MUSANNAF
Sınıflandırılmış; bölümlere ayrılmış; tasnif edilmiş anlamına gelen ve hadisleri derleyen eserlerin bir türüne verilen isim.
Bilindiği gibi Rasulullah (s.a.s), döneminde, hadislerin Kur’ân’a karışması endişesiyle yazılmaları yine onun tarafından yasaklanmıştı. Bu yasaktan belirli kimseler istisna edilmişti. Kur’ân’la karışmaları endişesi azaldıkça hadislerin yazıya geçirilme dairesinin genişleyeceği tabiîdir. Bu nedenle Rasûlullah’ın hayatının sonlarına doğru hadisleri yazıya geçirenlerin sayısı, öncesine nazaran çoğalmıştır. Ne var ki, okuma-yazma bilenlerin sayısının azlığı göz önünde bulundurulduğunda gerek Rasûlullah (s.a.s) döneminde, gerek Sahabe döneminde hadislerin rivayeti daha çok şifahî olmuştur.
Bu devirde hadislerin yazılması, belli bir tertibe göre değil, konu farkı gözetilmeksizin oluyordu. Bu dönemde yazılan hadisler, küçük risalelerden ibaret olup bu risalelere “Sahife” ismi verilmiştir.
Daha sonraları Tabiûn döneminde hadis yazma işi hız kazanmış ve bu dönemde yazılan eserler “Sahife”lere nazaran daha büyük hacimli olmuştur. Ancak bu dönemde yazılan eserler de konu ve bablara göre tasnif edilmiş değildir.
Hadislerin konularına göre tertip edilerek yazılmaları ancak ikinci asrın ortalarına doğru gerçekleşmiş ve konularına göre derlenip yazılan bu eserlere “Musannaf” ismi verilmiştir.
İkinci asrın ortalarına doğru ilk defa meydana getirilen Musannaflardan zamanımıza intikal edenler bir kaçı geçmez (Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 307).
Musannaf’lar, Câmi denilen eserler gibi her konudaki hadisleri ihtiva etmeseler bile; ahkâmla ilgili hadisleri içeren Sünen’lerden farklı olarak Câmi’lerde yer alan konulardan bazılarıyla ilgili hadislere de yer vermişlerdir. Bu bakımdan Musannaflar, ihtiva ettikleri konular yönünden, Sünen’ler ile Câmi’ler arasında mutalaa edilirler (Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1977, s. 213).
M. Sait ŞİMŞEK