ŞEMÂİL-İ ŞERFE
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, en güzel örnek olması bakımından, ibadet, ahlâk, davranış ve yaşayışını, Allah’tan gayri varlık âleminde en güzel olan şerefli vücûdunun güzelliklerini anlatan ilim. Bu ilme onun sıfatları, halleri, hususiyetleri ve sünneti de dahildir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in şemâiliyle ilgili hadisler, ya müstakil kitaplar halinde yazılmış veya büyük hadis mecmualarında ibadet, muamelât, ahlâk, âdâb, zühd ve rekaik bablarındaki hadisler arasında, konuyla ilgisi açısından, dağınık olarak bulunmuştur. İbn Kesîr, “Semâilü’r-Rasûl” isimli eserinde konuyu şöyle anlatır:
“Bu konuda ulema, gerek eskiden, gerek şimdi, müstakil veya diğer bilgilerle karışık kitaplar yazmışlardır. Bu konuda, en güzel ve konuyu en iyi ifade eden kitabı, İmam Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevrâ et-Tirmizî yazmış, diğer bilgilerden arındırarak meşhur “eş-Şemâil” isimli eserini meydana getirmiştir” (İbn Kesîr, Şemâilü’r-Rasûl, Kahire 1967, 5).
Hz. Peygamber (s.a.s.)’den bahseden eserler, dört grupta toplanır:
1- Şemâil. Bu konuda en önemli eserler, Ebû İsâ et-Tirmizî’nin “eş-Şemâil” ve İbn Kesîr’in “Şemâilü’rRasûl” isimli kitaplarıdır.
2- Delâilü’n-Nübüvve. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in peygamberliğine delâlet eden haberlerin toplu adıdır. Büyük hadis imamları eserlerinde bu konudaki haberleri ya ayrı başlıklar altında yazmışlar veya diğer konular arasına, konuyla ilgisine göre dağıtmışlardır. Meselâ, İmam Buharî’nin “Sahîh”inde, “İslâm’da Peygamberliğin Alâmetleri”; İmam Müslim’in “Sahîh”inde ise, “Rasûlüllahın Mucizeleri” isimli müstakil bablar açılmıştır. İmam Ahmed’in “Müsned”in de de her sahabenin müsnedinde dağınık olarak yazılmıştır. Delâille ilgili başlıca müstakil kitaplar da şunlardır:
a) Delâilü’n-Nübüvve, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah el-Isbahanî (ö. 430 H.).
b) A’lâmü’n-Nübüvve, Ebü’l-Hasen Ali b. Muhammed el-Maverdî eş-Şâfiî (ö. 500 H.).
c) Delâilü’n-Nübüvve ve Ma’rifetü Ahvali Sahibi’ş-Şerî’a, Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhakî (ö. 458 H). Yedi ciltlik bu eser bu konudaki en geniş çalışmadır.
d) Delâilü’n-Nübüvve, Fakîh Muhammed Abdullah b. Hamid.
e) el-Meb’as, Hişam b. Ammâr.
3- Hasâis. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in özelliklerinden söz eder. Bu konuda İmam Suyûtî’nin “el-Hasâisü’l-Kübrâ” isimli iki ciltlik bir eseri vardır.
4- Fezail. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in üstünlüklerinden bahseder. Bu konudaki haberler hem yukarıdaki kitaplarda, hem de büyük hadis ve siyer kitaplarında, konusuna göre dağınık olarak bulunmaktadır.
Yukarıda yazılan dört çeşit ilmin hepsi bir arada da toplanmıştır. İbn Kesr’in Şemâilü’r-Rasûl isimli eseri bunun en güzel örneklerinden birisidir. Zaten delâil, hasâis ve fezail de şemâil’le ilgilidir.
Bu konuda önemli eserlerden birisi, Kadı İyâz’ın “eş-Şifâ bi Ta’rifi Hukûki’l-Mustafa”sıdır. Bu değerli eserin Hafacî tarafından yapılan dört ciltlik ve Aliyyü’l-Karî tarafından yapılan iki ciltlik şerhleri ihtiva ettikleri bilgiler açısından önemlidirler.
İsmail b. Yûsuf en Nebhanî’nin iki cilt halinde tercüme edilen “Huccetullahi ale’l-Alemin fi Mu’cizati Seyyidi’l-Mürseln ” isimli eseri de şemâille ilgili haberleri ihtiva etmektedir.
