İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy kimdir ve Mehmet Akif Ersoy nereli? Mehmet Akif Ersoy eserleri, yaşadığı yüzyıl, Mehmet Akif Ersoy ne zaman doğdu ne zaman öldü ile ilgili tüm detayları bu sayfada derledik. İşte Mehmet Akif Ersoy hayatı ve eserleri hakkında bilgi.
İstiklal Marşı’nın güftekarı, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, siyasetçi, şair ve yazar Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 yılında, İstanbul’un Fatih Semti’ne yakın Sarıgüzel Mahallesi’nde dünyaya geldi. Babası Fatih müderrislerinden Mehmet Tahir isimli değerli bir ilim adamıydı. Annesi ise Emine Cemile Hanım Efendidir.
Mehmet Tahir Efendi, oğluna ebced hesabıyla doğum tarihini belirten “Ragif” adını verdi (hicri 1290) ve vefatına kadar onu bu adla çağırdı. Ancak bu isim, yaygın olmadığı ve güç söylendiği için annesi ve yakın çevresi, daha bilinen bir ad olan “Âkif”i kullandılar.
Mehmet Akif babasından Arapça öğrenmiş Esad Dede isimli bir öğretmenden Farsça tahsil etmiş, Fransızcasını kendi kendine çalışarak ilerletmiş ve faziletli bir kadın olan annesinden ilk dini terbiyesini alarak yetişmiştir. Son derece dindar bir hayat süren ailesi onun iyi bir insan olarak yetişmesi için bütün gayretleri sarf etmiştir.
Akif, lise tahsilinden sonra Mülkiye Baytar Mektebi’ne girerek, burayı birincilikte bitirmiştir. Kendi ifadesine göre, Yüksek tahsilini bitirdikten sonra Kur’an-ı ezberleyerek hafız olmuştur. Spora son derece meraklıdır. Güreş, atletizm ve yüzme gibi spor dallarında başarılar kazanmıştır. Çocukluğundan beri şiire de meraklıdır. Okuduğu güzel şiirleri hemen ezberler. Sonra yavaş yavaş dini ve milli şiirler yazmaya başlar. İlk şiirleri 1896 yılında “Resimli Mecmua” isimli bir dergide neşredilir. Nihayet kendisini yazı hayatı içinde bulur.
Meşrutiyetin ilanından sonra Sebilürreşad isimli dergide çalışır. Orada şiirleri, nesirleri yayınlanır. Artık yavaş yavaş ismi duyulmaya başlar.
Birinci Cihan Harbi sıralarında Türk İstihbarat Teşkilatı adına Almanya’ya, Medine ve Mecid’e gider. 1920’de İstiklâl Harbi devresinde Büyük Millet Meclisinde Burdur Milletvekili olarak görev yapar.
Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ı dolaşır. Bütün bu geziler neticesinde müslüman toplulukları yakından görür, tanır. Onlarla ilgili şiirler yazar. Küçücük haksızlıklara bile tahammül edemiyen bir yaradılışı vardır. Son derece mert, cesur ve fedakar bir insandır. Bilhassa inancına yapılan hareketlere karşı arslan kesilir. Nerede bir yoksul, bir fakir, bir hasta görse yüreği sızlar. Onların dertleri ile ilgilenir, yaralarına melhem olmaya çalışır. Hayatı boyunca en küçük bir taviz vermediği İslamı en iyi bir şekilde yaşar. Samimi ve dürüst bir müslümandır. Anne va babasından aldığı ilk terbiye 63 yıllık hayatında ona yol göstermiş, bu 63 yıl içinde bir büyük iman adamı olarak yaşamıştır. Engin bir hayal gücü, güçlü bir kalemi vardır. Yazdığı şiirler o günün Türkiyesi’nde dilden dile dolaşır. Milletimizin İstiklâli için en büyük zorluklara göğüs gerer. Cepheleri dolaşır. Büyük mücadelemizin unutulmaz şiirlerini yazar. Edebiyat tarihimizin altın sayfaları içinde yer alan Çanakkale Destanı, Bülbül gibi şiirler onundur. Nihayet verilecek ödülü kabul etmemek kaydıyla 1921’de İstiklal Marşımızı kaleme alır. Orduya ithaf ettiği şiiri, 12 Mart 1921 günü milli marş olarak kabul edilir. Milletimize manevi, Milli bir güç aşılar. Hiç bir yerden, hiç bir menfaat beklemeden yazdığı bu muhteşem şiirleri Safahat isimli dev eserinde bir araya getirmiştir. Yedi bölüm halinde hazırladığı bu kitap sağlığında iken basılır, okunur.
Cumhuriyetin ilanından sonra bir ara Mısır’a giden Mehmet Akif daha sonra tekrar yurda döner. Din, iman, vatan ve millet yolunda bütün hayatını seferber eden, asil bir kahraman olarak yaşayan Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 yılında İstanbul’da hayata gözlerini kapar. Cenazesi imanlı gençliğimizin iştirakiyle, şanına layık bir vakar içinde kaldırılır ve ve Edirnekapı Mezarlığı’na defnedilir.
