Nizamüddin Ali Şir Nevai veya yaygın adıyla Ali Şir Nevai; 9 Şubat 1441 yılında Afganistan’ın Herat kentinde dünyaya gelmiş, 15. yüzyıl Özbek şairidir. Babası Timur’un meliklerinden Sultan Ebû Said’in veziri Kiçkine Bahşi idi. Ali Şir Nevai’nin ilk eğitimini babası verdi. Daha sonraki eğitimine Horasan ve Semerkant’ta devam etti.
Ünlü Türk şairi, bilgin, devlet adamı ve çağatay edebiyatının da önemli ismi Ali Şir Nevai, Timur soyundan gelen varlıklı bir ailedendi. Çok iyi bir eğitim gördü. Süt kardeşi de olduğu söylenen okul arkadaşı Hüseyin Baykara’nın güven ve desteğini kazandı. Meşhet, Herat, Semerkant kentlerinde geçen öğrenim yıllarından sonra Herat’ ı ele geçiren (1469) Hüseyin Baykara‘ nın çağrısıyla hükümet işlerine girdi, nişancı, divan beyi (1472) oldu, iki yıl süreyle bağımsız valiliğini yaptı Astarâbâd Kenti’ndeki görevi dışında (1487-1488) bütün yaşamı Herat’ta ve Hüseyin Baykara’nın yanında geçti. Aylık bile kabul etmeden üstlendiği memurlukları sonunda Sultan Baykara kadar sözü geçen bir devlet adamı oldu. Savaş alanlarından devlet işlerine kadar her dalda kazandığı başarılar düzeyinde Çağatay Türkçesinin en büyük ve verimli şairi oldu. Sultan Baykara’ yı bir savaş dönüşünde karşılarken geçirdiği kalp krizi yüzünden ölünce daha önceden hazırlatmış olduğu türbesine gömüldü.
32 yıl boyunca Horasan Sultanı Baykara’ya destek olan devlet adamlığı, siyasal ve toplumsal alanlarda başarılı uygulamaları yanı sıra Ali Şir Nevâî, Türkçenin en büyük şairlerinden ve Türk dilinin en bilinçli savunucularından bir oldu. Çok iyi bildiği Arapça ile Farsçanın karşısında Türkçenin bağımsız ve verimli, güzel ve aydınlık yanlarını hem şiirlerinde dile getirdi, hem bir düşünür olarak ileri sürdüğü savları inandırıcılıkla savundu.
Farsça yazma özentisindeki çağdaşı sanatçılara eserlerinin büyük çoğunluğunu Türkçe yazarak en iyi karşılığı vermiştir; toplumsal moda akımının zorunluğuyla ve belki de kendini kanıtlamak için hazırladığı Farsça divanı da vardır. Bu kitabı da içeren şiir toplamının genel adı Hazâinul-Maâni (Anlamlar Hazineleri)’dir; Türkçe olan dört bölüm Garâibü’s-Sıgar (Çocukluk Gariplikleri), Nevâdirü’ş-Şebâb (Gençlik Seçkinlikleri), Bedâyiul-Vasat (Ortayaş Güzellikleri), Fevâidü’l-Kiber (Yaşlılık Yararları) adlarını taşır, toplamı 10 bin beyit tutarındadır. Kabul edilmiş bir tutumla konularını İran Edebiyatının ilk şuâra tezkeresi de onundur: Mecâlisü’n-Nefâis (Güzellikler Meclisleri, 1491); 15. yüzyıl Çağatay ve İran şairleri üzerine titiz bilgileri verir.
Mizanü’l-Evzân (Vezirlerin Ölçüsü) eseri şiirde ve müzikte kullanılan her çeşit biçim ve usul özelliklerini tanıtır. En önemli eserlerinden biri Farsça ile Türkçenin karşılaştırılması, dilimizin Farsçadan üstün özelliklerinin tanıtılması, açıklanması amacıyla yazdığı Muhakemetü’l-Lugateyn’dir (İki Dilin Karşılaştırılması, 1498). Nevâî’nin bütün eserleri ise Agâh Sırrı Levent’in çabasıyla Türk Dil Kurumu Yayınları arasında 4 cilt halinde basıldı. Ali Şir Nevai 3 Ocak 1501 yılında Afganistan’ın Herat kentinde vefat etti.
Ali Şir Nevai’nin dördü Türkçe, biri Farsça olmak üzere beş divanı vardır. Türkçe divanlarının genel adı Hazain-ül-Maani‘dir. Türkçe divanlar, sırasıyla;
1) Garaib-üs-Sıgar: Çocukluğunda yazmış olduğu şiirlerden meydana gelmiştir.
2) Nevadir-üş-Şebab: Gençliğinde yazdığı şiirleri ihtiva etmektedir.
