Namaz sözcük manası olarak dua demektir. Namaz, tekbir ile başlayıp, selam ile tamamlanan, kitap, sünnet ve icma ile sabit olan farz bir ibadettir. Diğer bir deyişle Namaz, İslam’ın Beş Şartı’ndan biri olan ibadettir. Kur’an’da günün belli vaktilerinde ve abdest şartını yerine getirerek namaz kılınması gerektiği belirtilmiştir. Kur’an ayetlerine göre namaz bir temizlenme aracıdır. Aynı zamanda Allah’ı anarak teslimiyetini yaratıcıya gösterme biçimdir. Kur’an’a göre namaz İbrahim’e öğretilen bir ibadet şeklidir.
Namaz, iftitah tekbiri (Allahu Ekber) ile başlanılan, kıyam (ayakta durmak), içinde Kıraat’ın (Kur’an-ı Kerim’den Fatiha suresi ile en az bir ayet olmak üzere zamm-ı sure okumak), rüku (eğilmek/ tesbihattan sonra) ” Semia’llahu limen hamideh ” “Rabbena lekel hamd” diyerek doğrulmak ve Sücud (secdeler, yere kapanma/tesbihat), sonrasında Ka’de (oturuş) şartları olan, içinde Tesbihat “Sübhane Rabbiye’l Azim, Sübhane Rabbiye’l A’la” olan ve selam “esselamü aleyküm ve rahmetullah” ile sona eren bir ibadettir.
Namazın Vücub Şartları
Farz namazların bir kişiye farz ve vâcib olması için, aşağıdaki beş şartın kendisinde bulunması gerekir.
1- Akıllı ve bâliğ olmak
Akıllı ve bâliğ olmayanlar için namaz vs. gibi farz ibâdetleri yapma sorumluluğu yoktur.
Binâenaleyh bâliğ olmayan çocuk ile isteği dışında delirmiş yada bayılmış veya sarhoş olmuş kişilerin bu halleri devam ettikçe, farzları yapma mecbûriyyeti olmadığı gibi, onları sonradan kazâ etme sorumluluğu da yoktur. Ancak iyileştikten sonra, bu hallerinde iken kılamadıkları namazları kazâ etmeleri sünnettir.
Şayet bunlar kendi irâde ve istekleriyle delirmiş, bayılmış yada sarhoş olmuşlarsa, namazlannı kazâ etmeleri farzdır.
Mümeyyiz olan çocuğun yapacağı ibâdetler geçerli sayılmakta ve sevâbları da ona yazılmaktadır. Ayrıca mümeyyizlik yaşından bülûğ çağına kadar, farz ibâdet yapmamış kişilerin, bülûğa erdikten sonra o ibâdetleri kazâ etmeleri sünnettir.
2- Asli azalarda sağlıklı olmak
Namaz vs. gibi farz ibâdetlerin kişiye farz olabilmesi için, o kişinin bülûğ çağına erdiği sırada, aslî organların ifa ettiği görme ve işitme yeteneğinin ya ikisi yada birisinin bulunması gerekir.
Buna göre;
a) Kişi hem kör hem sağır olarak dünyaya gelmişse, namaz kılmakla mükellef değildir.
b) Körlük ve sağırlık, kendisinde temyiz yaşından önce ânz olmuşsa, namaz kılmakla mükellef değildir. Aynı şekilde temyiz yaşından sonra ânz olmuş ve bu hastalıklara yakalanmadan önce, namaz ibâdetiyle ilgili bilgi sahibi olmadıysa, gene namaz kılmakla mükellef değildir.
Şayet bu bilgiye sahip olduktan sonra bu hastalıklar ânz olursa, baliğ olduktan sonra yapabildiği kadarıyla namaz kılmakla mükelleftir.
3- İslam davetini duymuş olmak
Mu”temed görüşe göre, namaz vs. gibi farz ibâdetler, îslâm dâvetini duymamış olanlara farz değildir. İkinci bir görüşe göre ise, bu kişi müslüman olduktan sonra geçmiş namazlarını kazâ etmesi gerekir. (Tuhfetui-Muhtâc c.ı s.445)
4- Müslüman olmak
Kâfir iken îmân edip de müslüman olan bir kişi, küfrü süresince kılmadığı namazları kazâ etmez. Hatta bu namazları kazâ etmesi harâmdır.
Ancak müslüman iken dînden dönen kişinin, (mürted) irtidâd sürecinde yapmadığı farz ibâdetleri kazâ etmek mecbûriyyeti vardır. Hatta irtidâd sürecinde, isteği ve irâdesi olsun yada olmasın, bir süre delirmiş yada bayılmış veya sarhoş olmuş ise de, bu sürecin de namazlarını kazâ edecektir. Ancak mürtedde kadın, o süreçteki hayd ve nifâs hallerindeki namazlarını kazâ etmeyecektir. (El-Cemelaleşerhil-MenhecC.l S.287-Tuhfetul-MuhtâcC.l S.447)
5- Hayd ve nifas durumunda olmamak
Hayd yada nifâs durumunda bulunan kadınların bu halleri devam ettikçe, namaz kılma mecbûriyyeti olmadığı gibi, kılmadıkları namazları sonradan da kazâ edemez.