İman’ın kelime anlamı, herhangi bir şeye inanmak demektir. Fıkhi terim olarak İman, Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) peygamberliğine ve Kur’ân’ın hak kitap olduğuna ve Kur’ân-ı Kerim’de ve mütevatir sünnette haber verilen hususların doğru olduğuna kesin olarak inanmak ve bunları tasdik etmek demektir.
İnsanlar İman ve inkar bakımından, mü’min, kâfir ve münâfık vasıfları taşımaktadır.
a) Mü’min
Mü’min, Allah’ın zât ve sıfatlarına ve îmânın diğer şartlarına kalbiyle inanan ve yeri geldiğinde dili ile ikrâr etmekten kaçınmayan kişidir.
Mü’min olarak ölecek kişi günahkâr olsa dahi, âhirette cennete ebedî olarak yerleşecek ve içinde dilediği gibi ni’metlenecektir. Ancak günahkâr mü’min, özel af yada şefâat ile affedilmediği takdirde, cezâsını cehennemde görmedikçe hiçbir surette cennete alınmayacaktır.
Günahkâr mü’min, işlediği günahtan ötürü bazen fâsık bazen de münâfık diye nitelenir. Ancak bu tabir, aşağıda îzâh edilecek münâfığın esâs tabirinden farklıdır.
b) Kâfir
Kâfir, Allah’ın zât ve sıfatlarına, îmânm şartlarına ve inanılması gereken diğer îmânî ve İslâmî esâslara (zarûrât-i dîniyye) kalbiyle inanmayan kişidir.
Kâfir olarak ölecek kişi, ne kadar iyilik yapmış olsa dahi, ebedî olarak cehennemde ve azâb içinde kalacaktır. Ancak iyiliklerine karşılık olarak azâbından hafifletilecektir.
c) Münâfık
Münâfık, Allah’ın zât ve sıfatlarına, îmânın şartlarına ve inanılması gereken diğer îmânî ve İslâmî esâslara kalbiyle inanmadığı halde, diliyle bunlara inandığını iddiâ eden kişidir.
Münâfık olarak ölecek kişi de ebedî olarak ve cehennemin en alt yerinde azâb görecektir.
Yukarda da belirtildiği üzere, günahkâr mü’minlere bazen münâfık denilse de, bu deyiş mecâzî anlamda kullanılır. Mü’min gerçek münâfık olamaz.