Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz’e [sallallahu aleyhi vesel-lem] vahiy yoluyla Allah tarafından indirilmiş, tevâtür yoluyla nakledilmiş, Allah’ın insanlara indirdiği son Mukaddes Kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, insanlara yol gösterici olarak gönderilen ilahi bir kitaptır. Kur’an, Allah (c.c.) tarafından Cebrâil (as) aracılığı ile Peygamberimiz (sav)’e indirilen, Mushaf’a yazılı, Peygamberimiz (sav)’den bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı ilâhî kelamdır. Kur’an’da insanın Allah’a karşı görev ve sorumlulukları, diğer varlıklarla ve çevresiyle ilişkisinin nasıl olması gerektiği, evrenin yaratılışı ve ahiret hayatı gibi konular bulunur.
KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER
Kur’an şefaat edecektir
Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir. (Müslim, Müsâfirîn 252.)
Kur’an okumanın sevabı
İbni Mes’ûd radıyallahu anh”den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16)
Kur’an sureleri birbiriyle yarışırlar
Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kıyamet gününde Kur’an ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’an ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’an’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim. (Müslim, Müsâfirîn 253)
En hayılınız Kur’an öğrenen ve öğretendir
Osmân İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 21)
Kur’anı kekeleyerek zorla okumanın sevabı
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır. (Buhârî, Tevhîd 52)
Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir
Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’an okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” (Buhârî, Et’ime 30 Fezâilü’l-Kur’ân 17, Tevhîd 36)
Allah Teâlâ Kur’an ile yükseltir
Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Müslim, Müsâfirîn 269)
Gıpta edilecek iki kişiden biri de Kur’an ile meşgul olandır
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kur’an verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.” (Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45)
Kur’an huzur verir
Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Bir adam Kehf sûresini okuyordu.Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“O sekînedir; okuduğun için inmiştir” buyurdu. (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 11)
Kur’an okunmayan ev harabedir
İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân 18)
Oku ve yüksel
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.” (Ebû Dâvûd, Vitr 20)
Ezberlediğiniz sureleri unutmayın
Ebû Mûsa radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şu Kur’an’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Kur’an’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” (Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân 23)
Kur’an ilgisiz kalmaz
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an hâfızı, bağlı devenin sâhibine benzer. Deve sahibi devesini sürekli gözetirse elinde tutar. Eğer onunla ilgilenmezse kaçıp gider.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 23)
Kur’an güzel okumak
Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Allah, güzel sesli bir peygamberin, Kur’an’ı tegannî ile yüksek sesle okumasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” buyururken işittim, demiştir. (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 19; Tevhîd 32)
Dâvûdi sesli Sahabe
Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Dâvûd’a verilen güzel seslerden bir nağme de sana verilmiştir.”(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 31)
Kur’an-ı Kerim’i Peygamberimizden daha güzel okuyan biri yoktur
Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i yatsı namazında “Ve’t-tîni ve’z-zeytûni” sûresini okurken dinledim. Ondan daha güzel sesli bir kimse işitmedim. (Buhârî, Ezân 102)
Kur’an’ı tegannî ile oku
Ebû Lübâbe Beşîr İbni Abdülmünzir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’an’ı tegannî ile okumayan kimse bizden değildir.” (Ebû Dâvûd, Vitr 20)
Peygamberimizin bana Kur’an oku dediği Sahabe
Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– ”Bana Kur’an oku” buyurdu.
–Yâ Resûlallah! Kur’an sana indirilmişken ben sana nasıl Kur’an okurum? dedim.
