Ünlü Fransız ressam Paul Cezanne hayatı, eserleri ve Paul Cezanne”ın bilinmeyen yönleri ile ilgili bilgiler.
Paul Cezanne (1839-1906) ünlü bir Fransız ressamıdır. Aix en Provence”de doğdu. Babası bir banka müdürüydü. Cezanne, 1858″de liseyi bitirdi. Okul arkadaşı geleceğin meşhur romancısı Emile Zola ile dostluğunu hiç unutmadı. Edebiyat bakaloryasını başarıyla verdikten sonra babasının hatırı için hukuka yazıldıysa da sporla, Zola”nın kurduğu öğrenci orkestrasında flüt çalmakla vakit geçiriyordu. Nihayet ressam olmaya karar verdi. Babasının «Oğlum, insan dahi de olsa, parası olmadıkça karnını doyuramaz» yollu öğütlerine kulak asmadı.
Paul Cezanne, 1861″de Paris”e geldi. Güzel Sanatlar Okulu”na almadılar. Resimlerini fazla renkli buluyorlardı. Cezanne”ın resimleri gitgide sadeleşmeye, kişiliğini bulmaya başlamıştı. 1874″te, Empresyonist ressamların açtıkları ilk sergiye katıldı. Sonradan Empresyonistlerden tamamen uzaklaşarak ileri de kübizme yol açacak olan yeni ve klasik bir resim görüşüne ulaştı. Manzara resimleri, natürmortlar ve portreler yaptı. 1906″da da, resmini yaptığı bir fırtına esnasında, soğuk alarak hastalanıp öldü. Şöhreti, ölümünden sonra gittikçe arttı. Fransa müzeleri başta olarak özellikle Amerika onun eserlerini kapıştı. Meşhur «Kırmızı Yelekli Delikanlı» tablosu (bu bir seri resimdir), İngiltere”de yüz bin sterline satıldı.
Paul Cezanne, çağımızın ve dünyanın en büyük ressamlarından biridir. Başlı başına bir okul sayılacak kişiliktedir. Resim sanatının hiç değişmeyecek bazı kurallarını o bulmuştur. Cezanne”a göre desen ve renk ayrı şeyler değildir. «Renk zenginliğini aldığı zaman şekil de olgunluğunu bulur» der Tercih ettiği konular günlük eşyalar, manzaralar, fakir insan portreleri ve meyvelerdir.
Başlıca eserleri, tarihleri ve bulundukları müzeler şunlardır: «Asılmış Adamın Evi» ( 1873; Louvre); «Anvers”ten Manzara» ( 1873); «Natürmort» ( 1883; Louvre); «Kağıt Oynayanlar» ( 1892; Louvre), «Pipolu Adam» ( 1896, Moskova); «Banyo Yapan Kadınlar» (1895-1905).
Paul Cezanne”ın Pek Bilinmeyen Tarafları
Fransız ressamı Cezanne”nin çok sevdiği bir şey vardı: Yalnızlık. Hele hayatının son yıllarında arkadaşlarının hemen hepsiyle ilgisini kesmişti. Çocukluk arkadaşı romancı Emile Zola”yı bile sık sık görmekten hoşlanmazdı Yalnız, Zola”nın ölüm haberini aldığı zaman gözünden birkaç damla yaş aktı.
Cezanne, içine kapanık yaşamayı sevdiği kadar şüpheciydi de… Kendi kabiliyetinden bile şüphe ederdi. Zamanla bu şüpheci huyu, bir nevi manevi işkence halini aldı. Bu yüzden de hiçbir zaman çok mutlu olamadı. Daima huzursuzdu. Hiçbir yerde uzun zaman kalamazdı. Maddi hiçbir sıkıntısı yoktu. Hele babasının ölümünden sonra oldukça yüklü bir mirasa da kondu. Fakat para harcamak onun için ölümden beterdi. Aç kalmayacak kadar yemek yer, çıplak kalmayacak kadar giyinirdi. Zaman geçtikçe eserlerinden de para kazanmaya başladığı halde cimriliği daha da artmıştı. Ölümüne de kısmen cimriliği sebep olmuştur denilebilir: 1906 sonbaharında resim yapmak için oldukça uzak bir yere gitmeye karar vermişti. Onu her zaman aynı yere götüren arabacı bu defa birkaç kuruş fazla isteyince Paul Cezanne öfkeden küplere bindi, yürüye yürüye gitmek üzere yola koyuldu. Kırda çalışırken aniden boşanan yağmur, Paul Cezanne”ı iyice ıslattı, eve dönerken yarı yolda bayılıp kaldı. Bir daha da iyileşemedi.
Paul Cezanne, asla hayatından memnun olmamıştır. Yalnız ressamın bir isteği yerine geldi «Ben resim yaparken ölmek istiyorum» der dururdu. Gerçekten de resim yaparken ölmüş sayılmaktadır.