MUİD
Müzakereci, müderrisin derslerini tekrarlayıp izah eden müderris yardımcısı, müderrisin dersten ayrılmasından sonra onun dersini talebeye tekrarlayan kimse. Öğrenci, bazan konuyu anlamadığından, bazan da hocaya (müderrise) sormaktan utandığından her şeyi tam olarak kavrayamaz. İşte bu durumda muid, öğrenciye yardımcı olur. Demek oluyor ki muidin, müderris ile talebe arasında bir derecesi vardır. Bugünkü asistan pozisyonundadır. Muidler, talebelerle aynı yerde otururlar. Vazifesi, dersi öğrencilerle tekrarlamak olan muide, müzakereci de denebilir.
Muidlik, medreselerin kurulması ile ortaya çıkmıştır. Eyyubîler döneminde muidlik, aranan ve rağbet gören bir görev haline gelmişti. Hemen her medresede bir muid bulunmaktadır. Hatta bazı medreselere tayin edilen her müderris için iki muid tayin edilmiştir. Nitekim, Melik Necmuddin Eyyub tarafından yaptırılan Salahiyye Medresesi’ne dört müderris, her müderrise de ikişer muid verilmiştir. Muidler, aynı zamanda talebenin disiplini ile meşgul oluyorlardı. Hattâ bazen (Mısır da görüldüğü gibi) bir medresede müderris, diğerinde de muid olanlara rastlanmaktadır (Abdülgani Mahmud Abdülâti, et-Ta’lim fi Mısr, Kahire 1977, s. 272-274).
Osmanlı eğitim tarihinde muidlerin önemli bir yeri bulunmaktadır. Nitekim Fatih vakfiyesinde muidlerle ilgili olarak şöyle denilmektedir:
“Hadid ve fikr-i sedid ve re’y-i reşid ile akram beyninde ferid ve ta’lîm-i muhtasarât-ı kütübte mâhir ve taallum ve iktisâb-ı mütavvalata kadir kimesne ola. Her müderrisin medresesinde muidi olup vazife-i yevmiyesi hâsıl-ı vakf-ı şeriften beş akça ola” (Fatih Mehmed II Vakfiyeleri, s. 264). Görüldüğü gibi Osmanlı döneminin muidi, arkadaşları arasında en iyi bilgiye, sahip kimse olarak tavsif edilmektedir. Yaptığı iş ve gördüğü hizmet karşılığında da beş akça gibi bir ücret almaktadır; ki bu, dönemi için küçümsenmeyecek bir miktardır.
Muidlerin, Ellili medreselerden daha aşağı seviyedeki medreselerde de bulunduğu ve müderrisler gibi tayin edildikleri anlaşılmaktadır. Gerçekten, 5. Şaban 1247 (9 Ocak 1832) tarihini taşıyan bir belge, Sivas Dâru’ş şifa Medresesinde muidlik yapan Musa adındaki şahsın vefatı üzerine, yerine, hükümdar beratı ile bu işe layık olan oğlunun geçmesi, Sivas kadısı Müftüzâde Abdullah tarafından arzedilmektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, C. Maarif, nr. 5507).
Danişmendler arasında muid olabilecek evsafta bulunanların seçimi ise müderrisler tarafından yapılmış olmalıdır. Muidlerin kaç yıl bu görevde kaldıkları henüz kesin olarak tesbit edilememiş olmakla birlikte, bunun iki yıl kadar devam ettiği belirtilmektedir (Cahid Baltacı, Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976, s. 33).
Osmanlılarda bu görev, 1908 inkılâbından sonra Sultanîlerde devam etmek üzere yeniden ihdas edilmişse de, sonradan kaldırılmıştır.
Ziya KAZICI