TEKLİF-İ MÂ LÂ YUTAK
Güç yetirilemeyecek emir ve nehiy.
Teklif; lugatte, güçlük zorluk ve zahmet anlamlarını taşımaktadır. Bu da yorgunluk ve meşakkati beraberinde getirmektedir.
Istılahta ise; emre ve neyhe taalluk etmektedir. Buna göre teklif, emir ve nehyin muhataba yönelmesidir (Bağdad, Usulu’d-din, 270). Bir başka açıdan da, teklif; akıl sahibi kullarına dinî ve hukukî yükümlülükler koyan Allah’ın fiilidir.
Teklif meselesinin itikad açısından ele alınmasının esas nedeni; bu konunun insan fiilleriyle doğrudan doğruya ilgili olması ve adalet-zulüm meselesiyle yakınlığı yönüyledir. Kısacası bu konunun esas hareket noktası, insan fiilleri ve bunun uzantılarıdır.
Burada şu sorular konunun çerçevesini belirtmektedir: Allah tarafından söz konusu edilen ilahî teklif karşısında insanın durumu nedir? Teklife daha çok hangi açıdan bakılmalıdır? Teklifin, insan fiilleri açısından nitelik kazanması ve adalet-zulüm konularıyla ilişkisi nasıl anlaşılacak, insanın irade ve sorumluluğu nasıl izah edilecektir?
İşte bu ve benzeri sualler insan zihnini başlangıçtan beri meşgul etmesi bakımından İslâm kelamında da önemli yer işgal etmiş ve bu konuda bir hayli değişik fikirler ortaya konulmuştur. Aynı zamanda itikadî fırkalar arasında da hayli değişik fikir ve anlayışlara yol açmıştır. Bunlar derli toplu bir şekilde şöylece sıralamak mümkündür.
A- Ehl-i Sünnet Anlayışına Göre Teklif
Bilindiği üzere itikadî açıdan Ehl-i Sünnet anlayışı denilince Matüridî ve Eş’arî alimlerinin görüşleri akla gelmektedir. Bunları da kendi düşünce ve anlayışlarına göre ayrı ayrı ele alarak bu görüşleri daha detaylıca ele almaya çalışalım.
1- Matüridîlere Göre
Teklif, makdur olana bağlıdır. Ancak bu şekilde bir emrin ifadesi olur. Teklif yerine getirilirse mükafatı, yerine getirilmezse cezayı gerektirir. Ancak, bu tarzdaki bir teklifin meydana gelmesi insanın irade ve gücüyle olur (Beyadî, İşaratu’l-Meram, 250).
Matüridî anlayışına göre önemli olan, teklifin insanın irade ve gücüyle ilgili olmasıdır. Eğer insan, fizikî olarak sakat ise, bu insanın fizik yönünden bir güce sahip olmadığı açıktır. Dolayısıyla böyle insana teklif akıl haricidir. Her yönden sağlam olan insanın teklife muhatab olması ve bu teklife göre fiillerini yapması insanın iradesiyle ilgilidir. Bu takdirde insan, fiillerinin nitelik kazanışında sorumlu olur ve böylece teklif bir anlam taşımış olur (Bkz. Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelam, 220-23, Konya, 1988).
İmam Matüridî’ye göre, teklif-i mâ lâ yutak, yani güç yetirilemeyen şeyin insana yüklenmesi caiz değildir. Bu kabul edilmez. Bu hususta “Allah bir kimseye ancak gücü yettiği kadar teklif eder” (el-Bakara, 2/286) ayetini delil olarak alır. Zira, Yüce Allah yaptığı işleri bir hikmete göre yapar, hikmet ise, bunu gerektirir, yani güzellik ve iyilik olanı beraberinde getirir.
Matüridî ekolünde bu meseleye, insanın gücü ve bu gücün imkanlarının Allah’ın ezelî ve mutlak ilmince bilinmesi açısından bakılmaktadır. İnsan, kendisine yüklenilen şeylerden birisini kendi gücü, o yöne meyli ve kendi ihtiyarını kullanmak suretiyle seçer. İnsanın bu tür hareketini de Yüce Allah bilir. Öyleyse insana ancak kaldırabileceği kadar şey yüklenmiş demektir. Teklifin ceza ve mükafat haline gelmesi, insana ahlakî nitelikte bir fiil olması ve sonuçta insanın yaptığından sorumlu olması işte bu şekilde meydana gelmektedir (Ş. Gölcük-S. Toprak, Kelam, 222).
Yüce Allah’ın insanlara yapmaları mümkün olmayan şeyleri teklif etmesi caiz ve mümkün değildir (Sabunî, el-Bidaye, 118).
Sonuç olarak şu söylenebilir; Matüridî anlayışına göre, güç yetirilemeyen işi, Allah’ın insanlara teklif etmeyeceği ve insanın da, kendi gücünü kullanarak bu teklifi kendisine sıfat yapacağı görüşü yaygın bir şekilde kabul edilir.
