SAHİH-İ BUHARÎ
İslam kültürünün, Kur’ân-ı Kerim’den sonra en güvenilir ve en sahîh kitabı; İslam alimlerine göre, sırf sahih hadisleri bir araya toplamak için yazılmış sahih hadis eseri. İmam Muhammed b. İsmail el-Buharî’nin Sahihine verdiği tam isim “El-Camiu’s-Sahîh Müsnedul-Muhtasar min Ümüri Rasulillah (s.a.s) ve Eyyâmihi”dir.
İmam Buhârî küçük yaştan itibaren hadisle meşgul olmaya başlamıştır. Henüz on altı yaşında iken Abdullah b. Mübarek ve Veki b. Cerrâh’ın kitaplarını ezberlemiş; daha sonraları hadis toplamak için ülkeler dolaşmıştır. Suriye, Cezire, Basra, Kufe, Hicaz gibi o günün belli başlı ilim merkezlerini gezmiş ve oralardaki üstadlardan hadis tahsil etmiştir.
İmam Buharî bu eserini hocası İshak b. Nâhüye’nin “Rasûlüllah’ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız” diye temennide bulunması üzerine tasnif etmiştir (İbn Hacer, Hedyü’s-Sâri, Mısır 1407, s. 9).
Buhârî’nin bu kitabı, kendi zamanına kadar telif edilen ve zamanından sonra da telif edilecek olan bütün hadis kitapları arasında birinci dereceyi almış ve İslâm alimleri arasında en sahih hadis kitabı olarak kabul edilmiştir. Hiç kimse bir başka hadis kitabının Buhârî’nin kitabından daha sahih olduğunu ileri sürmemiştir. İmam Buharî sahih oluşuna hükmedilen bütün hadisleri bu kitabına almış değildir. O sadece sahih hadisler arasından kendi şartlarına uyanları seçmiş ve kitabına koymuştur. Zira Buhârî’nin Sahihinin dışında bulunan pek çok hadisin sahih oluşunu kendisi ifade etmiştir (İbn Kesir, İhtisaru Ulumil-Hadîs, thk Ahmed Muhammed Şakir, Beyrut 1951, s. 25).
Buhârî, Sahihini altı yüz bin hadis arasından seçmiş ve kitabını Mescid-i Haram’da telif etmiştir. Hadis mu’cemi Concordance’a göre 97 kitab ve 3730 babtan oluşmaktadır. Tekrar olunan hadisler dâhil 7275 hadis ihtivâ etmektedir. Mükerrerler dışında dört bin hadis bulunmaktadır (İbn fşesir, a.g.e., s. 25).
Ebul-Heysem el-Küşmeyhenî, Firabrî’den o da Buharî’den şöyle dinlemiş: Kitabu’s-Sahihin içine, önce yıkanıp iki rekat namaz kılmadıkça hiç bir hadis koymadım. el-Camiu’s-Sahîh’i altıyüz bin hadis içinden seçip onaltı senede tasnif ettim ve bunu kendim ile Allah arasında bir hüccet kıldım. El-Câmiu’s-Sahîh kitabına sahih olduğunu gerçekten bildikten sonra iki rekat namaz kılıp, bir de Allah’a istihâre etmedikçe hiç bir hadis koymadım. Bu kitabıma sırf sahih olan hadisleri koydum, sahih hadislerden bir kısmını da kitap uzamasın diye bıraktım (İbn Hacer, Hedyü’s-Sârî, Mısır 1407 s. 9).
Buhârî, bab başlıklarını çoğu zaman ayet-i kerimelerden, bazan hadislerden iktibaslarla ve bazan da serbest şekilde fakat fıkhî bir anlam taşıyacak tarzda seçtiği ibârelerle tanzim etmiştir. Bu yüzden “Buharî’nin fıkhî görüşleri bab başlıklarındadır” sözü meşhur olmuştur.
Buharî gerek bab başlıklarının seçiminde, gerek o başlıklar altında zikrettiği hadislerde, konuların kesin hükme bağlanmış olup olmadığına, o konuda kendisine ulaşmış sahih bir hadisin bulunup bulunmadığına işaret etmiş olmaktadır.