3) Bedayi-ül-Vasat: Olgunluk devresine ait şiirleri bu eserde toplamıştır.
4) Fevaid-ül-Kiber: Yaşlılığında söylemiş olduğu şiirlere ayrılmıştır.
Ali Şir Nevai’nin diğer eserleri şunlardır:
1) Hayret-ül-Ebrar: İslam ahlakı, tasavvuf, iman, adalet, doğruluk, ilim, cehalet, yiğitlik, edeb gibi konular üzerine yazılmış, manzum makale ve hikayelerden müteşekkil bir mesnevidir.
2) Ferhad ve Şirin.
3) Leyla ve Mecnun: Nevai’nin üçüncü mesnevisidir. Bu mesnevi, Nizami’nin ve Hüsrev-i Dehlevi’nin izinde yazılmış olmakla beraber, olayların psikolojisi, tasviri ve sosyal hayat içinde işleyişi bakımından tamamiyle orijinal, milli ve mahalli bir eser görünüşündedir. Hikayede şahısların ve olayların tasviri, kelimelerle yapılan bir tablo halinde, adeta Orta Asya hayatını ortaya sermektedir.
4) Seb’a-i Seyyare: Bu mesnevi, meşhur Sasani Hükümdarı Behram-ı Gur’un hikayesidir. Daha çocukken babası tarafından Medain’den çıkarılan ve babasının ölümünden sonra çıkan taht kavgaları arasında, bir ordu ile Medain’e gelerek hükümdar olan Behram-ı Gur’un yaptığı savaşlar, av maceraları bu mesnevinin mevzuunu teşkil etmektedir.
5) Sedd-i İskenderi: Bu mesnevi, Zülkarneyn aleyhisselamın hayatını, fetihlerini, kahramanlıklarını ve adaletini anlatan bir İskendernamedir. Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse’si ile Türk edebiyatında ilk hamse yazan da Ali Şir Nevai’dir.
6) Lisan-üt-Tayr: Büyük alim Feridüddin-i Attar’ın Mantık-ut-Tayr’ına nazire olarak yazılmış, 3500 beytten meydana gelen tasavvufi bir eserdir.
7) Muhakemet-ül-Lügateyn,
8) Mecalis-ün-Nefais: Bu eser, Türk edebiyatında ilk defa Ali Şir Nevai tarafından yazılan bir şairler tezkeresidir ve pek çok şair tarafından örnek alınmıştır.
9) Mizan-ül-Evzan: Türkçe olup, bu eserde, Orta Asya Türk nazım şekilleri hakkında bilgiler ve örnekler verilmektedir.
10) Nesaim-ül-Mehabbe: Orta Asya’da yaşayan velilerin hayat ve menkıbelerini anlatan bir Tezkiret-ül-Evliya’dır. Tasavvufun Türkler arasında nasıl karşılandığı, büyük velilerin Türklerden nasıl saygı ve sevgi gördüğü, Türk tasavvufu hakkında bilgiler veren bu eserde, özellikle halk psikolojisi bakımından önemli çizgiler vardır.
11) Nazm-ül-Cevahir (Türkçe),
12) Hamset-ül-Mütehayyirin,
13) Tuhfet-ül-Müluk (Farisi),
14) Münşeat (Türkçe),
15) Sirac-ül-Müslimin,
16) Tarih-ül-Enbiya (Türkçe),
17) Mahbub-ül-Kulub fil-Ahlak,
18) Seyf-ül-Hadi ve Rekabet-ül-Münadi.
Horosan’da açtığı sanat çığırı, bütün Türk dünyasında yayılmış, eserleri Anadolu, Rumeli, Kırım, Azerbaycan, İran, Irak ve Hindistan Türkleri arasında yüzyıllar boyunca hayranlıkla okunmuştur.
Ali Şir Nevai çok zengindi. Servetini sadece ilim ve sanat uğruna harcamayıp, Horasan’da 370 hayrat inşa ettirmiş, 90 kervansarayın yanı sıra birçok camii, tekke, medrese ve köprü yaptırarak ümmetin hizmetine sunmuştur. Ali Şir Nevai 3 Ocak 1501 yılında 60 yaşındayken seferden dönen hükümdarı karşılarken birden fenalaşarak doğduğu Herat şehrinde hayata gözlerini yummuştur. Herat’ta kendi yaptırdığı türbeye gömülmüştür.
