Cesaret vermek deyiminin anlamı
Birini yüreklendirmek, yılgınlığını gidermek.
Örnek: Çocuğunuza başarılı olması için biraz cesaret verin.
Örnek 2: Ekonomik gücüm bana cesaret veriyor.
Cesaret almak deyiminin anlamı
Herhangi bir durumdan, davranıştan güç almak.
Örnek: Senden cesaret almasa böyle konuşamaz.
Cesaret gelmek deyiminin anlamı
Yılgınlığı gitmek, yüreklenmek.
Örnek: Bir cesaret geldi, aklımdaki her şeyi sordum.
Cesaret göstermek deyiminin anlamı
Yürekli davranmak.
Örnek: Cesaret gösterip adamı kapı dışarı edemediniz.
Cesaretini toplamak deyiminin anlamı
Kendine güven duygusunu, yürekliliğini ve atılganlığını bir araya getirmek.
Örnek: Cesaretini toplayabilse evlenme teklif edecek.
Cesareti kırılmak deyiminin anlamı
Korkmak, yürekliliğini yitirmek, cesurca davranamamak.
Örnek: Son üç maçı kaybedince, oyuncuların iyice cesareti kırıldı.
Örnek 2: Cesareti kırılmasın diye sürekli destek oluyoruz.
Cesaret etmek deyiminin anlamı
Riskli veya ürkütücü bir işe korkmadan girişmek, göze almak.
Örnek: Bu karanlıkta eve gitmeye cesaret edemem.
Cesaret bulmak deyiminin anlamı
Herhangi bir durumdan, davranıştan güç almak.
Örnek: Senden cesaret bulmasa böyle konuşamaz.
Cesaretini kırmak deyiminin anlamı
Yürekliliğini gidermek, korkutmak.
Örnek: Ver arabayı da kullansın, çocuğun cesaretini kırma.
Örnek 2: Yapılan olumsuz yorumlar tüm cesaretimi kırdı.
Örnek 3: Hayatta kötü örnekler cesaretinizi hiçbir zaman kırmasın.
Cesarete gelmek deyiminin anlamı
Yılgınlığı gitmek, yüreklenmek.
Örnek: Cesarete gelip ona sevdiğimi söyledim.
Örnek 2: Cesarete gelsin diye maddi destek olduk.
Cesaret hamlesi deyiminin anlamı
Korkmadan yapılan hareket.
Cesaretini kaybetmek deyiminin anlamı
Yürekliliğini, korkusuzluğunu yitirmek, çekingen davranmak, gerekli cesareti kendinde bulamamak.
Örnek: Sen bu işi tamamlayacaksın, bu yolda asla cesaretini kaybetme.
Örnek 2: Sen de cesaretini kaybedersen, bize kim destek olacak?
Örnek 3: Yaptığı son kaza cesaretini kaybetmesine yol açtı.