Harun Reşit kimdir ve nereli? İşte Harun Reşit ne zaman yaşadı, nasıl öldü ve dönemi hakkkında tüm detaylar.
Harun Reşid 763’te bazı kaynaklara göre 766 yılında İran’ın Tahran Eyaleti’nde bulunan Rey veya Şehr-i Rey şehrinde dünyaya gelmiş Abbasi Halifeleri içinde ismi en çok anılan büyük devlet adamıdır.
Harun Reşid, Abbasi halifelerinin beşincisidir. Muhammed Mehdi nin oğlu, Câfer Mensurun torunudur. Kardeşi Hadi’den sonra 786’da halife oldu ve Bermekiler’den Yahya bin Halit’i sınırsız yetkilerle vezirliğe getirdi. Yahya, oğulları Fazl ve Cafer ile birlikte 17 yıl Abbasilere hizmet etti. Ülke içinde etkileri gittikçe artınca karşıtlarının da kışkırtmasıyla Harun, Bermekiler ailesine son vermek istedi. Önce kız kardeşi Abbase ile aşk yaşayan Cafer’in boynu uçuruldu (803). Yaşlı Yahya, Fazl ve öteki iki oğluyla tutuklanıp hapsedilince, Bermeki vezir ailesi tarihe karıştı.
Harun Reşid, 23 yıl hükümdarlık yapmış ve bu süre içinde İslâm tarihinde unutulmaz hizmetler kazandırmıştır. Bilhassa Doğu Roma İmparatorluğu ile giriştiği savaşlarda üstün başarılar gösterip önce Ankara’ya daha sonra Ereğli’ye kadar ilerlemiştir.
Devri adalet ve ilim devri olarak şöhret bulmuştur. Onun emir ve fermanlarıyla okullar, imarethaneler, bilim ve sanat yuvaları kurulmuş, ilme ve alimlere büyük bir saygı gösterilmiştir.
Frank Kralı, Harun Reşid ile yakınlık kurmuş ve Hıristiyanlığın kutsal şehri Kudüs’ü rahatça ziyaret etme isteğinde bulunmuştu. Büyük halife bunu kabul etmiştir. Arada nice hediyeler gidip gelmiş, AvrupalIlar bu vesileyle müslümanların ilim ve teknikte ne kadar ileri gittiğini görmüşlerdir. Frank Kralı, halifenin gönderdiği bir çalar saat karşısında şaşkınlık ve hayranlığını İfade etmiştir.
Harun Reşid’in son yıllarında İran ve Orta Asya’da bazı karışıklıklar çıktı. Semerkant’ta ayaklanmış olan Rafi bin Leys, çok geniş bir alana egemen olduğundan halife, kendisinin de katıldığı bir sefer düzenledi, Tus Kenti’ne varınca, hastalandı ve 24 Mart 809 yılında vefat etti. öldü. Harun Reşid’in Türbesi Meşhet’tedir. Hakkında pek garip hikâyeler ve bin bir gece masalları uydurulmuştur. Döneminde ülkenin çeşitli yerlerinde birçok cami, okul, hastane, kervansaray, yol, köprü ve su kanalları yapıldı. Vefatından sonra yerine oğlu Muham-med Emin halife olmuştur.
Harun Reşit Dönemindeki gelişmeler
Harun Reşid döneminde ülke iktisadi olarak en parlak günlerini yaşadı; tarım gelişti; Irak’ta yeni sulama kanalları açıldı; hayvancılık özendirildi; ticaret korundu; kervan yollarının güvenliği sağlandı. Ayrıca yeni yollar yapılıp, yolcuların konaklaması için hanlarla kervansaraylarla bezendi. Değerli madenler, büyük miktarlarda hem para hem eşya olarak kullanıldı. Bu sıralarda Avrupa para kıtlığı yaşarken Abbasiler değerli madenler tekeline sahiptiler. Arap ülkelerinin o zamanlar gelişmiş sanayileri vardı. Mısır tekstilleri, Şam ipeklileri,Musul pamukluları imparatorluğun her yerinde kullanılmaktaydı. Horasan ve Ermenistan halılarıyla ünlüydü. Suriye, İran ve Basra’ da camcılık gelişmişti. Şam’da demir ve bakır işleyen atölyeler vardı. Kâğıt, halifeliğin her tarafında gittikçe artan bir oranda kullanılmaktaydı.
Başkent Bağdat, ticaret yollarının kesiştiği bir noktada kurulmuştu. Anadolu ve Uzakdoğu’dan gelen yollar burada birleşiyordu. Fırat sayesinde, Suriye ve dolayısıyla Akdeniz ile de ilişkisi vardı. Harun Reşid transit ticaretin ülke için taşıdığı önemi anlamış, hatta şimdiki Süveyş kanalının bulunduğu yerde bir kanal açmak istemişti. Ticaret yollarının, Irak’tan Kızıldeniz ve Mısır’a kayacağını düşünen Yahya Bermeki, Harun’u bu projeden vazgeçirmiştir.
Hükümet ülkeye giren tüm mallardan 1/10 gümrük vergisi alırdı. Hâzinenin başlıca gelir kaynağı toprak vergisi ve Müslüman olmayanlardan alman cizye idi. Halifenin yıllık geliri 42.000.000 altın dinardı. Taberi’nin bildirdiğine göre Harun Reşid öldüğü zaman hâzinede 900.000.000 gümüş dirhem vardı. Bermekiler’in etkili yönetimi sürdüğü müddetçe, halifeliğin refahı da sürmüştür.
Abbasi ülkelerinin görkemi Binbirgece Masalları’na konu olacak düzeydeydi. Saltanatı sırasında, kültür ve sanat etkinlikleri de en üst düzeye ulaşmıştı. Halifenin kendisi de iyi eğitilmiş, sanat ve edebiyatla, özellikle şiirle uğraşan bir kişiydi. Büyükbabası Mansur’un aksine müzisyenlerin saraya bile girmesine izin vermiştir. Yunanca, Latince ve Sürya-nice’den Arapça’ya çevrilen yapıtlar da kültürce bu yüksek düzeye gelinmesinde etkin olmuştur.