AKAR; İslâm hukukunda genellikle gelir getiren taşınmaz mallar için kullanılan bir terimdir. Arazî, ev, dükkân, tarla, bağ, bostan vb. gayr-i menkûl malları kapsar. Buna göre akar, hem gayr-i menkûl hem de arazî anlamında kullanılmaktadır. Arazî üzerindeki ağaçlar ve binalar iki yönden değerlendirilmiştir. Bu gibi ev ve ağaçlar tek başlarına menkûl, üzerinde bulundukları arazı ile birlikte ise gayr-i menkûl olarak kabul edilmiştir.
İslâm hukukunda gayr-i menkûl ile menkûl malların satışları arasında bir fark gözetilmemiştir. Taşınır bir mal ve eşya nasıl satılır ve yeni sahibine nasıl intikâl ediyorsa akarlar da aynı şekilde mülkiyet değiştirebilmektedir. Hepsindeki genel şart, icab ve kabulün meydana gelmesiyle satışın gerçekleşebileceğidir.
Gayr-i menkûlün satışında bedelin kabzıyla “sattım” veya “teslim ettim” demekle satış akdi tamamlanır. Herhangi bir tescil ve tapulamaya, aradaki güven ve toplumun sağlam yapısından dolayı gerek görülmemiştir. Ancak böyle bir tescilin şu faydaları vardır:
1-Akar üzerinde yapılacak tasarruflarda hîleye ve sahte muamelelere meydan verilmemesi,
2-Belli bir zaman geçip tescili yapılmamış gayr-i menkûllerde davanın reddine sebep teşkîl etmesi.
Vakıf akarları da iki bölümde incelenebilir:
1-Vakfedildikten sonra icârıyla değil de bizzat kendisinden yararlanılan akârlar. Cami, okul, kütüphane, çeşme gibi yerler. Bunlara “Müessesât-ı Hayrıyye” adı verilir.
2-Vakfedildikten sonra kiraya verilerek vakfın şartlarına uygun bir şekilde gelirlerinin harcandığı akarlar. Bunlara da “Akârât-ı Mevkufe” adı verilmektedir.