TALMUD
Yahudilerin dînî kanunlarını tefsir eden ve bu kanunlara göre ortaya çıkabilecek yeni problemlerine çözüm getiren en önemli derleme kitap.
İbranca “Lilmod” (Öğrenmek, öğretmek) kökünden alınmış bir kelimedir ve kaideler, esaslar toplamı anlamına gelir. Kelimenin İbranca-Aramca karışımı olduğunu söyleyen dilciler de vardır.
Yahudiler nazarında Kitab-ı Mukaddes’ten sonra en önemli yeri işgal eden Talmud iki kasımdır: 1. Mişna (Daha çok şifahî dînî gelenekleri ihtiva eder), 2. Gemara (bir nevi Mişna’nın tefsiridir). Genellikle dinler tarihçileri her iki yorumun M.S. II. yy da yaşamış olan Yuda Hanasi adındaki bir haham tarafından yazıldığı görüşündedirler. Talmud’a inanmayan, gerçek anlamda bir Yahudi sayılmaz. Nitekim Karaim ve Habeşistan Yahudileri yalnız Tevrat’a inandıkları için hakiki Yahudilikten uzak tutulmuşlardır. Bir başka açıdan Talmud, 1. Filistin (Kudüs) Talmudu, 2. Bâbil Talmudu olmak üzere yine iki noktadan ele alınabilir. (L. Ma’luf, el-Müncid, s. 113). Kudüs Talmudu, Bâbil Talmudu’ndan daha önemli ve önceliklidir.
Yahudiliğin mukaddes kitabı Tevrat (Tora) bir takım değişikliklere uğramasına rağmen, yazılı bir metin halinde günümüze kadar gelebilmiştir. Bu yazılı Tevrat’ın anlaşılmasında zorluk çekilen veya çözülemeyen problemlerin hallinde Talmud’un kıyas ve yorumlarından yararlanılır. Yeniden bir Tevrat gelmeyeceğine göre, zamanın değişen şartlarında, Yahudi toplumunun ortaya çıkan problemlerine kim, hangi otorite çözüm getirecektir? Yahudi toplumu, Tevrat ve Hz. Musa’nın uygulamalarında cevapsız kalan problemlerini Talmud’la çözmeye çalışmaktadır. Tesbit edilebildiğine göre Talmud M. Ö. 200’den M. S. 500’e kadar Yahudiliğin hikmet, gelenek ve problemleri üzerinde, din adamlarınca (haham) yapılan tartışmalar sonucu vücut bulmuştur. Ancak Talmud’un, Tevrat emirlerinin uygulanmasıyla ilgili bütün ayrıntıları ihtiva ettiğini söylemek mümkün değildir. (O. Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü İstanbul. 1975, s. 609). Daha geniş anlamda Talmud, Mişna ve Gemara’ya yapılan yorum ve ilâvelerin genel adı olmuştur. Bu bakımdan dinler tarihçilerinden bazılarına göre Talmud’u, sırf Tevrat yorumu olarak değerlendirmek doğru değildir (Ş. Tan. Yahudileri Tanıyalım, İstanbul, 1968, s. 79).
Romalı Titus ordularının (M.S 70) Beyt Na Miktaş (Mâbed, Mukaddes Ev)’i tahrip etmeleri ve Yahudilerin, dünyanın değişik birçok bölgelerine dağılmalarından sonra şifahî geleneğin kaybolarak unutulmasını önlemek için Mişna’nın derlemesi gerekiyordu. İşte bu önemli işi haham Rav Akiba üstlendi. Daha sonra onun öğrencisi Meir, Mişna’yı daha sabit ve anlaşılır hale getirerek sadeleştirdi. Yeni bir haham olan Yehuda Ha-Naşi ise, Mişna’ya kesin ve son şeklini verdi. (M.S 200). Ancak bu işlem, daha sonraki nesillerin Mişna’ya ilâveler ve açıklamalar yapmadığı anlamına gelmez. Mişna’nın matbu ilk nüshası Venedik (1492)’de yayımlandı. (Zaferullah İslam Han, Yahudilikte Talmud’un Mevkii, çev. M. Aydın, İstanbul, 1981, s. 43)
Bazı dinler tarihçileri Gemara’yı dar anlamda Talmud olarak tanımlamayı tercih etmişlerdir.
Yahudi toplumu, şifahî geleneklerinin kaybolmaması yolunda çok gayret sarfetmiştir. Nitekim M. 351 yılında Ursicinus’un ağır baskılarına rağmen Yahudiler M.S.400 500 yılları arasında Talmud’un derlenmesi için büyük caba harcamışlardır. Ancak bu Talmud, Kudüslü din bilginlerinden çok, çevre illerin din bilginlerince derlenmiştir. Kudüs Talmudu’nun matbu ilk nüshası Venedik (1523)’de yapılmıştır, takriben 750.000 kelimeyi ihtiva etmektedir.
Bâbil Talmudu’nun derlenerek yazılmaya başlanması 500-600 yıllarına rastlar. Bu Talmud’un esasını, Yehuda Ha-Naşi’nin hazırladığı Mişna ile, Rav Abba Areka’nın yaptığı şerhler oluşturmuştur. Bâbil Talmudu’nun bazı metinleri 1484’de basıldıysa da, tam metin Venedik (1523)’de yayımlanmıştır ve takriben 2.500.000 kelimeden mürekkeptir. Kudüs Talmudu’nun M.Ö 15’i, Bâbil Talmudu’nun da M.Ö 30’unu hikâye ve kıssalar teşkil eder. Haga adı verilen bu hikâyeler Yahudi okullarında ders gibi okutulur. Denebilir ki, Yahudi edebiyatının M.Ö. III. y.yıl ile M.S.V. y.yılları arasındaki döneminde Talmud’un büyük rolü olmuştur.
Yahudiler Tevrat kadar Talmud’a da hürmet ederler. Talmud’un ilkeleri değiştirilemez ve tartışılamaz. Ancak bazı uygulamalarda bölgesel farklar gözetilse de, Talmud’un ihtiva ettiği esas hükümler bütün Yahudileri şâmildir. Yahudi cemaati kuvvetini, millî ve dînî bayramlara saygı kadar, Talmud’a da aşırı bir şekilde bağlılığından almaktadır.
Osman CİLACI