Yusuf Akçura; 2 Aralık 1876 yılında Rusya’nın Ulyanovsk şehrinde (önceki adı Simbirsk) dünyaya gelmiş, Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar asıllı siyaset adamı ve yazardır.
Türkçülük için çalışmış tarih ve siyaset adamlarımızdan Yusuf Akçura, Kazan Türklerindendir. Tanınmış bir çuha fabrikatörünün oğluydu. Küçük yaşta babasını yitirince annesiyle birlikte 1883 yılında İstanbul’a geldi. Ortaöğreniminden sonra Harbiye’ye girdi, kurmaylık öğrenimi sırasında Paris’teki Jöntürklerle ilişkisi olduğu suçlamasıyla 1896 yılında Trablusgarp’a sürüldü. Paris’e kaçarak siyasal bilimler öğrenimi gördü, Rusya’ya dönerek Kazan yöresinde öğretmenlik yaptı, gazetecilikte etkin oldu. İkinci Meşrutiyet’in gerçekleşmesiyle 1908 yılında İstanbul’a geldi, Darülfünun (Üniversite) ve Harp Akademisi’nde tarih öğretmenliği yaptı, yeni uyanmaya başlayan milliyetçilik bilincine hizmet amacıyla Türk Ocağı’nda görev aldı. Türk Yurdu dergisinin yayınında önemli katkılarda bulundu. Mütareke’de tutsak değişimi için geçici bir görevle bir ara Rusya’da bulunduktan sonra Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Ölünceye kadar İstanbul milletvekili olarak TBMM’de görev aldı, öğretmenlik görevini çeşitli okullarda sürdürdü. 1932 yılında Türk Tarih Kurumu başkanlığında bulundu. Son seçimde Kars milletvekili oldu. 1933’te İstanbul Üniversitesi’ne tarih profesörü, ardından da Kars milletvekili oldu.
Türkiye sınırları dışındaki hemen bütün Türkler gibi Türk bütünlüğü düşüyle düşüncesinin (Turan ülküsü) ardında çalıştı. Öncelikle Milli Edebiyat Akımı’nın oluşumuna yardım eden bu ülküsel eylem, dilde, edebiyatın öğelerinde, konu ve duygusal yaşamda milliyetçilik yönelişinin kökleşmesine destek oldu. Yusuf Akçura 11 Mart 1935 yılında İstanbul’da vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.
Yusuf Akçura Edebi Kişiliği
– Harbiye yıllarında Necip Asım’ın, Veled Çelebi’nin, Bursalı Tahir Bey’in Türkçülüğe ait yazıları ile İsmail Gaspıralı’nın Bahçesaray’da yayımlanan ve bir ara İstanbul’da da dağıtılan Tercüman Gazetesi Türkçülük fikirlerinin oluşmasını etkiledi.
– Yusuf Akçura, bu makalesiyle yüzyılın ilk yarılarında İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri arasında etkili olmaya başlayan Türkçülüğü sistematik olarak ilk kez ortaya koydu. Bu nedenle “Üç Tarz-ı Siyaset” Türkçülüğün manifestosu kabul edilmektedir.
– Yusuf Akçura, sanatçı kimliğinden çok, siyaset adamı kimliğiyle öne çıkar. O, ömrü boyunca Türkçülük fikrine sadık kalmıştır. Sosyalist fikirleri de yakından tanıyan bir insan olarak, bu fikirleri Türkçülük fikriyle bağdaştırmaya çalışmıştır. Akçura’nın Türkçülüğü, Balkanlardan Çin’e kadar çeşitli ülkeleri kapsamaktadır. Osmanlı Devleti ise Türk dünyasının ancak bir parçasıdır.
– Akçura, tarih araştırmalarında faydacılığa taraftardır. Birinci Türk Tarih Kongresi’nde sunduğu tebliğde “Tarih, soyut bir ilim değildir. Tarih hayat içindir. Tarih milletlerin, kavimlerin varlıklarını korumak, kuvvetlerini ortaya çıkartmak içindir.” demiştir.
Tarihsel bilgi ve belgelere dayanmakla birlikte bir inancın sıcaklığını yüklendiği için öznel yorumlara eğilim gösteren tarihçilik çalışmalarının başlıca ürünleri yani Yusuf Akçura’nın başlıca eserleri şunlardır;
– Üç Tarz-ı Siyaset (1911, 1976),
– Mevkufiyet Hatıraları (1914),
– Siyaset ve İktisat (1924),
– Muasır Avrupa’da Siyasi ve İçtimai Fikirler ve Fikir Cereyanları (1926),
– Türk Yıllığı (1928),
– Ta Kendim yahut Defter-i Amâlim (1944)
– Rusya’daki Türk Tatar Müslümanların Şimdiki Vaziyeti ve Emelleri,
– Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma Devri,
– Tarih-i Siyasi Dersleri (6 cilt).