Oruç, Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir.
Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren, akşam güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve karı/koca ilişkisinde bulunmamaktır.
İslamın beş şartından üçüncüsü Ramazan ayında oruç tutmaktır. Ramazan orucu, Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Oruç için Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur; ”Ey iman edenler, Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız.“ (Bakara 183)
Oruç öncelikle Cenâb-ı Hakk”ın kâinat sofralarında insanlar için hazırlamış olduğu ilahi nimetlerin kıymet ve ehemmiyetini idrak ederek, insanı bunlara karşı şükürle mukabele etmeye sevk eden önemli bir vesiledir çünkü insan, aç ve susuz kaldığında çevresindeki nimetlerin farkına daha iyi varır. Aynı zamanda açlığın şiddeti ölçüsünde gıdalardan alınan lezzet artar. Yani akşama kadar aç durmuş bir insana iftar sofrasındaki nimetler, normal zamanlara kıyasla çok daha lezzetli gelir.
Diğer yandan önünde, elini uzatıp ulaşabileceği yüzlerce nimet bulunmasına rağmen Cenâb-ı Hakk”ın rızasına nail olabilmek için açlık ve susuzluğa katlanmak, insan için önemli bir nefis terbiyesi olup aynı zamanda ona sabır ve tahammül alışkanlığı kazandırır. Bu hakîkati ifade sadedinde Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: الصِّيَامُ نِصْفُ الصَّبْرِ لِكُلِّ شَيْءٍ زَكَاةٌ وَزَكَاةُ الْجَسَدِ الصَّوْمُ “Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç ise sabrın yarısıdır.”[Tirmizi, ibn mace, sıyam]
Hele orucu sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret görmeyen, midesinin yanında göz, kulak, dil vs. bütün âzâ ve cevarihine hatta düşünce ve hayallerine de onları haramlardan ve mâlâyâni şeylerden alıkoymak suretiyle oruç tutturan bir insan[2], Ramazan”da kazandığı bu güzel terbiyeyi ömür boyu devam ettirmek suretiyle, ahirette oruçlular için hazırlanan Reyyan kapısından cennete girme lütfuna nail olur.
İnsan, oruç sayesinde âdeta kendisini tutsak eden günlük alışkanlıklar zincirini kırar, ülfet ve ünsiyetten kurtulur. Bu ise bir ruh disiplini sağlar ve iradeyi güçlendirir. Yani oruç insan için ciddi bir irade eğitimi kazandırır zira özellikle uzun yaz günlerini düşündüğümüzde oruçlu bir insanın sabahtan akşama kadar aç ve susuz kalabilmesi ancak iradesinin hakkını vermeye vabestedir ki bu da nefse karşı kazanılmış önemli bir zaferdir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), oruç tutmanın kalb ve ruhun bedene yani şehevani duygulara galebe çalabilmesi için önemli bir vesile olduğunu şu enfes ifadeleriyle anlatmıştır: “Ey gençler topluluğu! Evlenmeye güç yetirebileniniz evlensin zira bu (evlenme), gözü (haramlardan) koruyucu, ferci (apış arasını) günahlara karşı muhafaza edicidir. Kim de evlenmeye muktedir değilse, o da oruç tutsun zira oruç, onun için (günahlara karşı) bir kalkandır.”[Buhari, savm, ebu davud]
Oruç ancak ihlâs ve samimiyetle ifa edilen bir ibadettir çünkü oruç, namaz, hac, kurban vs. ibadetler gibi başkaları tarafından görülebilen bir ibadet değildir ki onun içine riya ve süm”a girebilsin. Samimi olmayan bir insan gizlice yiyip içtiği hâlde çok rahat başkalarını aldatabilir, yalan söyleyebilir ve oruçluymuş gibi yapabilir. İşte oruçlu bir insan vicdanıyla baş başa olduğundan, orucu ancak Allah için tutar. Bu da bir Müslümanın ihlâs ve samimiyetini arttıran bir faktördür.
Bilhassa zenginler, fakirlerin hâlini ve neler çektiklerini çoğu zaman kavrayamazlar. Onlar bu tür mahrumiyetleri yaşamadıkları için açlık ve susuzluğun veya diğer zorlukların ne demek olduğunu bilemezler. İşte özellikle zenginler oruç sayesinde fakirlerin hâlini daha iyi anlayarak onlara yardım elini uzatır. Böylece toplumda yardımlaşma ve dayanışma duyguları gelişir. Hiç şüphesiz bu da insanlar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir.
Vücudun hastalıklara karşı mukavemet kazanmasına da vesile olan oruç, beden sağlığı için de önemli bir perhiz ve riyazet vazifesi görür zira tıbbî çevrelerce de kabul edildiği üzere bir yıl boyunca aralıksız çalışan sindirim sisteminin senenin bir ayında dinlendirilmesi beden sağlığı açısından fevkalade önemlidir. Yalnız burada gün boyu aç kalıp iftarda mideyi tıka basa doldurmanın, oruç tutmanın ruhuna aykırı olduğu gibi sağlık açısından da zararlı olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Orucun ferd ve toplum üzerindeki faydaları bunlardan ibaret değildir. Ancak biz oruçla ilgili fıkhî meselelere geçmeden önce icmalen de olsa orucun bazı önemli hikmetlerine işaret edelim istedik.