MEHMET AKİF ERSOY’UN ESERLERİ
Şairin Safahat genel adı altında toplanan şiirlerini içeren yedi kitabının ilk yayım tarihleri şöyledir:
Safahat (1911): 44 şiir, 3084 mısra.
Süleymaniye Kürsüsünde (1912): Bir şiir, 1002 mısra.
Hakkın Sesleri (1913): 10 şiir, 482 mısra.
Fatih Kürsüsünde (1914): Bir şiir, 1692 mısra.
Hatıralar (1917): 10 şiir, 1314 mısra.
Asım (1924): Bir şiir, 2292 mısra.
Gölgeler (1933): 41 şiir, 1374 mısra.
Mehmet Âkif Ersoy
Doğum tarihi: 20 Aralık 1873, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 27 Aralık 1936, İstanbul
Defin tarihi ve yeri: Edirnekapı Şehitliği, İstanbul
Eş: İsmet Ersoy (e. 1898–1936)
Çocuklar: Tahir Ersoy, Feride Akçor, Suat Argon, Mehmet Emin Ersoy, Cemile Doğrul
İstiklal Marşı Nasıl Yazıldı?
Yeni kurulan devlet için bir “Milli Marş” yazılması hususunda Büyük Millet Meclisi’nin altı ay müddet vererek açtığı “İstiklâl Marşı Müsabakası”na muhtelif şairlerin gönderdiği tam 724 şiir gelmişti. Bunlar Maarif Vekâletinde teşkil edilen bir komisyonda incelenmiş ve içlerinden 6 tanesi seçilerek Meclis Matbaasında bastırılıp meb’uslara dağıtılmıştı. Maarif Vekili bulunan Hamdullah Suphi Bey, müsâbakaya “nakdi mükâfat vaadedilmiş olması yüzünden” iştirak etmemiş olan şâir Mehmed Akif Bey’e müraccat ederek, yazmasını istemişti. Bunun üzerine Mehmed Akif Bey “Ben mebusum, müsâbakaya iştirak etmem, ayrıca yazarım” diyerek teklifi kabul edip, ikâmet etmekte olduğu Tâceddin Dergâhında, “Kahraman Ordumuza” ithaf ettiği İstiklâl Marşı şiirini yazdı.
İstiklâl Marşı sadece bir şiir değil, ruhları coşturan bir hamâset ve belâgat âbidesi idi. Meclis’de Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından okunduğu zaman heyecan ve tezahürat son haddini bulmuştu; her mısrası her kıt’ası sürekli alkışlarla karşılandı. Nihayet 12 Mart 1337 (1921) günü Meclis’te verilen takrirler reye konup “İstiklâl Marşı” olarak kabul edildi ve müteakiben bütün mebuslar ayağa kalkarak Maarif Vekilinin tekrar okuduğu İstiklâl Marşını ayakta dinlediler.
Marşın kabulünden sonra Meclis Muhasebecisi Necmeddin Bey, kanunen müsabakayı kazanana verilecek olan 500 lira nakdi mükâfatı getirdi ise de Akif Bey, “Ben müsabakaya girmedim; bu para bana ait değildir” diye reddetti. Fakat Muhasebecinin “Kanun metninde mükâfatın, kazanana verileceği yazılıdır. Sizin Marşınız kabul edilmiştir; bu para sîzindir, Meclis kasası’nda kalamaz. Siz, usulen tesellüm edin, sonra istediğinizi yaparsınız” diye ısrar etmesi üzerine Akif Bey, parayı alıp “Sarıkışla Hastanesi”ndeki yaralı gariblere hibe etmiştir.
Mehmet Akif’i Tanıyanlar Diyorki…
O koca âlem, o büyük âlim, saf ve masum bir çocuk gibi her söylenene inanırdı. Yüzünden kendisini seven fakat arkasından riyakarlıkla O’na söven bazı adamlar yardı ki ölünceye kadar üstadın kalbinde sevgi ile yaşadılar. Mamafih o şahsına düşmanlık edenlere aldırış etmezdi. En çok sinirlendiği şey vatan, millet gibi mukaddesata sövmekti. Bu durumda affı olmazdı. Bununla beraber derdini kimseye söylemez, içine atar erir, erirdi. (Haşan Basri Çantay)
Akif için dört şey çamur gibi pisti: Cimrilik, ikbal şımarıklığı, kibir ve maddi pislik.
…..
Akif’in ahlak ve sanatı yekparedir. Onun için seciyesine hakim olan cami ve medrese edebiyatına da hakimdi.
Bir de benim Akif’im var. Bu akif, hayatımın otuzbeş senesidir. Bu otuzbeş senede O, bir tek defa bayağı olmadı. O’nun iç yüzüne baktığım zaman, gökyüzüne, denize bakar gibi ferahlardım. Sonra O’nun altmış üç senelik hayatını öğrendim. Bu ne berrak altmış üç senedir, siyah ve pis bir dakikası yoktur. (Mithat Cemal Kuntay)