MUZTARIB HADİS
Bir ravinin veya güvenirlikleri birbirine eşit birden fazla ravinin bir hadisin senedinde veya metninde birbirine muhalif değişik rivayetlerde bulunması ve rivayetlerden birinin diğerine tercih edilme imkânının olmaması durumunda ortaya çıkan zayıf hadis türü.
Muztarıb, “dalgaların hareketi, birbirine çarpışması” anlamında ıztırab kelimesinin ism-i mef’ulüdür. Bu kelime bir işteki fesad, bozulma ve ihtilaf anlamlarında da kullanılmaktadır. Hadis istılahında ise bu anlamda, râvi veya ravilerdeki hıfz eksikliği yüzünden bir hadisin farklı şekillerde birbirine muhalif olarak rivayet edilmesini bildiren bir terimdir.
Muztarıb hadisin zayıf sayılmasının sebebi, râvilerin hıfz ve zabtları hakkında ihtilâf edilmesidir. Râvilerin birinin hıfz, zabt veya hadisi aldığı kimseden uzun müddet hadis dinlemiş olmasıyla ihtilaf ortadan kalkar ve ravilerden birini diğerine tercih imkânı doğduğu için de hadis muztarıb olmaktan çıkar (Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis İstilahları, Terc. Yaşar Kandemir, Ankara 1981, 157). Hüküm, tercih edilen hadis üzerine bina edilir; diğer hadisin şaz veya münker sayılarak za’fı ortaya konur.
Iztırab çoğunlukla isnadda meydana gelmekle birlikte bazan da metinde ortaya çıkar. Ancak sadece metindeki ıztıraba istinaden hadisçilerin hadisleri bu adla adlandırmaları nadirdir (İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetü’l-Fiker şerhi, İstanbul 1306, 48).
İsnadta ıztırab’ın örneği, Hz. Ebu Bekir’in; “(Ya Rasûlullah! Seni yaşlanmış görüyorum” deyince Rasûlullah (s.a.s) şöyle dedi: “Beni Hûd ve benzeri sûreler ihtiyarlattı” hadisidir. Bu hadis sadece Ebu İshak es-Sebi’î yoluyla rivayet edilmekte ve on farklı rivayeti bulunmaktadır. Bu hadis bazı rivayetlerde mürsel, bazılarında mevsul, Ebu Bekir (r.a)’ın, Sa’d (r.a)’ın ve Hz. Aişe (r.anh)’ın müsnedi olarak rivayet edilmektedir. Rivayetlerin hepsinde de raviler güvenilir oldukları için birini diğerine tercih etmek mümkün olmamaktadır (Talat Koçyiğit, Hadis İstılahları, Ankara 1980, 176; Suphi es-Salih, a.g.e., 157).
Hadisin çeşitli rivayetleri çatıştığı zaman, onun hakkında bir karara varabilmek için, râvilerin durumları incelenir. Tenkid’e uğramış bir râvi ile hakkında muhalefetin vuku bulunmadığı râvi aynı seviyede olmadığından, doğal olarak, hakkında ihtilaf edilmeyen ravinin rivayeti sahih kabul edilir ve hadis muztarıb olmaktan çıkar. Ancak râviler birbirine denk olursa, muhtelif rivayetlerin hangisinin sahih olduğuna karar verilemeyeceği için, hadis zayıf olmuş olur. Birbirine muhalif rivayetlerin sıhhat bakımından birbirine denk oluşu, ile zayıflık bakımından denk oluşu arasında bir fark yoktur. Zira her iki durumda da birini diğerine tercih etmek için bir yol bulunmamaktadır (Suphi es-Salih, a.g.e., 158).
Metinden dolayı muztarıb sayılan hadise, Fatıma binti Kays’ın şu hadisi örnek gösterilmektedir:
“Hz. Peygamber (s.a.s)’e zekât hakkında sorulduğu zaman o, malda zekâttan başka bir hak vardır” dedi) (Tirmizî, Zekât, 27). İbn Mace’de ise yine Fatıma binti Kays’dan şöyle rivayet edilmektedir.
“Malda zekâttan başka bir hak yoktur” (İbn Mâce, zekât, 3). Görüldüğü gibi bu iki metin arasında hem lafzen hem de manâ itibariyle ıztırab vardır ve bu rivayetler te’vil kabul etmediği gibi birbiriyle te’lif edilmesi de mümkün değildir (Ali İbn Ali et-Tehanevî, Kitabu Keşşâfi İstilâhâti’l-Funûn, İstanbul 1984, II, 874; Koçyiğit, a.g.e., 178-179). Eğer bu mümkün olsaydı, hadis üzerinden ızdırab kalkardı.
Muhteva olarak birbirine çok benzedikleri için muztarıb hadis, muallel hadisin bir türü kabul edilmiştir. İbni Hacer’in muallel için söylediği, “Bu konu, hadis türlerinin en gizli-kapaklı ve en hassas bir türünü oluşturmaktadır…” sözünü, Alâi, muztarıb hadis için söylemektedir (S. es-Salih, a.g.e., 159-160).
Bazı durumlarda sahih ve hasen hadislerde de ıztırab olabilir ve bu hadisin zayıf sayılmasını gerektirmeyebilir. Şöyle ki; ravi sıka (güvenilir) bir kimse olmakla birlikte, onun nesebi, ismi veya babalarının ismi konularında ihtilafa düşüldüğünde ve bunlardan birinin tercih edilmesinin mümkün olmadığı hadisler de muztarıb sayılırlar. Ancak, ıztırab, zikredilen önceki türlerde meydana geldiği zaman hadisin za’fına hükmedilir.
Ömer TELLİOĞLU