– ”Ben Kur’an’ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim” buyurdular. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okudum. “Her ümmetten gerçek bir şahit, seni de bunlara hakkıyla şahit getirdiğimiz zaman halleri nice olur” [âyet 41] anlamındaki âyete gelince:
– ”Şimdilik yeter” buyurdular. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu. (Buhârî, Tefsîru sûre(4), 9; Fezâilü’l-Kur’ân 33, 35)
Kurân’ı tercih ediniz
Peygamber Efendimiz, Tebük Seferi’ne çıkarken Neccâroğulları’nın bayrağını Umâre bin Hazm’a vermişti. Daha sonra Zeyd bin Sabit’i görünce, bayrağı Umâre’den alıp ona verdi. Umâre -radıyallâhu anh-:
“–Yâ Rasûlallah! Bana kızdınız mı?” diye sorunca Peygamber -aleyhisselâm-:
“–Hayır! Vallâhi kızmadım! Fakat, siz de Kur’ân’ı tercih ediniz! Zeyd, Kur’ân’ı senden daha çok ezberlemiştir! Burnu kesik zenci köle bile olsa, Kur’ân’ı daha çok ezberlemiş olan kimse başkalarına tercih edilir!” buyurdu.
Evs ve Hazrec kabîlelerine de, bayraklarını Kur’ân’ı daha çok ezberlemiş olan kimselere taşıtmalarını emretti. Bunun üzerine Avfoğulları’nın bayrağını Ebû Zeyd, Benî Selime’nin bayrağını da Muâz -radıyallâhu anh- taşıdı. (Vâkıdî, III, 1003)
Hiçbir peygambere verilmeyen iki nur
İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken, Resûl-i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı. Cebrâil:
– Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır, dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi. Bunun üzerine Cebrâil:
– Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e şöyle dedi:
– Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi. Biri Fâtiha sûresi, diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri. Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana sevap ve ecir verilir. (Müslim, Müsâfirîn 254)
Kur’an okunan evi rahmet kaplar
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” (Müslim, Zikr 38)
Kur’ana sımsıkı sarılın
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da Allâh’ın Kitâbı’dır! Kur’ân, semâdan yeryüzüne uzatılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emânet de âilem, Ehl-i Beyt’imdir. Kur’ân ve Ehl-i Beyt’im cennette Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3788)
Huzûr-i kalb ile Kur’ân oku
Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Sizden birisi Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalb ile Kur’ân okusun.” (Suyûtî, I, 13/360)
Kur’an oku ve onunla amel et
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)
Ticaretten daha karlı şey
Ebû Ümâme -radıyallâhu anh- da şöyle anlatıyor:
Birisi Peygamber Efendimize geldi ve:
“–Yâ Rasûlallâh! Falan oğullarının hisselerini alıp sattım, şöyle şöyle kâr elde ettim.” dedi.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Sana bundan daha kârlı bir şeyi haber vereyim mi?” dedi. Adam:
“–Öyle bir şey var mı?” diye sordu.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Kur’ân’dan on âyet öğrenen bir kimse senden daha kazançlıdır!” buyurdu.
Bunun üzerine adam gitti ve hemen on âyet öğrenip geldi ve bunu Rasûlullâh’a bildirdi. (Heysemî, VII, 165)
Kur’ân, Allâh’ın ziyâfetidir
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştu:
“Her ziyâfet çeken, ziyâfetine (insanların) gelmesini ister ve bundan memnun olur. Kur’ân da Allâh’ın ziyâfetidir. Ondan uzak durmayınız.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1)
Kur’an ehli kimdir?
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“−Şüphesiz insanlardan Allâh’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:
“−Ey Allâh’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir?” diye sorunca Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“−Onlar, Kur’ân ehli, Allâh ehli ve Allâh’ın has kullarıdır!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)
Kur’an bilenlerin önceliği
Uhud Harbi sonunda ashâb-ı kirâm:
“−Yâ Rasûlallâh! Şehidlerimiz pek çok. Bize ne yapmamızı emir buyurursunuz?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“−Derin ve geniş kabirler kazınız, her kabre ikişer, üçer koyunuz!” buyurdu. Ashâb:
“−Önce hangilerini koyalım?” diye sorunca Hazret-i Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-:
“−En çok Kur’ân bileni önce koyunuz!” buyurdu. (Nesâî, Cenâiz, 86, 87, 90, 91)
Kur’ân’ı yaşayana cennet vardır
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Kim Kur’ân’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allâh bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; Ahmed, I, 148)
Kur’ân okuyunuz
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, birgün Kur’ân âşıklarından Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-‘a hitâben:
“–Allâh Teâlâ, «lem yekünillezine keferû» sûresini sana okumamı emir buyurdu.” dedi.
Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-:
“–Allâh Teâlâ benim ismimi zikretti mi?” dedi.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet!” buyurdu.
Übey bin Kâ’b, bu ikrâm-ı ilâhî karşısında çok duygulandı ve içli içli ağladı. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 16, Tefsîr, 98/1, 3; Müslim, Müsâfirîn, 246)
Kur’ân bulunan bir kalbe azâbedilmez
Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Kur’ân okuyunuz… Çünkü Allâh, içinde Kur’ân bulunan bir kalbe azâb etmez…” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1)
Ümmetin en şereflileri
Peygamber Efendimiz buyrulur:
“Ümmetimin en şereflileri, Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” (Suyûtî, I, 36/1063)
Kur’ân bir zenginliktir
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” (Heysemî, VII, 158)
Kur’an Kerîm okumak Allah Teâlâ’yı zikirdir
Bir hadîs-i kudsîde Azîz ve celîl olan Allâh Teâlâ:
“Kur’ân-ı Kerîm okumak ve Ben’im zikrim, her kimi, Ben’den bir şey istemekten meşgul eder, geri bırakırsa, Ben ona, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.” buyurmaktadır. (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 25/2926)
Şifa Kur’ân’dadır
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır:
“Devânın en hayırlısı Kur’ân’dır.” (İbn-i Mâce, Tıb, 28)
Allah Teâlâ Kur’ân okuyanı dinler
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Allâh, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve Kur’ân okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allâh’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ân’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allâh’a yaklaşmış olamazlar.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 17/2911)
Kur’ân yeryüzünde nûr, gökyüzünde azıktır
Ebû Zerr -radıyallâhu anh-:
“−Yâ Rasûlallâh! Bana nasihatte bulun!” dediğinde Âlemlerin Efendisi:
“−Kur’ân okumaya ve Allâh’ı zikretmeye bak, çünkü Kur’ân yeryüzünde senin için bir nûr, gökyüzünde de bir azıktır.” buyurmuştur. (İbn-i Hibbân, II, 78)
Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’ân kıraati… Çünkü hamele-i Kur’ân (yâni Kur’ân hafızları) hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde peygamberler ve asfiyâ (yâni safâya ermiş olan Allâh dostları) ile birlikte Arş’ın gölgesindedir.” (Münâvî, I, 226)
Kur’ânı küçük yaşlarda öğrenmek
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Kim Kur’ân’ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur’ân onun etine ve kanına işler (Yâni Kur’ân’ın feyziyle nûrlanır.)” (Ali el-Müttakî, I, 532)
KUR’AN-I KERİM
Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indirilmiştir. Bir tek harfinin bile değiştirilmesi mümkün değildir. Sahih kaynaklara göre Cebrail (A.S.) aracılığı ile 611 yılından 632 yılına kadar 22 sene 2 ay 22 gün süren bir zaman içinde aralıklarla nazil olmuştur. İlk ayetleri Alak Sûresinin “Oku!” kelimesiyle başlayan ayetleridir. 114 sure ve 6236 ayetten müteşekkildir. Sûreleri Mekke ve Medine’de nazil oluşlarına göre Mekkî ve Medenî Sûreler diye adlandırılır.
Kur’an, kendisinden önce indirilen Tevrat, Zebur, İncil ve suhufların ameli hükümlerini kaldırmış ve bu kitapla Allah, dini olan İslâm’ı tamamlamıştır.
Ayetleri insan ruhuna hitap eden derin bir tesire sahiptir. O’nun üzerinde bir söz söylemek asla mümkün olamaz. Edebiyatın en muhteşem devirlerinin yaşandığı Arabistan’da nazil olmaya başlayınca, en kuvvetli edipler bile şaşkınlıklarını gizleyememişler ve “Bundan üstün söz olamaz” demişlerdir.
