VA’D
Söz vermek, genel manada, iyilik, kötülük, mükâfat ve tehdit her türlü söz verme; Allah’ın va’dettiğinin gerçekleşmesi anlamında Akaid ve Kelâm terimi. Kötülük veya tehdîd ifade eden söz vermelerde ise; “Vaîd*” denilir. Cennet Allah’ın va’di, Cehennem ise vâıd’dir.
Va’d, kişinin iyiliğinden, vaîd ise kızgınlığından doğar. Onun için; va’di yerine getirmemek yalancılık, vaîdi yerine getirmemek ise iyilik sayılmıştır.
Kadı Abdülcebbar’a göre va’d; “Gelecekte birinden zararın uzaklaştırılması, ya da ona menfaat sağlanması ile ilgili her haberdir. İster bu kişi bunu hak etmiş olsun, ister olmasın, va’d edilen şey iyi olduğu gibi, kötü de olabilir. Meselâ birinin tam namaz vaktinin geçtiği bir sırada bir ziyafet va’detmesi, ya da kötü bir iş yapacağını va’d etmiş gibi (Şerhu’l-Usuli’l Hamse, 134, 609-689).
Va’d kelimesi bu anlamlarda Kur’ân-ı Keıım’in bir çok yerinde geçmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “İmân eden ve iyi işler yapanları, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah o söylenenleri hak bir söz olarak va’detti. Söz verme ve onu tutma bakımından kim Allah’tan daha doğru sözlü olabilir?”(en-Nisâ, 4/122). Bir başka âyet şöyledir: “Hepinizin dönüş ancak O’nadır. Allah’ın va’di haktır (verdiği söz gerçektir)” (Yunus,10/4). İbrahim Sûresinde de şöyle buyurulmuştur: “(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki; -Şüphesiz Allah size gerçek olanı va’detti, ben de size va’dettim, ama yalancı çıktım.” (İbrahim, 14/22). Bir başka âyette de şöyle buyuruluyor: “Allah’ın va’di haktır fakat bir çokları bunu bilmezler…” (Yunus, 10/55).
Görüldüğü gibi Kur’ân-ı Kerîm’de va’d, söz verme, geleceğe ait söz anlamında kullanılmıştır (Va’d kelimesinin kullanıldığı âyetler için bk. el-Mu’cemü’l-Mufehres Li Elfazi’l Kur’âni’l-Kerim, “Va’d” maddesi).
Hadis-i Şeriflerde de va’d kelimesi aynı anlamda kullanılmıştır: Aişe (r.an) şöyle demiştir: “Allah, Rasûlüne ne va’d etmişse, O ölmeden öce o sözün yerine getirileceğini kesinlikle biliyordu…” (Buhârî, Tefsir 2, 28).
Rasûlüllah (s.a.s) Bedir’de öldürülenlere geldi ve onlara seslenerek şöyle buyurdu: Ey Hişamoğlu Ebu Cehil! Ey Halefoğlu Ümmeyel Ey Rabiaoğlu Utbe ve Şeybe! Sizler Rabbinizin va’dettiği neticeyi gerçek olarak bulmadınız mı? Ben Rabbimin bana va’dettiğini gerçek olarak buldum…” (Buhârî, Cenâiz, 87; Müslim, Cenne, 76, 77).
Va’d kelimesinin geçtiği ve aynı anlamda kullanıldığı bir diğer hadis-i şerif de şöyledir: “..Kevser, Cennette Allah’ın bana va’ddettiği bir nehirdir” (Müslim, Salat, 53, 54 Ebu Davud, Salat,122, Sünnet, 23; Nesâî, İftitah, 21, Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 102).
“Va’d” kelimesi “vaîd” kelimesi ile birlikte bir kelâmî ıstılah olarak da kullanılmaktadır. Va’d ve vâıd terimi, Mutezilenin beş önemli esaslarından biridir. Bu esaslar şunlardır: Tevhid, Adalet, Va’d ve vaîd, Menzile beyne’lmenzileteyn, Emr bi’l-maruf, Nehy ani’l-münker. (Ayrıca bk. “Vaîd” mad.)
Ahmet YAŞAR