2. Eş’arîlere Göre
Eş’arî ekolüne göre, güç yetmeyen işin teklifi mümkündür. Buna delilleri de “Onlar hakkı işitmezler, gerçeği görmezler” (Hud, II/20) ayeti ile “Kelamını işitmeye de tahammülleri yoktur” (Kehf, 18/101) ayetidir.
Bu duruma göre, teklif meselesi esas itibariyle temel olarak insanın kudretine bağlıdır. Ancak bu kudret Eş’arî anlayışı çerçevesinde Allah’tan gelmektedir. Diğer taraftan Eş’arî aczi, bir şeyin kendisini ve karşıtını yapmamak olarak anlamaktadır. Acz halinde, emrolunanla birlikte, bir şeyi almak da terk etmekte bulunmaz.
Eş’arî’nin bu görüşü şu şekilde açıklanmaktadır: Allah’ın insana gücü yetmediği şeyi yüklemesi, teklif etmesi caizdir. Bu, şeriat yönünden de doğrudur. Zira, Ebû Leheb’e iman emredilmiştir. Peygamberi tasdik ve bütün haber verdiklerine iman etmesini bildirmiştir. Bununla birlikte onun iman etmeyeceğini de Rabbimiz haber vermiştir. Güç yetmeyen işin teklifinin mümkün oluşuna “Ey Rabbimiz, güç yetiremeyeceğimiz Şeyi bize yükletme” (Bakara, 2/286) ayeti de delil olarak alınabilir (Bk. Ş. Gölcük S. Toprak, Kelam, 223).
B- Mutezile Anlayışına Göre Teklif
Mutezile’ye göre teklif; kendisinde kişiye yük olan bir iş olarak tanımlanmaktadır.
Teklif, kendisinde yükümlüye güçlük ve zorluk bulunan bir işi yapma iradesidir. Böyle bir teklif ise, ancak Allah tarafından yapılır.
Mutezileye göre, diğer meselelerde olduğu gibi ana dünya görüşüne bağlıdır. Mutezile’nin tek endişesi Allah’ın bir tek olduğu keyfiyetine halel getirmemektir. Bunun için “tevhid” meselesi onların hareket noktası olmuştur (Ş. Gölcük-S. Toprak, Kelam, 221).
Gerek Mutezile’de ve gerekse diğer itikadî fırkalarda esas ve temel olan bir prensip vardır. Diğer bütün görüşler bu temel espri çevresinde cereyan eder ve bu doğrultuda fikirler ileri sürülür. Bu bakımdan öncelikle o fırkanın esas görüşü iyice bilinmeli ve dikkate alınmalıdır.
Teklif konusu da esas itibariyle tevhid görüşüne bağlıdır. Yüce Allah yegâne birdir ve O her şeyde olduğu gibi fiillerde de bir ve tekdir, adildir. O’nun adil olması fiillerinde çirkin ve kötü olan fiillere yer vermemesiyle anlaşılır. O’nun fiillinden kötü bir şeyin meydana gelmesi doğru değildir. Öyleyse, bütün fiillerinde adil olan ve kötü iş yaratmayan Yüce Allah’ın insanların faydasına olan tekliflerde bulunması gerekir. Çünkü, bu konu daha önce de geçtigi üzere Allah’ın yegâne tek oluşu ve O’nun adaleti konusuna girer. Adil olan Allah’tan ise, insanların zararına, dolayısıyla kaldıramayacakları bir teklifin yüklenmesi beklenemez. Zira bu zulüm olarak telakki edilmektedir.
Bu farklı görüşlere rağmen, Mutezile, teklife külfet ve meşakkat manalarını vermekle Ehl-i Sünnetle bir yakınlık ortaya çıkarmakta, bir nevi aynı görüşü paylaşmaktadır.
Buraya kadar sayılan teklif ile ilgili görüşlerin sıralanmasından sonra; bu konuda şöyle genel bir değerlendirmede bulunmak mümkündür:
İnsana güç verip vermeme doğrudan doğruya Yüce Allah’ın kudreti dahilindedir. Bu konuda da Allah’!n bir mecburiyeti yoktur. Allah insana zulüm ve yapılması imkansız olan bir şeyi yüklemekte tamamen kendi iradesine sahiptir.
İnsana yapılan teklif insanın yapabileceği ölçüdedir. Bu durum ise, Allah’ın adaleti, sünneti doğrultusundadır. Bunları yaparken tamamen mutlak ve hür iradesiyle yapıyor olup, bir zorunlulukla karşı karşıya değildir. İşte Mutezile ile temelde ayrılan nokta burasıdır. Onlar Yüce Allah’ın insana ancak kaldırabileceği kadar bir teklifi yüklemesini zorunlulukla izah edip, bunu tevhid anlayışlarına bağlamaktadırlar. Ehl-i Sünnet ise, meselenin sonucunda yani teklifinin ancak kapasiteye göre olacağında birleşip, bunun zorunlulukla değil hür irade ile Yüce Allah’ın sünnetine göre olduğunu kabul etmektedirler.
Abdurrahim GÜZEL