YAKÎN
Aksine ihtimal olmayan, şüphenin zıddı bir mana taşıyan yani kesinlik derecesinde yerleşmiş sağlam ve güvenilir bilgi. Bir terim ve ıstılah olarak yakîn; vakaya uygun düşmek şartıyla sabit ve kesin inanç manasım da ifade eder.
Yakîn’in çeşitli ilim dallarıyla ilgisi vardır. Meselâ; mantıkta yakîn; sağlıklı bir akıl için hiç bir şüpheye yer bırakmayan kesin bilgiye ifade eder. Bu tür bilgide şüpheye yer olmadığı gibi derece farkı da yoktur. Yani, yakîn’in dereceleri olamayacağı için, tabiat ilimlerinde, metafizikte, matematik veya manevi ilimlerde yakîn derecesindeki bütün bilgiler birbirine eşittir (İsmail Fenni, Lügatçe-i Felsefe, İstanbul 1341, 91).
Mantıkta yakîn; aklın, akıl yürütme ve ispatlamaya inanmasıdır. Çünkü mantıkta bir aksiyomdan veya bir prensipten sonucun akıl için, o aksiyom veya prensibin kendisi kadar değeri vardır. İslâm mantıkçılara yakîn’i Tasdik Türleri başlığı altında ele alırlar. Buna göre; tasdik, iki kavram arasında bir bağ kurmaktır. Bu bağ ile iki kavram ya birbirlerine yaklaştırılır veya uzaklaştırılır. Meselâ; “Ateş sıcaktır” önermesinde ateş ile sıcak kavramları birbirine yaklaştırılmış; “Buz sıcak değildir” önermesinde de buz ve sıcak kavramları birbirinden uzaklaştırılmıştır. Buna göre, bu tür yaklaştırma ve uzaklaştırmada zihin dört türlü durumda bulunabilir, yani dört türlü tasdik mümkündür. Bunlar; yakîn (kesin bilgi), taklit, cehl-i mürekkep ve zandır. İşte, akıl yukarda gösterilen iki kavramı birbirine yaklaştırma veya uzaklaştırmadan bir tarafı seçmede kararlı ise ve seçilen taraf da uyuyorsa, böyle bir tasdik veya bilgiye yakîn (kesin bilgi) denir (Necati Öner, Klasik Mantık, Ankara 1974, 169-170).
Psikolojik olarak yakin; bir hükmü şüpheden uzak olarak doğru kabul eden durumunu ifade eder. Bu durum apaçık veya herhangi bir şekilde delillendirilip ispatlanmış bir hükme bağlı olabilir. Bunlardan birinci durumdaki yakîn’e bedihî (apaçık), zaruri, bizzat yakîn denir. Keza, psikolojik olarak tabii yakin veya hissi yakîn denilen şey de, aklın, duyu organlarının verilerine inanmasıdır. “Cisimler vardır; güneş aydınlatır” önermelerindeki kesin bilgiler böyledir. Aklın, aksiyomlara ve akıldan çıkan ilk prensiplere inanması da metafizik yakîn’dir.
Tasavuufta ise yakîn’in üç kısmından söz edilir.
a- İlme’l-yakîn: Bu, bilgi durumundaki kesinliktir, düşünmeyle elde edilir. Mesela; suyun denizdeki varlığına dair bilgimiz böyledir.
b- Ayne’l-yakîn: Görmeden veya gözlemden meydana gelen kesin bilgi (yakîn). Meselâ; denir kenarında duran bir kişinin su hakkındaki bilgisi.
c- Hakka’l-yakîn: Bilme ve görmenin her ikisini de içine alan bilgi (yakîn)dir. Denize girip yıkanan kimsenin bilgisi böyle bir bilgidir (Cemil Saliba, el-Mu’cemû’l-Felsefıyye, Beyrut 1982, II, 588).
Görüldüğü gibi yukardaki sıralamada bilgi derecesinde kesinlik, görme derecesinde kesinlik ve insanın bizzat iç kavrama yoluyla elde ettiği bilgiler tarzındaki kesinlik olmak üzere kesin bilginin çeşitleri gösterilmek istenmiştir: Tasavvufta “tatmayan bilmez” ifadesiyle de anlatılmak istenen bilgi çeşit (yakîn), en çok arzu edilen kesin bilgidir.
Şüphenin zıddı olan yakîn (kesin bilgi) de subjektif ve objektif olmak üzere de iki çeşit ortaya konmuştur. Subjektif yakîn; bu tür kesin bilgiye sahip olan kimse, onu bir başkasına aktaramaz. Meselâ; bir kimsenin kendinde hissettiği bir duygu böyledir. Objektif yakîn ise; bir takım sebep ve öncüllere dayanır ki; bu tür yakînî bilgi kendisini başkalarına da zorunlu olarak kabul ettirir. Çeşitli ilimlere ve mantığa dair kesin bilgiler (yakînler) böyledir.
Yakînî (kesin bilgi) konusunda Gazzalî şöyle der: “Yakînî bilgi, bilinen şeyin kendisinde hiç bir şüphe bırakmayacak tarzda ortaya çıkan bilgidir. Bu tür bilgide yanılmaya ve vehime asla yer yoktur. Yakînî olmayan bilgilerin hiç birine tam güvenilmez ve bunlar yakîn ifade etmezler” (Gazzalî, el-Munkız’u Mine’d-dalâl, Beyrut 1967, 64).
Bilginin kaynağını, değerini ve çeşitlerini kendine konu edinen disiplin, felsefenin Epistemoloji, Gnoseoloji veya Bilgi Teorisi denilen disiplindir.
Necip TAYLAN