır: “Allah (cc) ihanetle elde edilen (haram) maldan sadakayı kabul etmez.” Hadiste geçen “sadaka” lafzı nafile sadakaları kapsadığı gibi farz olan zekâtı da kapsamaktadır. Allah’u Teâlâ ancak helal yollardan elde edilen malları sadaka olarak kabul eder. Bir kimse ancak kendisine ait olan malı, bir başkasına verebilir. Kişinin kendi mülkiyetinde olmayan mal, bir başkasının mülkiyetine geçemez.
Haram yollardan elde edilen mallar; ya başkasına aittir, gasp edilmiş veya haksız şekilde alınmıştır. Ya da islamın meşru görmediği yollarla ticaret yapılmış ve haram kazanç elde edilmiştir. Birincisinin zekâtı verilmez. Zira zekât, ancak malı nisap miktarına ulaşmış kişiye vaciptir. Burada ise belki mevcut olan mal nisap miktarındadır. Fakat sahibi başkasıdır. Kendisi mala malik olmadığından zekât da kendisine değil, sahibine vaciptir. Öyleyse bu mallar derhal sahibine iade edilmelidir.
Gayri meşru yollarla elde edilen haram kazançlara gelince; yukarıdaki hadiste zikredildiği üzere Allah (cc) bu şekilde elde edilen malların ne zekâtını ne de sadakasını kabul eder. Sevgili peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) “Allah temizdir. Ancak temiz olanı kabul eder.” (Müslim) diye buyurmaktadır.
Haram yollarla elde edilen kazançlar, geciktirilmeden elden çıkarılmalıdır. Bunu yapmak vaciptir. Zekâtın farz olma sebebi de budur. Olur ki bir kimse, farkında olmadan ticaretine haram bulaştırmıştır da sene sonunda bunu malından çıkarıyordur. Evet, zekât kirli olan malın temizleyicisidir. Bu sebeptendir ki bütün kullara vacip olan bu ibadetten peygamberler istisna tutulmuştur. Zira peygamberlerin mallarına (manevi) necaset bulaşmaz. Farkında olmadan, haram yollarla elde edilen bir şeyi tükettiklerinde ise melekler aracılığıyla direk uyarılmışlar.
Haram malı, ne kazanan kişi ne de kendisinin bakmakla yükümlü olduğu eşi, çocukları, annesi, babası, dedesi ve ninesi kullanabilir. Bu mallar diğer akrabalara ve hayır kurumlarına verilmelidir.
Dolayısıyla faiz, tefecilik, rüşvet, sahibi bulunmayan gasp malı, karaborsacılık (ihtikâr), içki, kumar, uyuşturucu, hileli kazanç, başkasının emeğini sömürme ve haram kılınan diğer malların satılmasıyla elde edilen kazançtan verilen sadakayı Allah (cc) kabul etmez. Zekâtı da verilmez. Olduğu gibi direk elden çıkarılmalıdır.
Bununla birlikte sigara gibi hüküm hususunda alışı ve satışı şüpheli olan bazı ticaret çeşitleri vardır ki bunlardan elde edilen paraların zekâtını her hâlükârda vermek gerekir. Hatta vacip olan miktardan daha fazla verilmesi, sorumluluk bakımından söz konusu şüphelerin giderilmesi için daha hayırlı olacaktır.