ÖLÇÜ-TARTI
Sıvılar ve taneli bitkiler gibi bir hacim ölçülü veya belirli bir kapla ölçülerek alınıp satılan şeylere ölçü ile satılan (mekîlat)lar denir. Zeytin yağı, gaz, arpa, mısır gibi. Günümüzde sıvı maddeler “litre” ile; katı fakat içine konulduğu kabın şeklini alabilen maddeler de “hacmi belirli bir ölçekle” alınıp satılmaktadır.
Ağırlık ölçüleri ile alınıp satılan şeylere de “tartı ile satılanlar (mevzunu)” denir. Ağırlık ölçü birimleri dirhem, dinar ve miskal gibi İslam hukukunda ölçü alınan birimlerdir. Günümüzde bunların yerine gram, kilogram ve ton gibi ağırlık (vezn) ölçüsü birimleri kullanılmaktadır. Demir, kömür, çimento, şeker gibi şeyler tartı ile alınıp satılmaktadır.
Bazı malların ölçü veya tartıyla satılması onları standard hale getirmektedir. Bu; özellikle faiz yasağında etkisini gösterir. Çünkü faiz, ölçü veya tartıyla satılan bir malı, peşin veya va’deli olarak aynı cins malla ve verilenden daha fazlası karşılığında mübadele etmektir. Ubade b. Es-Samid Hz. Peygamber’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla, misil misline, birbirine eşit olarak ve peşin satılırlar. Fakat bu maddeler değişik cinsle mübadele edilirse peşin olmak şartıyla, istediğiniz gibi satış yapınız” (Müslim, Müsakat, 81; Ebu Davud, Buyu; 18; Ahmed b. Hanbel, V, 314, 320). Bu hadisin Tirmizi’deki rivayetinde şu ilave vardır: “Her kim fazla verir veya alırsa, şüphesiz riba yapmıştır” (Tirmizi, Büyü, 23).
İslam hukukçuların çoğunluğu bu hadiste sayılan altı maddeyi “Örnek kabilinden” saymış ve kapsamı belirlemede ortak nitelikleri (illeti) belirlemeye çalışmıştır. Hanefilere göre faizde ortak nitelik cins ve miktar birliğidir. Ağırlık ölçüsü ile alınıp satılan şeylerde cins ve ölçü birliği, tartı ile alınıp satılan şeylerde ise cins ve tartı birliği ribâ cereyan eden mallarda ortak niteliktir (İbnü’l-Hamim, Fethu’l Kadir, Bulak 1316/1898, V, 274).
İmam Malik’in (ö. 179/795) senetsiz, Darekutnî’nin mürsel olarak rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Faiz ancak altında veya gümüşte yahut ölçülen veya tartılan yada yenilen veya içilen şeylerde cereyan eder” (İmam Malik, el-Muvatta; Buyu, 44; Zeylai, Nasbu’r-Raye, IV, 36, 37). Ammar b. Yasir’den (ö. 34/657) de şöyle dediği nakledilmiştir: “Ribâ, ölçülen veya tartılan mallar dışında yalnız veresiye satışlarda cereyan eder” (İbn Hazm, el-Muhalle, IX, 532, 533). Faiz cereyan eden ölçü veya tartıyla yahut standard olduğu için sayıyla alınıp satılan mallara “misli mal” denir. Yukarıdaki altı madde hadisinde geçen altın ve gümüş tartı (vezn), diğer maddeler ise ölçü (keyl) ile alınıp satılan maddelerden sayılmıştır. İlk devirlerdeki bu kriter Abdullah b. Ömer (ö. 73/692)’den rivayet edilen şu hadise dayanır: “Tartı Mekke halkının tartısı, ölçü ise Medinelilerin ölçüsüdür” (Camiü’l-Usul, I, 371).
Ebu Yusuf a (ö.182/798) göre, faiz cereyan eden mallardaki ölçü veya tartı konusunda geçerli olan, her devirdeki örflerdir. Çeşitli yer ve zamanlarda örfün değişmesiyle, riba cereyan eden malların ölçü veya tartı ile alını satılma niteliği de değişebilir. Başka bir deyimle, Hz. Peygamber’in kendi devrindeki uygulama toplumun örfüne dayanıyorsa, daha sonraki yüzyıllarda bu örfün değişmesiyle hüküm de değişebilir. Mesela; önceleri hacim ölçüsü olan litre ile satılan zeytin yağının daha sonra ağırlık ölçüsü olan kilogramla satılması örf halini almışsa, artık faiz durumu da ağırlık ölçüsü esasına göre dikkate alınır (Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslâmî Yaklaşımlar, İstanbul 1988, s. 82, 83).
Bir toplumda sosyal adaletin sağlanabilmesi, karşılıklı hakların korunabilmesi için her şeyden önce ölçü ve tartının doğru ve düzgün olması gerekir. Bunu temin etmek için iki şart vardır. Biri bizzat ölçeği tam yapmak; eksik” fazla veya yanlış alet kullanmamaktır. İkincisi de, tam ve doğru alıp tartmaktır. Ölçme ve tartmanın doğru olması, bir hak, adâlet anlayışı, din ve vicdan meselesidir. Ölçüyü ölçeği ve tartıyı doğrultacak olanlar bunlardır. Vicdanlardan hak ve adâlet fikrini kaldırdığınız zaman, doğru aletle ölçerken bile yanlışlık yapmaktan çekinmezler. İnsanlar başkalarının haklarını kendi haklarıyla bir tutarak ölçü ve tartıda doğru ve dürüst olma duygusundan yoksun oldukları sürece; alırken fazla, verirken eksik yapmaktan kurtulmaları mümkün değildir. Bunun için önce vicdanları düzeltmek, sonra da ölçü ve tartı aletlerini ıslah etmek gerekir. Bu da vicdanlara Allah korkusu ve ahiret inancını yerleştirmekle olur. Ölçü ve tartıda hile yapmak, doğru dürüst hareket etmemek büyük günahtır.
Kur’an-ı Kerim’de ticaret erbabı ölçü ve tartıda eksiklik yapmamaları için şöyle uyarılır: “Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçüp alırken eksiksiz alırlar. Kendileri onlara ölçerek veya tartarak sattıkları zaman eksik verirler” (Mutaffifin, 83/1-3).
Hamdi DÖNDÜREN