Buhârî, aynı hadisi, aynı hadisin çeşitli rivayetlerini bir yerde toplamak yerine, ilgili oldukları yerlerde tekrar etmek suretiyle bir hadisten birden fazla hüküm ve pratik sonuçlar çıkarılabileceğini göstermiştir (İsmail Lütfi Çakan, Ana Hatlarıyla Hadis, İstanbul 1983, s. 124).
Buhârî, bazan bir hadisi ilgisi dolayısıyla ve ondan ahkâm çıkarmak düşüncesiyle, muhtelif kitapların çeşitli bablarında hadisi bölerek (“takti”) tekrarlar. Ancak çoğu kere böyle hadisi değişik yerlerde verirken ayrı ayrı senedle zikretmeye dikkat eder. Bununla da hadisin değişik senedlerle rivâyet edilmiş olduğunu ispatlamış olur. Hadis kitaplarında görülen tekrarları müellifler boş yere tekrar edip durmamışlardır. Bunun bir çok ve büyük hizmetleri vardır. Söz gelimi; senedin teaddüdü, metne ait lâfızların muhtelif oluşu bunlardan bazıları da bazan bir hadisin tek bir sahâbîden, değişik senedlerle ve farklı lafızlarla rivayet edildiği olur. Müelliflerin bütün rivayetleri toplama arzu ve hırsları dolayısıyla kitaplarında tekrarlar görülür (Ahmed Abdurrahman El-Bennâ Es-Saatî, El-Fethu’r-Rabbanî li Tertîbi Müsnedil-İmam Ahmed EşSeybanî, Kahire 1358, I, s. 15).
Buharî’nin bir hadisi, Sahih’in 13 yerinde tekrarladığı olmuştur (Nureddin Itr, El-İmam et-Tirmizî vel-Müvâzene beyne Câmühi ve beyne’s-Sahîhayn, Halep 1970, s. 93-98). İmam Buhârî yaptığı bu tekrarlarda her defasında da başka başka hocalarından rivayet ettiği farklı sened ve metinleri verir. Böylece hem hadisi kuvvetlendirir, hem de lafız farklılıkları dolayısıyla başka başka hükümlerin elde edilmesini sağlar (İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 1985, s. 50).
İmam Buharî Sahih’inde ayrıca hadislerde geçen garib kelimeleri de yer yer açıklar. Aynı şekilde onun müşkilül-hadîs konusunda da açıklama yaptığı görülür (Nureddin Itr, a.g.e., s. 225-226).
Buharî’nin Sahîh’inde yirmi iki adet “sülâsî” (üç râvi ile Rasûlüllah (s.a.s)’a ulaşan) hadîs bulunmaktadır (Nureddin Itr, a.g.e., s. 16; Mübârekfurî, Tuhfetul-Ahvezî (Mukaddime), Kahire 1359, I, 249).
İslâm ümmeti Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahîh kitap olarak “Sahihayn” denilen Buhârî ve Müslim’in kitaplarını kabul etmiştir. Bu iki sahih hadis kitabının birbirine kıyası yapıldığı zaman en sahîh olanın Buhârî’nin kitabı olduğu anlaşılmıştır. Çünkü İmam Müslim Buhârî’den istifade etmiş, ona talebe olmuştur; hocasının eserlerinden istifade etmiş ve ona dayanmıştır. Bunun için Dârekutnî, “Eğer Buhârî olmasaydı, Hadis ilminde Müslim ortaya çıkmaz ve bu mertebeye ulaşmazdı” demiştir (İbn Hacer, Hüzhelü’n-Nazar, Mısır (t.y), s. 31). Bu yüzden de, devrin siyasî olayları sebebiyle birçokları Buhârî’nin çevresinden uzaklaşırken, İmam Müslim onu değil terk etmek; tam aksine onun yanında yer almıştı. Hatta kendi hocası Yahya ez-Zühlî (257/870)’nin “Kim, mes’eletül-lafz (yani Kur’ân’ın lafzını telaffuz etmenin mahlukiyeti meselesi)de Buhârî, ile aynı görüşte ise meclisimizden ayrılsın” demesi üzerine Müslim, herkesin gözü önünde meclisi terketti. Zühlî’den dinlediği hadisleri de bir çuvala koyarak Zühlî’ye gönderdi. Sahîhinde Zühlî’den rivâyette bulunmadı (Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Müslim ve Tercemesi, I, XXVIII).
