ÜRETİM
Elde etme, meydana getirme, toplama. Arapça “istihsâl” üretim karşılığı olup, tarım veya sanayi ürünlerini el-de etmek için yapılan faaliyetleri ifade eder.
Allah Tela yeryüzünü ve gökleri insanın emrine vermiş ve bunlardan yararlanmaya teşvik etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Yeryüzünü size boyun eğebilecek özellikte yaratan O’dur. Yeryüzünün her tarafında gezip dolaşın ve Allah’ın vermiş olduğu rızıklardan yiyin” (el Mülk, 67/15). Buna göre, yeryüzünde insan varlığına boyun eğmeyecek bir fizik güç yoktur. insanoğlu dünyanın her yerinden, denizlerin derinliklerinden, akarsuların ve rüzgârın gücünden, yanardağların sıcaklığından ve toprağın derinliklerine gömülü bulunan tüm enerji kaynaklarından yararlanabilir.
Dünya dışı varlıklardan yararlanma imkânı da vardır. Çünkü aşağıdaki âyetler yararlanma kapsamını evrenin derinliklerine kadar yaymaktadır:
“Allah’ın göklerde ve yerde bulunan her şeyi emrine verdiğini ve size açık ve gizli bol bol nimetler bahşettiğini görmez misiniz?” (Lukmân, 31/20); “Görevini sürekli olarak yerine getiren güneşi ve ayı hizmetinize veren, geceyi ve gündüzü emrinize amade kılan yine Allah’tır” (İbrâhîm,14/33); “Allah geceyi gündüzü, güneşi ve ayı hizmetinize âmade kılmıştır. Yıldızlar da Allah’ın emrine boyun eğmişlerdir” (en-Nahll 16/12).
Tarım ürünlerini yetiştirmek için insanoğlu toprağı hazırlar, tohumu eker, gübreleme, ilaçlama ve gerekirse sulama yapar. Üretim için kendine düşen bütün görevleri yaptıktan sonra aşırı sıcak, soğuk, kuraklık, fırtına, sel baskın ve haşere salgım gibi beklenmedik zararlara karşı Allah’a güvenip dayanır. Tarım üreticisi elindeki imkanları kullanır, fakat sonuçta Cenab-ı Hakk’ın dilediği kadar ürün elde edilir. Diğer yandan insanın çalışması ve çeşitli tedbirleri alabilmesi de Yüce Allah’ın ona verdiği güç ve yetenekleri kullanması sayesinde gerçekleşir. Bu yüzden sonuçta rızkı, ürünleri ve toprak zenginliklerini insana bahşeden Yüce Allah’tır.
Bu gerçek, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde şöyle dile getirilmiştir: “Gökleri ve yeri yaratan; gökten su indirip onunla size rızık olarak meyveler çıkaran, izniyle denizde seyretmek üzere gemileri hizmetinize veren, ırmakları emrinize âmade kılan Allah’tır” (İbrahim,14/32). Suyun en önemli fonksiyonları şu âyetlerde açıkça belirtilir: “Size semadan su indiren O’dur. Siz, ondan içersiniz. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o, su ile yetişir. Allah semadan inen su ile ekini, zeytini, hurmayı, üzümleri ve bütün meyve çeşitlerini yetiştirir. şüphesiz ki bunda, düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır” (en-Nahl 16/10, 11).
Müslüman kendine ait olan, kira ile tuttuğu ya da yarıcı olduğu araziye, yenilmesi veya kullanılması meşrû olan verim alabileceği her çeşit ürünü ekip hasat edebilir. Yine her çeşit meyve ve sebzeyi yetiştirebilir. Belki üretimden sonra bu ürünlerin meşrû kullanımını da sağlamaya çalışır. Meselâ; üzüm üreticisi şarap üretimi yerine yeme, şıralık, sirke, pekmez, kuru üzüm gibi kullanımları tercih eder. Ancak ürün piyasaya arzedildikten sonra satın alan kimselerin bunları meşrû olmayan şekilde kullanması üreticiye sorumluluk getirmez; üzümün kaynatılıp şarap yapılması, arpa suyundan bira elde edilmesi gibi… Ancak “anason” “haşhaş” gibi belli bir yörede tamamen sarhoş edici müskirat yapımında kullanıldığı bilinen ürünleri yetiştirmek ve bu amaç için kullanacak olanlara satmak caiz olmaz.
Bir şeyin yenilmesi, içilmesi veya kullanılması meşrû değilse, böyle bir maddenin üretimi ve ticaretinin yapılması da meşrû olmaz. Ancak mücerret olarak yenilmesi veya içilmesi caiz olmayan bir şey ilaç yapımında veya sanayi kesiminde kullanılma özelliği varsa bunun üretiminde de bir sakınca bulunmaz. Burada üretilen şeyin “yararlanılabilir” nitelikte olup olmadığına bakılır. Meselâ; tıpta müsekkin olarak veya anestezide kullanılan morfin, narkoz ve benzeri maddeler ameliyatlarda ya da ağrıların kesilmesinde önemli ilaçlardandır. Bu yüzden bunların hammaddesini gerek tarım ve gerekse sanayi kesiminde üretmek veya alım-satımını yapmak caizdir.
İslâm, içkinin içilmesini yasakladığı gibi, üretimini, alıp satılmasını hatta nakliyeciliğinin yapılmasını da yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Peygamber (s.a.s) içki konusunda on kişiyi lânetlemiştir: Sıkan, kendisi için sıkılan, içen, taşıyan, kendisi için taşınan, içiren, satan, parasını yiyen, satın alan ve kendisi için satın alınan” (Tirmizî, Büyû ; 59; İbn Mâce, Eşribe, 6). İçki yasağı bildirilen âyette; “İçkiden kaçınınız ki kurtuluşa eresiniz” (el-Mâide, 5/90) buyurulur. Bu âyetin uygulama şartlarını belirtirken Allah elçisi şöyle buyurmuştu: “Şüphesiz Allah içkiyi haram kılmıştır. Bu âyeti haber alıp da yanında içki bulunan kimse, ondan içmesin ve satmasın…” (Müslim, Müsâkât, 67; bk. Buhârî, Meğazi, 51, Büyû’,105,112; Ahmed b. Hanbel, II, 213, 362, 512, III, 217, 324).
Allah’a ve Rasûlüne iman eden. dünyadaki çalışmalarına âhirette bir karşılık verileceğine inanan tarım veya sanayi kesimindeki üreticilerin toplum ihtiyaçlarını karşılamaları ve yüzlerce ailenin geçimlerini sağlamalarına vesile olmaları sebebiyle büyük ecirlere nail olacakları umulur. Diğer yandan sebze, meyve, hububat ve ağaçların yeşilliklerinden kurt, kuş, böcek ve benzeri canlıların yararlanması da kendileri için bir sadakadır. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse gıda maddelerini toplayıp, günün rayiç fiyatı ile satsa, sanki bunları tasadduk etmiş yani yoksullara ve ihtiyacı olanlara ücretsiz dağıtmış gibi olur” (İbn Mâce, Ticârât, 1). Üretimi yapılmış bir maddeyi piyasadan satın alıp, toplumda ihtiyacı olanlara düzenli olarak rayiç fiyatla satan kimselere böyle bir ecir olunca, üretimini yapanlara daha fazla bir ecir verileceği açıktır.
Hamdi DÖNDÜREN