İçinde hekim doktor kelimesi geçen atasözleri ve deyimler hangileridir? İşte doktor ile ilgili deyimler ile doktor ile ilgili atasözleri ve anlamları.
DEYİMLER
Doktora görünmek deyiminin anlamı
Muayene olmak.
Lokman Hekimin ye dediği deyiminin anlamı
Tadı güzel olan şeyler için kullanılan bir söz.
Örnek: Lokman Hekimin ye dediği tatlılar bu lokantada.
Örnek 2: Lokman Hekimin ye dediği şeyleri, burada pek göremedik.
Doktor doktor gezmek deyiminin anlamı
Tedavide çabuk ve kesin sonuç almak ümidiyle birçok doktora başvurmak.
Örnek: Çare bulunsun diye az mı ebe kapısı çaldılar, doktor doktor gezdiler? (A. İlhan)
Örnek 2: Doktor doktor gezdiler, ama bir çare bulamadılar.
Örnek 3: Tedavi için bir yıldır doktor doktor geziyoruz.
Örnek 4: Doktor doktor gezmeyin, dediğim doktora gidin.
ATASÖZLERİ
Hekimden sorma çekenden sor
* Bir hastanın ne çektiğini, hekim değil hasta bilir. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Bunun gibi bir derde düşenin, bir felâkete uğrayanın, sıkıntılar içinde kıvrananın çektiği çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler değil.
* Bir işi bizzat yapan kimse, onun sadece ilmini bilenden öndedir. Çünkü ilmini bilen, işin teorisi aşamasından henüz pratiğe geçmemiştir. Bundan dolayı hastanın ne çektiğini doktor tam olarak bilemez, fakat hasta bilir. / Bir sıkıntının acısını, çare gösteren kimse değil, onu çeken bilir.
* Çekilen sıkıntının acısını, daha önce aynısını çeken daha iyi bilir. Kişinin beklemediği bir anda karşılaştığı acı bir durumdan çektiği sıkıntıya herkes bir çare önerir. Ancak önerilen çarelerin pek çoğu kişiyi teselli etmekten öteye gidemez. Hiçbiri aynı sıkıntıyı çekmediği için acının büyüklüğünü bilemezler. Bizim içinde bulunduğumuz durumu, çektiğimiz acıyı, sıkıntıyı ve gerçek çaresini ancak daha önce aynı sıkıntıyı çeken bilebilir, ancak o bizi anlayabilir. Bu nedenle, böyle bir durumla karşılaştığımız zaman bir an önce sıkıntımızdan kurtulmak için zaman kaybetmeden, öylelerinin yanına gitmeli, gerçek çözümü, çareyi onlardan öğrenmeliyiz.
Güneş girmeyen eve doktor girer
* Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez. Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir. Güneş birçok hastalığa iyi gelirken, sağlığın da baş koruyuculuğunu yapar. Görülüyor ki güneşli evde hastalık olmaz.
* Ev, güneş almalıdır. Güneş, vücudu güçlendirir, birçok mikrobu öldürür, bir çok hastalığa iyi gelir. Güneşsiz evde hastalık eksik olmaz.
* Güneş insanlar için çok büyük bir enerji kaynağıdır. Günümüzü aydınlatan, besinlerin büyümesini sağlayan, mikropları dezenfekte eden, bu dünyayı ısıtarak yaşanılabilen bir gezegen olmasını sağlayan ve en önemlisi insanların D vitamini ile kemik gelişimini sağlalaması, güneşin bizim birinci dereceden ihtiyacımız olan Allah vergisi bir kaynak olmasını sağlar. Öyle ki; Antartika ve denki bölgelerde 6 ay güneşin olması ve diğer 6 ayın olmaması insanların gelişimi açısından çok can alıcı bir değer kazanmaktadır. Belirli yaş aralığındaki çocuklar, güneş görmeyen bu dönemde, solar (güneş enerjisi) niteliğindeki ışıkların önünde hergün belli saatlerde kalarak bu ihtiyaçlarını yapay olarak sağlamaktadır. Güneşin kıymetini bilmeli, evimize girerek doğal ve steril ortamın yaratılmasını sağlamalıyız.
* Sağlıklı olmak istiyorsak, güneş alan evlerde oturmalıyız. Güneş ışığı canlıların yaşam kaynağıdır. Doğadaki her olay ona bağlı oluşmaktadır. İnsan yaşamı da onsuz düşünülemez. İnsanın büyümesinde, saflığını tehdit eden mikropların öldürülmesinde onun rolü büyüktür. İçinde yaşadığımız evlerimizin mutlaka güneş görmesini istememizin nedeni budur. Çünkü evlerimize güneş girmediği zaman, vücudumuz yeterince gelişemez, değişik nedenlerle evlerimizde oluşan mikroplar çoğalır, hastalanırız. Hastalığımızı gidermek için de eve doktor getirtmek durumunda kalırız.