Buharî ve Müslim tasnif olunmuş hadis kitapları arasında en güvenilir olmalarıyla birlikte; alimlerin çoğunluğuna (cumhür) göre, Buhârî’nin kitabının Müslim’in kitabına tercih olunacağı açıklanmıştır. Sahih-i Buhârî’nin Sahih-i Müslime takdim olunuşunun çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:
1. Buhârî’nin kendilerinden hadis nakletmekte tek kaldığı ravilerin sayısı 430 kadar olup, bunlardan yalnız 80’i za’f yönünden tenkid edilmiştir. Müslim’in kendilerinden hadis almakla tek kaldığı ravilerin sayısı ise 620’yi bulur ve bunlar arasında tenkide uğrayanlar 160 kişidir. Şüphesiz, tenkide uğramayan kimselerden hadis rivâyet etmek tenkide uğrayan kimselerden rivayet etmekten daha iyidir. Hiç olmazsa, tenkide uğrayanlardan daha az hadis alınması tercih sebeplerinden biri olur (Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 388).
2. Buhârî’nin tenkit olunan kimselerden rivayetle tek kaldığı ravilerin çoğu, kendileriyle karşılaştığı, onlarla birarada bulunduğu hallerini yakından tanıdığı, hadislerine muttali olduğu ve sahih olanlarını bildiği kendi hocalarıdır. Halbuki Müslim’de tenkit edilen kimselerden hadis almakla tek kaldığı râviler, kendi asrından önceki tabakalardandır. Aslında muhaddis, kendi şeyhlerini, onlardan öncekilere nisbetle daha iyi tanır.
3. Buhârî’nin sıhhat için ortaya koyduğu şartlar, daha kuvvetli ve daha şiddetlidir. Buhârî hadislerini genellikle hıfz ve itkan yönünden birinci tabakada yer alan râvilerden muttasıl olarak, bunu takib eden tabakalardakinden ta’lîk olarak naklettiği halde; Müslim, asıl olan hadisleri genellikle bu ikinci tabakadaki ravilerden almıştır (Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 388).
4. Buhârî, ravide, kendisinden hadis rivayet ettiği kişi ile bir defa da olsa karşılaşmış olma şartını arar. Müslim ise, görüşmüş olmayı değil görüşebilme imkanın olmasını yeterli görür (İsmail Lütfi şakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 1985, s. 60).
Sahih-i Buhârî’nin pek çok nüshaları bulunmaktadır. Zira Buhârî, Sahih’ini bizzat kendisi onbinlerce talebeye okutmuştur. Bu kadar talebe içinden bin kadarı Sahih’in râvisi olmuştur. Bunların içinden de ancak beş tanesinin isimleri bilinmektedir. Bunlar, sırasıyla, el-Firebrî, en-Nesef, En-Nesevî, el-Bezdevî ve el-Mehâmilî’dir (İsmail Lütfi Çakan, a.g.e., s. 50). Sultan Abdülhamid’in emriyle ve Yünînî nüshası esas alınarak Mısır’da 1313te yapılan dokuz cilttik Buhari baskısı en güvenilir olanıdır. Hacı Zihni Efendi tarafından harekelenerek Matbaa-i Âmire’de 1315 yılında sekiz cild halinde yapılan baskı da muteberdir ve memleketimizde yaygındır.
Sahih-i Buhârî üzerinde ayrıca pek çok şerhlerde yazılmıştır. Bu şerhlerden bu gün elde mevcut ve mütedâvil olanları Kirmanî’nin şerhi, İbn Hacer’in F’ethul-Barî” si; Aynî’nin “Umdetül-Kârî”si ve Kastallânî’nin “İrşâdu’s-Sârî” isimli şerhidir. Sahih-i Buhârî’nin bir ihtisarı olan ez-Zebîdî’nin Et-Tecrîdi’s-Sarîh li ehâdîsil-Câmü’s-Sahîh” i Türkçeye Ahmed Naim ve Kamil Miras tarafından tercüme edilmiştir. Buhârî’nin tam olarak tercümesi de ayrıca Mehmed Sofuoğlu tarafından “Sahih-i Buhârî ve Tercemesi” adıyla gerçekleştirilmiş ve İstanbul’da basılmıştır.
Sabahaddin YILDIRIM