Kur’an, başlı başına bir mûcizedir. Her ayetinde sayısız hikmet ve eşsiz bilgiler saklıdır. Geçmiş ve gelecek hadiseleri açıklamıştır. İçinde Allah’a hamd ve övgülerden bahseden kısımlar, emirler, yasaklar, mükafaat vaadeden bölümler, cezalardan bahseden kısımlar, meseller, Peygamberlerin hayat hikayeleri, Kabil ve Habil meselesi, Ad, Semud ve Ashab-ı Medyan hakkında bilgi, yüz sene ölüp sona diriltilenler, Ehl-i Kehf kıssası, cennetleri olan iki şahsın hikayeleri, Harut ve Marut, ölümden kaçanların hadisesi, Fil vakası Mahv edilen köy şehir ve milletlerin hikayeleri, mümin, münafık ve kafirlerin halleri ve akla gelebilecek her türlü ilmin özü vardır.
Kur’an ne şiir ne de nesirdir. O, Allah kelamıdır. Çünkü insanlar ancak şiir veya nesir vasıtasıyla konuşur ve yazabilirler.
Kur’an okuma ve yazması olmayan ümmi bir Peygambere indirildiği için Allah sözü oluşu bir kere daha açığa çıkar. O, Resulullah’ın en büyük mucizesi sayılır.
O’ndan bütün insanlar istifa edebilirler. Zira hükümleri bütün insanlar için geçerlidir.
Kur’an, Peygamberimize vahyedilmiştir. O, kendisine vahyedilen her ayeti katipleri denilen arkadaşlarına yazdırmıştır. Onlar o zaman kağıt mevcut olmadığından bu ayetleri enli taşlara, derilere veya kemikler üzerine yazıyorlardı. Peygamberimizin vefatından sonra Hz Ömer’in teşvikiyle halife Hz Ebû Bekir, Vahy Katiplerinden, doğruluk ve ilim sahibi Zeyd Bin Sabit’i Kur’an ayetlerini bir araya getirmekle görevlendirdi. Ayetlerin ve surelerin yeri ve sırası zaten Hz Peygamber tarafından tayin ve tesbit edilmişti. Hz Zeyd Bin Sabit’in yaptığı bu çalışma Kur’an’ın kitap şeklinde son ve kati bir nüshasını ortaya çıkarmıştır.
Hz Osman zamanında bu ilk nüsha çoğaltılmış ve İslâm memleketlerine gönderilmiştir. Verilen emre göre bütün müslümanlar Kur’an’larını bu nüshaya göre yazacaklar ve hiç bir karışıklığa meydan verilmeyecekti.
Aradan uzun asırler geçtikten sonra Almanya’da Münih Üniversitesi’nde kurulan “Kur’an Araştırmaları Enstitüsü”, bütün dünyadan topladığı 42.000 Kur’an nüshasını bir araya getirip incelemiş, 50 yıl süren bu çalışma neticesinde Kur’an-ı Kerimler arasında hiç bir nüsha farkı olmadığını ve hepsinin aynı şekilde yazılıp, tertip edildiğini bütün dünyaya duyurmuştur. Bu da Kur’an’ın asla değiştirilemiyeceğinin açık bir örneğidir.
Yeryüzünde en çok ezberlenen kitap O’dur. Dünyada yüzbinlerce insan Kur’an hafızıdır. Bu husus da Kur’an’ın son derece anlaşılır olduğunu, dil ve üslubunun mükemmeliyiteni ve nihayet edebi bir mûcize olduğunu gösterir.
Kur’an-ı Kerim’in başka isimleri de vardır. Bunların 90 veya 55 adet olduğu zikredilmiştir. En çok kullanılanları:
1— El-Kitap (Kur’an’da 230 defa geçer)
2— Ummu’l Kitap
3— El-Mesanî
4— Kelâm
5— Nûr
6— Zikr
7— Hikmet
8— Vahy
9— Beyan