Bir taşra doktorunun oğlu olan besteci Hector Louis Berlioz, 11 Aralık 1803 yılında Güneydoğu Fransa’da Grenoble yakınlarındaki Cöte Saint-Andre’de dünyaya gelmiş ünlü Fransız besteci, yazar ve müzik eleştirmenidir. Daha çocuk yaşta, müzik ve beste konusunda birçok bilgiyi kendi kendine öğrendi. Sonra da, babasının baskılarına karşı koyarak, Paris’teki tıp öğrenimini bırakıp, ünlü Paris Konservatuvarı’nın müzik bölümünde öğrenciliğe başladı.
En tanınmış yapıtı olan Fantastik Senfoni’yi 1830’da tamamladı. Bu senfoni Berlioz’un yaşamını ve Shakespeare’in oyunlarında oynamak üzere Paris’e gelmiş olan İrlandalı sanatçı Harriet Smithson’a olan aşkını dile getirir. Berlioz daha sonra Harriet Smithson’la evlendiyse de bu mutlu bir evlilik olmadı.
Berlioz, Fantastik Senfoni’yi tamamladığı yıl, Roma Ödülü’nü kazandı. Böylece İtalya’da yaşama ve çalışma olanağına kavuştu. Bir süre gitanyla dağ bayır dolaşarak, haydutlar ve köylülerle arkadaşlık etti, İtalya’yı gezdi. 18 ay sonra Fransa’ya dönerek müzik çalışmalarına yeniden başladı. Ne var ki, Parisliler Berlioz’un müziğini sevmedi, belki de ne yapmak istediğini anlayamadılar. Berlioz’un, Paris Operası’nda sahnelenen Benvenuto Cellini operası başarısızlıkla sonuçlandı; ama orkestra yapıtları beğenildi. Harold İtalya’da adlı senfonisinin çarpıcı viyola solosu, ünlü kemancı Paganini’yi çok etkilemişti.
Shakespeare’in oyunlarını çok seven Berlioz’un Romeo ve Jülyet, Béatrice ve Bénédict gibi birçok yapıtına bu oyunlar esin kaynağı oldu. Beethoven’e hayranlık duyan Berlioz, onun orkestrayı kullanmadaki ustalığından çok şey öğrendi. Kimi zaman çok büyük bir orkestra kullandı. Ölüler Missası (Requiem) yapıtında ise dört üflemeli çalgı grubundan yararlandı. Berlioz, 19. yüzyıl Romantik orkestra bestecilerinin ilki ve birçok bakımdan da en büyüklerinden biridir. Büyük ölçekli çalışmalardan hoşlanan Berlioz duygu, düşünce ve güçlü karşıtlıkları belirtebilmek için çalgıların tüm değişik seslerini kullandı. Onun müziği coşku uyandıran sesler ve tatlı melodilerle dolup taşar. Ne var ki, sık sık kullandığı düzensiz müzik kalıpları ile hızlı değişimleri bazı dinleyicileri yadırgatır.
Berlioz müziğini halka sevdirmek ve orkestraları bu müziği çalmaya alıştırmak için, yaşamının sonraki bölümünde orkestra yönetmeni olarak Avrupa’da dolaştı. Berlioz’un müziği 20. yüzyılda daha iyi anlaşılmaya başlandı. Günümüzde, Berlioz’un görkemli Truvalılar operası sahnelenmekte, Korsan ve Roma Karnavalı gibi konser uvertürleri de sık sık seslendirilmektedir.