MUALLAK HADİS
İsnadın baş tarafından bir veya birbirini takip etmek üzere daha fazla ravisi hazfedilmiş (düşürülmüş) ve son hazfedilen râvinin şeyhine isnad edilmiş hadis.
Hadisin muallak sayılabilmesi için cezm siğasıyla kesinlik ifade. Eden “zekera, amera, feala vb” gibi lafızlarla rivayet edilmiş olması gerekmektedir. “Yurva” meçhul sigasıyla yapılan rivayetler, muallak hadis türü içerisinde değerlendirilmezler. Ancak bu şekil rivayetleri muallaktan sayan bazı alimler de vardır (Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi (mukaddime), Ankara 1980, 157-158).
Muallak hadis’te hazif, isnadın baş tarafından ve birbirini takip edecek şekildedir. İsnadın ortasında veya sonundaki hazıflardan dolayı hadis, muallak adını almaz. İsnaddaki atlamaların biribiri peşinden olmasından dolayı muallak ile mu’dal arasında bir benzerlik sözkonusudur. Ancak mu’dalda hazfın senedin baştarafında olması şart değildir. Ayrıca bazı âlimler muallak hadisi, senedinde müphem bir kişinin bulunması veya bir ravinin düşmesiyle ortaya çıkan munkatı hadisin bir türü olarak kabul etmek istemişlerdir. Müslim’in bazı ravilerinden bir kısmının müphem kimseler olduğunu göz önünde bulunduran Suyûtî onun bazı muallaklarının aslında munkatı olduğunu söylemiştir. Nevevî ise, bu tür hadisleri muallak kabul etmektedir (Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis İstılahları, Terc. Y. Kandemir, Îstanbul 1981, 190). Muallak hadisin sahihlik derecesi, isnadının muhaddisler tarafından bilinmesine bağlıdır. İsnadı bilinip gerekli şartları taşıyan muallak hadislerin sahih veya hasen olduğuna hükmedilebilir. Ancak isnaddaki şahıs isimlerini hazfetmek hadisi rivayet edenin tasarrufunda olduğu için, çoğu zaman hazfettiği raviler için “sıkattandır” (güvenilir kimselerdendir) demesi hadisin sahih olduğunu göstermez. Zira bir muhaddisin sıka (güvenilir) kabul ettiği raviyi başkaları cerh etmiş olabilir. Kimliği meçhul olduğu için de bu ravilerin durumunu araştırmak mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla bu, hadiste bir za’f olarak kabul edilebilir. Muallak hadislerin sahih, hasen veya zayıf olarak tasnif edilmeleri, bu hadisleri rivayet eden muhaddislerin durumlarıyla yakından alâkalıdır.
Bu çerçevede değerlendirildiğinde, çok sayıda muallak rivayeti olan Buharî’nin hadisleri sahih rivayetler olarak kabul edilir. Sahih-i Buharî’deki muallak hadisler iki çeşittir. Muallak hadislerin bir kısmı kitabın başka yerinde mevsûl olarak geçtiğinden, tekrardan kaçınılarak senetten tasarruf yapılmak istenmiştir. Bir kısmı da sadece muallak olarak zikredilen hadislerdir. Buharî’deki muallak hadislerin sayısı yaklaşık olarak bin üçyüz kırk kadardır (Ahmed Naim, a.g.e., 159). Buhari muallak hadisleri “feala, reva” gibi cezm siğasıyla rivayet etmişse, bu zikredilen hadislerin ma’ruf olduğunu gösterir. Hadisin bu şekilde verilmesi, Buharî’nin, hadisi kendine izafe edilen ilk kimseden sahih bir şekilde geldiğini, aradaki hazfedilmiş ravilerin sıka ve güvenilir olduklarını kesin bir şekilde kabul ettiğini ortaya koyar. Hadisi, mevsûl değil de, muallak rivayet edişi, hadisin güvenilir, sağlam, sahih bir; hadis olduğunda şüphesi olmadığı içindir (S. es-Salih, a.g.e., 189). Bununla birlikte eğer hadis, “yüzkir vb” gibi mechul lafızlarla rivayet ediliyorsa, sened tartışılabilir niteliktedir anlamı çıkar (Ahmed Naim,a.g.e, 159).
Ömer TELLİOĞLU