İman’ın kelime anlamı, herhangi bir şeye inanmak demektir. Fıkhi terim olarak İman, Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) peygamberliğine ve Kur’ân’ın hak kitap olduğuna ve Kur’ân-ı Kerim’de ve mütevatir sünnette haber verilen hususların doğru olduğuna kesin olarak inanmak ve bunları tasdik etmek demektir.
İmân, sıfatları ile birlikte Allaha, meleklerine, gönderdiği mukaddes kitaplarına, peygamberlerine, âhıret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanmaktır.
İmanın sahih sayılması ve Allah katında kabul edilmesi için;
a) Hür irâde ile ve baskı olmaksızın getirilmiş olması.
b) Ye’s ve umutsuzluk halinde getirilmemiş olması. Sekerât halinde iken, yani ruhun boğaza gelip de kişinin cehennemdeki yerini görmeye başladığı anda getirdiği îmân geçersizdir.
Bir âyette “Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman “Allah”a inandık ve O”na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik” Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah”ın kulları hakkında süregelen kanunu budur. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır” (el-Mü”min 40/84-85) buyurulmuştur.
c) İmânın ve İslâm’ın herhangi bir esâsının inkâr edilmemesi gerekir. Meselâ Allah Teâlâ”yı ve bütün peygamberleri tasdik edip de Hz. Muhammed”in peygamberliğine inanmayan yahut farz veya haram olduğu kesin olarak bilinen bir hükmü, meselâ namazın farz, şarap içmenin haram olduğunu kendi hür iradesiyle inkâr eden, yahut alaya alan, puta, haça şeylere tapan bir kimseye mümin denilemez.