Allah (cc) dünya hayatına imtihan için gönderilen insanlara iyiyi ve kötüyü öğrenmeleri, birbirinden ayırd etmeleri ve birer iyi kul olmaları için kendilerine peygamberler ve bu peygamberlerin bir kısmına kitab yada suhuflar göndermiştir. Kitaplara iman, bu kitapların içeriğinin tümüyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir.
Yüce Allah Hz. Peygamber’e, “İşte onun için sen (tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah”ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum…” (eş-Şûrâ 42/15) diye hitap etmiş, müminlere de “Ey iman edenler, Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam mânasıyla sapıtmıştır” (en-Nisâ 4/136) buyurarak, kitaplara inanmanın bir iman esası olduğunu belirtmiştir.
Peygamberlerin sayısı binleri aşmasına rağmen, indirilen kitaplar dört, suhuflar ise yüz’dür.
Allah tarafından gönderilen Suhuflar
a) Adem’e (as) 10 sahife
b) Şit’e (as) 50 sahife
c) İdris’e (as) 30 sahife
d) İbrahim’e (as) 10 sahife
Allah tarafından gönderilen Kitaplar
1- Tevrat
Hz. Musa’ya (as) gönderilmiştir. Tevrat tahrif edilmiş şekliyle günümüze kadar gelmiştir.
2- Zebur
Hz. Davud’a (as) gönderilmiştir. Tahrif edilmiş olan Zebûrda hüküm içeren ayet yoktur. Tümü va’z ve nasihattir.
3- İncil
Hz. İsa’ya (as) gönderilmiştir. İncil de tahrif edilmiş ye günümüze bir kaç değişik nüsha halinde gelmiştir.
4 – Kur’an-ı Kerim
Hz. Muhammed’e (as) gönderilmiştir. Allah rasûlü (as) kırk yaşına vardığı yılın Ramazân ayında ve Kadir gecesinin sabahında, Nur dağında bulunan Hira mağarasında, Kur’ân-ı Kerîm’in ilk âyetleriyle müşerref oldu.
İlk âyeti “Oku” emri olan Kur’ân-ı Kerîm, insanların ve cinlerin hem dünya hem de âhiret saâdetini temin edecek inanç, ibâdet ve ahlak ile ilgili ilke ve esâslar ihtivâ etmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in âyet sayısıyla ilgili farklı rivâyetler bulunmaktadır. Ancak meşhur rivâyete göre, âyet sayısı 6666’dır.
Kur’ân-ı Kerîm, genelde Cebrâîl (as) vasıtasıyla, bazen de vasıtasız olarak ve yüce Allah katından, doğrudan Allah rasûlünün kalbine inzâl edilirdi. Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin çoğu bir hâdiseyle ilgili olarak inmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişindeki tertîb ve âyet sıralaması, bu gün elimizde bulunan Mushaf’ın tertîb ve sıralamasından farklı idi. Bazen bir sûrenin nüzûlü bitmeden, başka bir sûreye ait âyetler iniyordu. Allah rasûlü (as) ise, her âyetin nüzûlunda;
-”Bu âyeti falanca sûrenin falanca yerinde hıfz ediniz.” diye buyurur, vahî kâtiblerine de bunu yazdırır ve ayrıca o âyeti hem okur hem de okutarak kontrol ederdi.
Kur’ân-ı Kerîm, Allah rasûlü (as) daha hayatta iken tamamen yazılmış ve binlerce sahâbe tarafından ezberlenmişti. Ancak üzerinde yazıldığı; deri, kemik, ağaç dalları vb. şeyler, kendisi hayatta iken bir araya toplanmış değildi. Buna da ihtiyâç duyulmamıştı, zira binlerce sahâbenin hafızasında ezbere duruyordu.
Kur’ân-ı Kerîm’in Cem’i (toplanması)
Kur’ân-ı Kerîm; Allah rasûlünün (as) vefâtından sonra, Hz. Ebu Bekr’in (ra) halîfeliği döneminde, Yemâme gazvesinde yetmiş sahâbenin şehid edilmesinden endişe duyan Hz. Ömer’in (ra) önerisi ve Hz. Ebu Bekr’in (ra) emri üzerine, vahî kâtiblerinden olan Hz. Zeyd bin Sâbit’in (ra) başkanlığında bir araya gelen büyük bir sahâbe heyeti tarafından cem’ edilip bir araya getirildi ve Allah rasûlünün (as) öngördüğü ve yüzlerce sahâbesine ezberlettiği tertîb ve âyet sıralamasına uygun bir Mushaf-i şerîf yazılıp muhafazaya alındı.
Kur’ân-ı Kerîm’in Çoğaltılması
Hz. Ebu Bekr’in (ra) emri üzerine yazılan bu Mushaf-i şerîf, Hz. Osman’ın (ra) halifeliği döneminde çoğaltılarak; Mekke, Basra, Küfe, Mısır, Bahreyn ve Yemen gibi sayılı İslâm merkezlerine birer nüshâ gönderildi.
O günden sonra, tüm İslâm âleminde yazılıp çoğaltılan Mushaflar, bu esâs nüshâlara göre yazıla geldi.
Kur’ân-ı Kerîm, Allah rasûlünden (as) tevâtürle rivâyet edilen değişik kırâat şekilleriyle, aynen korunmuş ve tek bir harfi bile tahrife uğramadan günümüze kadar gelmiştir.