ZEYDİYE
Hz. Ali’nin çocuklarından Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd’e mensup olanlara verilen ad. 122/740, senelerinde Emevî yönetimine karşı savaşırken şehit olan Zeyd b. Ali b. el-Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib’in ve oğlu Yahya’nın, zamanlarının imamı olduğunu kabul edenler Zeydiye adı altında anılırlar.
Kûfeliler devrinin büyük âlimi ve fakihi olan Zeyd’e başvurarak bey’at etmek istediklerini belirtmişler, o da kendilerinden bey’at almış ve Emevilerle mücadele etmeye karar vermişti. Fakat, devlet kuvvetleriyle karşılaşıldığı sırada Zeyd’in taraftarları kendisine başvurarak Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer hakkındaki fikrini sormuş o da hayırdan başka bir şey söyleyemeyeceğini ifade etmişti. Bunun üzerine onbeşbinden fazla taraftarı kendisini terketmiş, Zeyd, kendisine sadık ikiyüz kadar kişi ile savaşmış ve sonunda öldürülmüştür (122/70). Zeyd’in oğlu Yahya da bir müddet mücadele ettikten sonra Cüzcan’da yakalanarak 125/743’de öldürüldü. İşte bu hadiselerde Zeyd ve oğlu Yahya’nın tarafını tutanlara, onların düşüncelerini paylaşanlara daha sonra Zeydiye denmiştir (Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmi Giriş, İstanbul 1981203, el-Bağdadî, Mezhepler Arasındaki Farklar (el-Fark Beyne’l-Firak) Çev. Ethem Ruhi Fığlalı, İstanbul 1979, 36).
Zeyd, ünlü Mu’tezilî Vâsıl b. Atâ el-Gazzal’dan ders almış, büyük babası Ali b. Ebî Tâlib’in Cemel ve Şam ehli ile yaptığı savaşlarda haklı olup olmadığının bilinmeyeceğini, iki taraftan birinin haklı olduğu şeklindeki görüşü benimsemiştir (Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, Ankara 1965, s. 101).
Zeydiye genelde üç kola ayrılır: Bunlar; a) Cârûdiye, b) Süleymaniye veya Ceririye, c) Ebteriye ve Butriye yahut Sâlihiye.
Zeydiye’nin ana görüşleri şöyle özetlenebilir:
1- Bütün diğer şia zümreleri gibi Zeydiye’nin esas görüşü de imamet konusunda toplanır. Onlara göre Hz. Fatıma’nın soyundan olmaktan başka zâhit, âlim, cesur, cömert olmak üzere imamet davasında bulunmaktan ibaret olan beş şart kendisinde bulunan kimse imam olmaya layıktır. Ve buna itaat edilmelidir. Hilafet diğer şia grupların ileri sürdüğü gibi nassa dayanmaz.
2- Hz. Peygamberden sonra en faziletli kişi Hz. Ali’dir. Peygamber sadece onun hilafetini tayin etmiştir. Ancak bu isim olarak değil vasıf olarak yapılmıştır. Yani Hz. Ali hakkında Hz. Peygamber onun kemali, fazileti vs. hakkında çok şeyler söylemiştir. Bunlar onun hilafete tayini için yeter sebeptir. Ancak, ashabı kiram bunları dikkate almamış ve başkasına bey’at etmekle hata etmiştir. Bununla birlikte ashaba sebbedilmemelidir.
3- Hz. Ali halife olduktan sonra giriştiği mücadelede, yaptığı savaşlarda ve hakem olayında haklı olup, muhalifleri haksızdır.
4- Mürtekib-i kebire (büyük günah işleyen) nin arkasında namaz kılmak caiz değildir. Bu kimse tevbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalır.
5- Zeydiye, usûlu’d-dinde Mutezileyi takib eder. Furuda ise kendilerine ait bir görüş ve ictihatları yoktur (Bekir Topaloğlu, a.g.e., 204; İrfan Abdülhamid, İslâm’da İtikadî Mezhepler ve Akaid Esasları, çev. Saim Yeprem, İstanbul 1981, 43; İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlm-i Kelam, İstanbul, 1342, I, 122 vd; Şehristanî, el-Milel ve’n-Nihal, Beyrut,1975, I,155 vd).
Zeydiye mezhebi zamanımızda Yemen’de yaygındır. Bir çok âlimi, yazılmış kitapları ve tedvin edilmiş fıkıhları vardır. Yemen’de Zeydiye’nin resmi mezhebi Butriye, çölde ise Carûdîye’dir (Neşet Çağatay-İbrahim Ağah Çubukçu, İslâm Mezhepleri Tarihi, Ankara 1976, 59).
Ayrıca Zeydîlerden, Hasan b. Zeyd’den sonra 520/1126 tarihlerine kadar Hazar denizi civarında çeşitli aralıklarla, bazan birbirlerine muhalefet ederek yirmi kadar imam ve dâî çıkmıştır (İ A XIII, 550).
Necip TAYLAN