Ali Şir Nevai eserleri
– Hazâinü’l Maânî
– Garâibü’s-Sağîr
– Nevâdirü’ş Şebâb
– Bedâyiü’l-Vasat
– Fevâidü’l-Kiber
– Hayretü’l-Ebrâr
– Ferhat ve Şirin
– Leyla ve Mecnun
– Seb’a-i Seyyârem
– Sedd-i İskender
– Lisânü’t-Tayr
– Muhâkemetü’l-Lügateyn
– Mecâlisü’n-Nefâis
– Mîzânü’l-Evzân
– Nesâimü’l-Mehabbe
– Nazmü’l-Cevâhir
– Hamsetü’l-Mütehayyirîn
– Tühfetü’lMülûk
– Münşeât
– Sirâcü’l-Müslimîn
– Tarihu’l-Enbiyâ
– Mahbûbü’l-Kulûb fi’l-Ahlâk
– Seyfü’l-Hâdî
– Rekâbet-ü’l-Münâdî
Ali Şir Nevai şiirleri
Gazel
Bahâr boldu vü gül meyli kılmadı könlüm
Açıldı gonce vü likin açılmadı könlüm
Yüzün hayâli bile vâlih irdi andak kim
Bahâr kelken ü kitkenni bilmedi könlüm
Yüzün nezâresi de mahv ü mest idi ya’ni
Ki gül çağıda zamâni ayılmadı könlüm
Nevai gonce diler könlüm ağzın etti heves
Eğerçi tapmadı lakin yanılmadı könlüm
Kara gözlüm
Kara kö’zlüm, gelu mardumlug’ imdi fan kıl
Kö’züm qarası da mardum gibi vatan kıl
Yüzün guliga gönül ravzasin yasa gülşen,
Kodun Nihal ki çün gulşenin çemen kıl
Takovaringg’a bag’ir qonidin hino bog’la,
Etingg’a g’amzada jon rishtasin rasan qilg’il.
Firoq tog’ida topilsa tufrog’im, ey charx,
Xamir etib yana ul tog’da ko’hkan qilg’il.
Yuzung visolig’a yetsun desang ko’ngullarni,
Sochingni boshdin-ayog’ chin ila shikan qilg’il
Xazon sipohiga, ey bog’bon, emas mone’
Bu bog’ tomida gar ignadin tikan qilg’il.
Yuzida terni ko’rub o’lsam, ey rafiq, meni
Gulob ila yuvu gul bargidin kafan qilg’il.
Navoiy, anjumani shavq jon aro tuzsang,
Aning boshog’lig’ o’qin sham’i anjuman qilg’il.
Bağrıma, ey ayrılık dikeni! her zaman saplanma
Bağrıma, ey ayrılık dikeni! her zaman saplanma
Ey gönül! Yüz eziyet gelse; göze başkasını alma.
Bin bela yüzlense ey can! Yardan ayrılma.
Olsa yüz bin canım al ey hicran! Lakin kılma,
Yarımı benden cüda, yahut beni ondan cüda.
Dostlar, ehl-i zemândın mehr ümidi tutmanız
Dostlar, ehl-i zemândın mehr ümidi tutmanız,
Mehr-i gerdun bolsalar, köz nundın yortmanız.
Ger şâh olsun, ged gedâ kim, salmanız yüzige
köz, Yâdını belkim könül etrâfıda ya vurmanız.
Zulm ile yüz çâk qılgan tenge ger merhem yaqıp
Bütkerürbiz deseler, ul zahmlarnı bütmeftiz.
El cefâsının melali qılsa her dem qasd-ı cân,
Komünizm gayr-i bi-keslik bile avutmanız.
Öksüdi el meyli mendin bir yolı, ey derd ü gam,
Gâh gâhi siz bari basımdın qadem öksütmeniz.
Hecr otın cânımga yaqtım, korseniz üsrük meni,
Emdi, ey pend ehli, dozah otıdm qorqutmaftız.
Çün Nevâî dest tuttı, emdi zinhar, ey vuhuş,
Kim beşer cinsini ul Mecnûn sarı yavuzmanız.
Qan yutup ümri cihan ehlide bir yâr istedim
Qan yutup ümri cihan ehlide bir yâr istedim
Likin ul kemrek tapıldı, gerçi bisyâr istedim.
Kimge kim canım fidâ eylep, sağındım, yâr irür
İrmes irdi yarlıgda çün vefâdâr istedim.
Bilmedim âlem elide yoqturur mutlaq vefa,
Vah ki ümrim ulçe yoqtur, sagmıp bar istedim.
Ul ki tapılmas beşer cinside, vah gaflet körün
Kim peri haylide men divâne-i zâr istedim.
Sırr-ı ışqımmı könül köz birle fâş etmek ne tan
Qalb-i ter-dâmenni çün men sâhib-esrâr istedim.
Şeyh birle hâneqahdın çün yarugluq tapmadım,
Deyr piri hızmetige köy-i hemmân istedim.
Ey Nevâî, çün refiqe tapmadım bu gussadın,
Özni bîkeslik belâsige giriftar istedim.