François Rene de Chateaubriand hayatı, eserleri ve edebi kişiliği ile ilgili kısa bilgilerin yer aldığı biyografi yazımız
Napolyon devrinde Fransız edebiyatının en ünlü şair ve yazarlarından biridir. Combourg Kontu Rene Auguste de Chateaubriand”ın onuncu oğlu olarak doğdu, rahip olmak üzere Dinan Koleji”ne girdi. 1786″da fikrini değiştirerek orduya katıldı. 1788″de Malta Şövalyeleri topluluğuna girdi. 1791″de, Kuzey Amerika”da bir geçit keşfetmek amacıyla Amerika”ya gitti. İstediğini yapamamakla beraber burada geçirdiği yedi ay ona yeni fikirler ve yazı konuları kazandırdı. 1792″de Celeste Buisson de Lavigne adlı on yedi yaşında bir kızla evlendi. Sonra «Göçmenler Ordusu» na katılarak birçok memleket dolaştı, yoksulluk içinde Londra”ya sığındı. 1800″de Fransa”ya döndü.
1802″de Napolyon”un Fransa”da Katolik dinini yeniden kurduğu ve kuvvetlendirdiği sırada Chateaubriand”ın «Genie du Christianisme» (Hıristiyanlığın Dehası) adlı eseri yayınlandı. Böylece Chateaubriand, fikir ve kültür plânında Napolyon”u temsil eden bir kişilik kazandı. Bu başarısından ve dolayısı ile elde ettiği şöhretten sonra Napolyon 1803″te Chateaubriand”ı Roma”ya ataşe olarak yolladı. 1806″da Kudüs”e giden Chateaubriand «L”İtineraire de Paris a Jerusalem» (Paris-Kudüs Yolculuğu) ve «Les Martyrs» (Din Uğrunda Ölenler) adlı eserlerini yazdı. 1811″de Akademi”ye üye seçildi.
1814″te, Napolyon”un iktidardan düşmesi üzerine Kral hanedanı lehinde bir broşür yayınladı. «Chateaubriand yüzbin adama bedeldir» diyen Kral XVIII. Louis ile Gand”a kadar gitti ve kraliyet taraftarlarının yönünde göründü. İçişleri bakanı, sonra Berlin”e, Londra”ya büyükelçi tayin edildi. Kısa bir süre dışişleri bakanlığı yaptı. 1828″de Roma büyükelçiliğine getirildi, 1830″da siyasi hayattan çekildi. Ömrünün son onbeş yılını hatıralarını yazmakla geçirdi. Ölümünden az zaman sonra bunlar, «Memoires d”outre-tombe» (Mezar Ötesinden Hâtıralar) adı altında yayınlandı.
Chateaubriand”ın en büyük önemi, edebiyatta, klasik anlayıştan romantik akımına geçişi temsil etmesidir. Konu olarak doğayı ve melankoliyi işlediği, din duygusunu canlandırdığı eserleri 1830 yılına kadar Fransız edebiyatına hakim olmuştur.
Chateaubriand, Fransız edebiyatında üslubunun güzelliği, duygulu ve doğaya bağlı anlatışı ile meşhurdur. Az çok aşırı da olsa, duygululuk yazılarında baş yeri alır. Doğa sevgisini, hele yabancı ülkelere ait tasvirleri Fransız edebiyatına ilk getirenlerden biri olarak romantik devrin müjdecilerindendir.
Diğer eserlerinin en önemlileri şunlardır: «Atala»; «Les Natchez»; «Les Aventures du dernier Abencerage» (Son İbni Sirac”ın Maceraları) ve «Etudes historiques» (Tarihî incelemeler).