NEMİME
Kırıcı, üzücü ve dargınlığa sebebiyet veren sözleri birinden diğerine taşıma. Halk arasında kovuculuk diye de nitelendirilir. Böyle yapanlara da kovucu (söz taşıyan) denir. Kovuculuk dinimizce kötü sayılan ve yapılması kesinlikle haram kılınan bir davranıştır. Kur’an-ı Kerim’de bu ve benzeri davranışlara sahip kimse şöyle tasvir edilmiştir: “Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyin!” (el-Kalem, 68/10-14).
Bir defasında adamın biri, Ömer b. Abdülaziz’e gelerek, bir başkasının aleyhinde onun hoşuna gitmeyecek söz söylemişti. Halife şöyle dedi: “İstersen senin durumunu muameleye koyalım; bu takdirde söylediğin yalan ise, “Size bir fâsık bir haber getirince onun doğruluğunu araştırın…” (el-Hucurât, 49/6) ayetindeki fâsıklardan olursun; söylediğin doğru ise, “diliyle iğneleyen, kovuculuk eden…” ayetinde anılanlardan biri olursun… muameleye koymayalım dersen seni affederiz… Adam: “Beni affet müminlerin emiri! Bir daha asla yapmayacağım!” dedi ve ayrıldı. Burada, doğru bile olsa, söz taşımanın iyi bir alışkanlık olmadığına dikkat çekilmek istenmiştir. Oysa bu tür alışkanlığı olan kişiler genellikle kötü niyetlidirler. Gayeleri çoğu kere insanların arasını açmaktır. Bunun için, duymuş oldukları sözlere bir takım yalanlar katarak veya onu söyleıüş amacından saptırarak karşı tarafa aktarırlar. Sözlerine yalan kattıkları için de, farkında olmadan münafık olma durumuna düşebilirler. İşte bunun içindir ki Hz. Peygamber: “Kovucu, Cennet’e giremez” (Buhari, Edeb, 50; Müslim, İmân, 169-170) buyurmuş ve bunun ne kadar büyük bir günah olduğunu göstermiştir. Ancak, sırf insanların arasını bulmak, dargınları barıştırmak niyetiyle söz taşıyan kişi hakkında da şöyle buyurmuştur: “Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır maksadıyla yalan söyleyen, yalancı sayılmaz” (Buhâri, Sulh, 2; Müslim, Birr, 101). Yine Müslim, bu hadisin devamında Ümm-ü Gülsüm (r.a)’dan şu mealde bir rivayeti de kaydetmektedir: “İnsanların söylediklerinden hiç bir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: Harpte, insanların arasını bulmada, kadının kocasına, kocanın da karısına karşı -ailenin düzeni için- söylediklerinde…” (Müslim, Birr, 101). Ebu Davud’un Sünen’inde rivayet edilen bir hadiste de Hz. Peygamber; Ben, sırf insanların arasını bulmak niyetiyle yalan söyleyen kişiyi yalancı saymam” buyurmuştur (Ebu Dâvud, Edeb, 50).
Hadislerde geçen “insanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık sayılmaz” sözü, “bu yalanda günah yoktur” anlamındadır. Çünkü hadiste yalan, yalan olmaktan çıkarılmamakta, sadece bu çeşit yalana günah terettüp etmediği bildirilmektedir. Şüphe yok ki yalan, gerek arayı düzeltmek için, gerekse başka amaçla söylenmiş olsun yine mahiyeti itibâriyle yalandır. Ancak burada yalanın söyleniş amacının başkasını kandırmak olmadığından günah sayılmamıştır. Hattâ böyle yapan kimseler Hz. Peygamber’in ifadesiyle faziletli bir iş yapmış olup oruç tutmuş, namaz kılmış veya sadaka vermiş kadar da sevap kazanırlar (Ebu Dâvud, Edeb, 50). Ayrıca birbirine dargın olan iki kişinin arasını bulurken, “falan adam senin için dua ediyor” dese de, bununla o adamın, “Allah’ım, bütün müslümanları affet” demiş olduğunu kasdetse, yalan bir beyanda bulunmuş olmaz denilmektedir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, VIII,111-112). İmam Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadiste de Hz. Peygamber: “Tevriyeli, kinayeli ifadelerle yalandan kurtulup rahatlama vardır” buyurarak bu meseleye açıklık getirmişlerdir (et-Tâc, V, 55).
Ahmet GÜÇ