Mübâh, câiz ve helâl; lügatte serbestlik, mümkün ve geçerli gibi anlamlara gelmektedir. Fıkhî terim olarak ise; şâri’in yani Allah yada rasûlünün yapıp yapmamakta biz mü”minleri serbest bıraktığı husûslardır. Örneğin yemek içmek vs. gibi husûslar. Mükellef kişi, bu tür amelleri yapıp yapmamakta serbesttir.
Câiz ve helâl, her ne kadar mübâh ile eş anlamlı kullanılıyor ise de, genelde harâmın karşıt anlamında kullanılmaktadır.
Kişinin; mübâh, câiz, ve helali yapması yada yapmaması, herhangi bir sevâb veya cezâ gerektirmez. Ancak kişinin mübâh, câiz ve helâli yararlı bir amaç ve niyyetle yapması halinde, sevâb kazanacağı muhakkaktır. Kişinin güçlü ve yararlı bir bedene sahip olmak için mübâh, câiz ve helâl olan sporları yapması yada mübâh, câiz ve helâl gıda vs. alması gibi.
Aynı şekilde bir mübâh, câiz ve helâlin, zarar getirecek şekilde ve ölçüsüz yapılması yada terkedilmesi de, kişiye mekruh işleme gibi farklı sorumluluk yüklemekte ve îcâbında harâm gibi günaha da sebeb olabilmektedir.