SEVİYY
Tam, eksiksiz, kusursuz ve eşit mânâlarına gelen Kur’anî bir terim. Sıfat olduğu kelimeye göre değişiklik göstermesine rağmen, genellikle mânâsı olumludur; mükemmellik ifade eder. Kelime Kurân-ı Kerim’de beş yerde geçmektedir:
Meryem, 19/10, 17, 93; Tahâ, 20/135; el-Mülk, 67/22
Seviyy, yol mânâsına olan “sırat” kelimesiyle birlikte kullanıldığı zaman dosdoğru (müstakim) mânâsına gelir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni dosdoğru bir yola ileteyim ” (Meryem, 19/43).
De ki: Herkes gözetlemektedir. Gözetleyin (bakalım), dosdoğru yolun sahipleri kimdir, doğru yolda olan kimdir, bileceksiniz” (Tâha, 20/135).
Bu dosdoğru yolun özelliğini müfessirler şöyle belirlemektedirler:
“Dosdoğru, isteklerin en ulvîsine ulaştıran, kötülenmeye ve alçalmaya götüren sapıklıktan uzaklaştıran yol” (Alûsî, Rûhul-Meânî, 16/97).
“Dosdoğru, mertebelerin en yücesine ulaştıran, sapıklıktan kurtaran, en uzak noktasında bile aşın cehalet bulunmayan, eğrilik bulunmayan, aksine dümdüz olan yol” (İ.H. Bursevî, Rûhul-Beyan, V, 450).
Yine yolla, fakat yolda yürümekle ilgili olarak seviyy kelimesi Mülk süresinde şöyle kullanılır:
“Şimdi, yüzüstü kapanarak yürüyen mi doğru gider; yoksa yolda dosdoğru yürüyen mi?” (el-Mülk, 67/22).
Ayrıca bu yürüyüş, “Dimdik, ayak sürçmesinden, tutukluktan sâlim olarak” diye tarif edilmektedir(Bursevî, Rûhul-Beyan, X, 93).
Seviyy kelimesi, “racül” kelimesiyle kullanıldığı zaman hilkat mükemmelliği ifade ettiği görülür. Bunun için Kur’an-ı Kerimde:
(Meryem) onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz de rûhumuzu (Cebraili) ona gönderdik; O, Meryem’e mükemmel bir insan şeklinde göründü. Meryem dedi ki: “Ben senden, çok esirgeyici (Allaha) sığınırım. Eğer (Allah’tan) korkuyorsan (bana dokunma.)” Ruh ise: “Ben, sadece Rabbimin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuk hediye edeyim diye (geldim)”dedi” (Meryem, 19/17-15-19).
Zemahşeri bu konuda şöyle demektedir: “Melek, Hz. Meryem’e mükemmel yaratılışta, dalgalı saçlı, parlak güzel yüzlü genç bir adam şeklinde göründü. Mükemmel insan şeklinde hiçbir şey eksik değildi. İnsan şeklinde görünmesi, Meryem’in onun sözünü dinleyip korkmaması içindi. Melek şeklinde gelseydi belki ondan korkacak; sözünü dinlemeyecekti. Bu çok güzel insan karşısında Allah’a sığınıp Allah’ın korkusunu hatırlatması Hz. Meryem’in iffet ve takvasına delildir. Meleğin bu şekle girmesi, aynı zamanda, Hz. Meryem’in iffetini imtihandır” (Keşî;f, III, 9).
Seviyy kelimesinin bu son manâsıyla ilgili olarak şu hadis-i şerifleri görüyoruz:
Rahimde nutfenin kırk gece geçirmesinden sonra ona müvekkel kılınan melek Cenabı Hakka; “Ya Rabbi, organları tam (seviyy)mi olacak, yoksa sakat (gayri seviyy) mi?” diye sorar. Allah onu ya tam yaratır, yahut sakat” (Müslim, Kader, 4).
Ebû Hüreyre (r.a)’den: Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Varlıklı kişi için de, kuvvetli (seviyy) kişi için de sadaka almak helâl değildir”.
İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre güçlü ve sağlam kişi zekât alamaz. Hanefilere göre havaic-i asliyyesinden fazla malı olmayan böyle birisine zekât verilebilir. Çalışabilecek durumda olan kimse, yıllık nafakaya sahip olamayacak kadar fakirse, çalışmasa bile kendisine zekât verilir (Sünen-i İbn Mace Terc. ve Şerh, H. Hatiboğlu, V, 175).
Meryem süresi 10. âyetinde seviyy kelimesinin hangi kelimeyi nitelediği konusunda ihtilâf edilmiştir. Bir kısmına göre “Leyâl” kelimesinin sıfatıdır. Buna göre âyetin manası şöyle olur:
“Rabbim! bana (çocuğumun olacağına dair) bir işaret ver” dedi. (Cenabı Hak ise); “Senin işaretin, peş peşe (seviyy) tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır” buyurdu” (Meryem, 19/10).
Müfessirlerin çoğu Hz. Zekeriya’nın sıfatı olduğunu söyledi. Buna göre manâ; “Senin işaretin üç gece (ve gündüz) içinde, sen hastalıklardan salim olduğun halde (seviyy), insanlarla konuşamamandır” (Fahruddin er-Razi, et-Tefsirul-Kebîr, XXI, 19; İ.H. Bursevî, Rûhul-Beyân, V, 318).
Seviyy kelimesi eşit manâsına da kullanılmıştır. Bu manâ ile ilgili örnekleri hadis-i şeriflerde görüyoruz. İbn Ömer (r.a) dan; Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Sürü karıştırılmış olunca sahipleri birbirine eşit seviyede (seviyy) dönerler” (Buharî, Zekât, 35; İbn Mâce, Zekât,13) yani zekât olarak verilen koyunun bedelini aralarında paylaştırırlar. Meselâ, ikisinin de yirmişer koyundan kırk koyunu varsa, zekât olarak bir koyun alınır. Bu koyun kimden alındıysa, diğeri ona yarım koyun bedeli öder.
Ebû Mûsa el-Eş’arî (r.a)’den: Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Eşariler gazada yiyecekleri biter veya Medine’deki çoluk çocuklarının yiyecekleri azalırsa, ellerindeki yiyeceği bir elbisenin içine toplar, sonra onu aralarında bir kabın içinde eşit olarak (bis-seviyye) paylaştırırlar. Onlar bendendir, ben onlardanım” (Buharî, Şirket, I; Müslim, Fedâilus-Sahabe, 167).
İsmail KAYA