Hekimsiz hakimsiz yerde oturma
* Sağlığımızı yitirdiğimiz, hastalandığımız zaman kapısını çalacağımız tek kişi hekimdir. Haksızlığa uğradığımız, can ve mal emniyetini kaybettiğimiz yerde başvuracağımız kişi de hâkimdir. Bu önemli iki kişinin bulanmadığı yerde oturmak son derece sakıncalıdır.
* Hayatı mutlu olarak sürdürmek için önce sağlık, sonrada adaletin tam olarak sağlandığı bir ülke gereklidir. Bu ikisi olmadan gönül huzuru ile yaşamak mümkün değildir. Sağlığın güvencesi hekim, toplumun güvencesi ise hakimdir. Bu iki güvencenin bulunmadığı yerde oturmak doğru değildir.
İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir
* Eğer Yüce Allah, kötü durumda olan birinin düzelip iyi olmasını murat etmişse, türlü sebepler yaratarak ona hiç ummadığı yerlerden yardım gönderir. Onun rahata kavuşmasını sağlar.
* Allah kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemişse bunu yapacak kimse işin üstüne gelir.
* Canlılar gibi, sıkıntılarında, hastalıklarında bir ömrü vardır. Bir sıkıntı bizden uzaklaşacaksa, bunu sağlayacak unsurlar hemen yanıbaşımızda beliriverir. Allah, kötü bir durumun son bulmasını dilemişse, bunu yapacak kimseyi Allah ayağına gönderir.
* Kimi rastlantılar kötü bir durumu bir anda iyiliğe dönüştürür. Yaşadığımız sürece karşımıza çıkacak bütün güçlükleri, umudumuzu yitirmeden aşmaya çalışmalıyız. Kaldı ki insanın aşamayacağı hiçbir güçlük yoktur. Küçük bir tedbirsizlik yüzünden karşımıza çıkan bir güçlüğün, kimi rastlantılar sonucu kendiliğinden çözümlendiğini görebiliriz. Her şeyin olabileceğini kabul edip zor işlerimizde umudumuzu yitirmemeliyiz.
Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder
* Her işin bir ehli, ustası ya da uzmanı vardır. Bir iş, ehline değil de, yarım yamalak bir bilgiye sahip olan kişiye teslim edilirse, o işten iyi sonuç alınamaz. Hatta işin tamamen bozulduğu, kötü bir sonuç verdiği bile olur. Tecrübesi olmayan, acemi, kusurlu, eksik bir doktorun uyguladığı tedavi insanı ölüme götürebilir. Bunun gibi dinin ilkelerini iyi bilmeyen hoca da, insanları yanlış bilgilerle donatıp, onları, dine ters düşen yollara itebilir.
* Bir iş, uzmanına yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuçverir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birinin tedavisine başvurulması, insanınhayatına mal olabilir. Bilgisiz din adamı da dine aykırı düşünceler aşılayabilir.
* Bir işi ehline yaptırılmalıdır. Eğer iş, ehline yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuç verir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birinin tedavisine başvurulması, insanın hayatına mal olabilir. Dini bilgisi yetersiz kimse de, kendi görüşlerini din sanarak bize aktarır da; bizim dinden soğumamıza sebep olabilir. Uzmanına yaptırılmayan işler, insanı büyük zararlara sokar. Alanında derme çatma bilgisi olan bir doktor, insanın ölümüne yol açabilir. Bilgisiz din adamı da yanlış öğütlerle insanın dini inanışlarında sapmalara yol açar.
* İşlerin sağlıklı sonuçlanması, onların konusunda yeterli kişilere yaptırılmasına bağlıdır. İşimizi yaptıracağımız kişileri iyi tanımamızın birçok yararlan vardır. Çünkü her kişinin yeteneği, becerisi, iş yapma gücü farklı farklıdır. Yaptıracağımız işten olumlu bir sonuç almamız, o işi yapacak olana bağlıdır. İşi yapacak kişi, konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahipse, işimizin olumlu sonuçlanmasını bekleyebiliriz. Ancak çevremizde tek amaçları başkalarını aldatarak çıkar sağlamak olan kişiler bulunabilir. Onlar, kişilerin ihtiyaç duyabilecekleri bir konuda tam bir bilgi ve beceriye sahip değilken, kendilerini yeterli gösterip, çıkar sağlamayı amaçlarlar. Onları tanıdığımız taktirde yanılmaz, emeğimizin, malımızın, canımızın tehlikeye girmesini önleriz.
Hekimden sorma, çekenden sor
Bir hastanın ne çektiğini, hekim değil hasta bilir. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Bunun gibi bir derde düşenin, bir felâkete uğrayanın, sıkıntılar içinde kıvrananın çektiği çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler değil.