Şemâil konusuna açıklık getirmek üzere şu üç örneği alıyoruz:
1- Ebû Nuaym el-Isbahanî’nin Delâilü’n-Nübüvve isimli eserinden:
“Rasûlullah (s.a.s.) bir topluluğa uğradı. Onlar bir geyiği yakalamış ve bir çadır direğine bağlamışlardı. Geyik,
-Ey Allahın Rasûlü, ben yakalandım, fakat benim iki yavrum var. Bana izin ver de gidip onları emzireyim ve (beni yakalayan bu) adamlara geri döneyim, dedi. Rasûlullah (s.a.s.),
-Bunun sahibi nerededir? diye sordu. Topluluktakiler:
-Biziz, ey Allah’ın Rasûlü, dediler. Rasûlullah (s.a.s.),
-Onu bırakın, gitsin, yavrularını emzirsin ve size geri dönsün, buyurdu.
-Bu konuda bize kim kefil olacak, dediler. Rasûlullah,
-Ben, buyurdu.
Geyiği saldılar. Gitti, yavrularını emzirdi geldi, yine bağladılar. Rasûlullah (s.a.s.) onların yanına tekrar uğradığında,
-Bunun sahibleri nerede? diye sordu.
-İşte biziz, Ey Allah’ın Rasûlü, dediler.
-Bu geyiği bana satın, buyurdu.
-Onu sana bağışladık ey Allah’ın Rasûlü, dediler.
-O halde onu salıverin, buyurdu. Onlar da geyiği serbest bıraktılar” (İbn Kesîr, Şemâilü’r-Rasûl, 281-282).
2- Enes b. Mâlik (r.a.)’den: “Ashabtan mesleği terzilik olan birisi Rasûlüllah (s.a.s.)’ı hazırladığı bir yemeğe davet etti. Ben de Rasûlüllah’la birlikte bu yemeğe gittim. Rasûlüllah (s.a.s.)’a arpa ekmeği ile içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan çorba takdim edildi. (Enes der ki:) Ben Rasûlüllah (s.a.s.)’ın yemek kabının kenarlarından kabağı araştırıp seçtiğini gördüm. O günden beri de kabağı severim” (Ebû İsâ et-Tirmizî, Şemâil-i Şerife, Terc. M. Sadık Aydın, İstanbul 1978, 197).
3- Rasûlüllah (s.a.s.)’ın yüzünün güzelliği ve organlarının mütenasibliği hususunda, sıhhatli ve çok rivayetler vardır. Bunlardan bir kısmı şu zatlardan rivayet edilmiştir: Ali b. Ebi Talib, Enes b. Mâlik, Ebû Hüreyre, Bera’ b. Âzib, mü’minlerin annesi Âişe, İbn Ebû Hâle, Ebû Cuhayfe, Câbir b. Semüre, Ümmü Ma’bed, İbn Abbas, Muarrıd b. Muaykıb, Ebu’t-Tufeyl, Addâ b. Hâlid, Hureym b. Fâtik, Hakîm b. Hizâm r.anhüm…
Bu rivayetlere göre, Rasûlüllah (s.a.s.) güzel tenli, siyahı gayet koyu, beyazında kırmızılık bulunan büyücek gözlü, uzun kirpikli, kaşları birbirinden ayrı idi. Dişleri inci daneleri gibi seyrek, az değirmi çehreli ve uzunca yüzlü, açık alınlı, göğsünü kapayacak kadar sıkça sakallı idi. Göğsü ile karnı aynı hizada ve geniş göğüslü idi.
Kemikleri, omuzları, pazıları, bilek ve baldırları iri ve kalındı. Avuçları ve ayakları genişçe, parmakları uzunca idi. Mübarek cildi ipekten yumuşaktı. Göğsünün ortasında göbeğine kadar ince uzun bir kıl dizisi vardı. Ne fazla uzun, ne de kısacık, uzuna yakın orta boylu idi. Maamafih uzun boylu bir kimse ile yanyana gelse ondan daha boylu görünürdü. Saçları ne kıvırcık, ne de dümdüzdü, hafif dalgalı idi. Tebessüm ettiği zaman karanlık gecede yıldırım şavkımışçasına inci danesi gibi dişleri etrafa nurlar saçardı. Konuştuğu zaman da yine dişleri etrafa ışık ve nur saçardı. Boynu gayet mevzundu. Şişman yüzlü ve yumru yanaklı değildi. Ne zayıf, ne semiz, ikisi ortası ve sıkı etli idi.
İsmail KAYA