Balçık ya da killi toprak, bilinen ilk plastik olan seramiğin hammaddesidir. Bu madde, ateşte pişirilince kendisine verilmiş olan biçimi muhafaza edebilir. Ne yazık ki, seramiğin kırılgan oluşu, Taş devrinde yapılan ilk kapları sapa sağlam bulmayı olanaksız kıldı.
Pişmiş topraktan yapılan eşyaya seramik denir. Seramik bir veya birden fazla metalin, metal olmayan element ile birleşmesi ve sinterlenmesi sonucu oluşan inorganik bileşik. Diğer bir ifade ile seramik, yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan çanak, çömlek, vazo gibi nesnelerin ortak niteliğidir.
Daha Cilalı taş devrinde, insanlar, pişmiş topraktan kaplar kullanıyorlardı. İsviçre göllerinin kıyılarında yer alan mağaralarda ve kalıntılarında, bu kapların çok eski izleri bulundu. Seramik, bir sanat haline gelince, dev adımlarla ilerledi. Böylece, Mısırlılar, Persler, Asurlular, kili işleyip pişirmede ustalaştılar. Çinliler de porseleni ve onu süslemeden önce kalıba dökmeyi icat etmişlerdi.
Tarihteki ilk seramiğin M.Ö. 6000 yıllarında Anadolu’da üretildiği biliniyor. Çatalhöyük’te yapılan kazılarda bulunan seramik parçaları, aradan 8000 yıl geçtiği halde bozulmadan günümüze ulaşmayı başarmıştır.
Eskiçağ’ın zarif ve dekoratif çömlekçilik geleneği, Yunanistan’da doruk noktasına ulaştı. Yunanlıların amphora ve kraterlerindeki kırmızı ve siyah süslemeler, özellikle mitoloji kahramanlarını canlandırıyordu. Ortaçağ’da, Batı dünyasında seramikçilik büyük çapta geriledi. Daha sonra, yavaş yavaş, özellikle Faenza’da (İtalya), XV. yüzyıldan itibaren, çömleklere ve sırlara şekil vermenin yolları araştırıldı.
XVI. yüzyılda, Bernard Palissy, on altı yıl boyunca çalıştıktan sonra, birtakım seramik yapım usullerini yeniden keşfederek meşhur oldu. Hollanda’da, Delft fayansları büyük bir ün kazandı. Osmanlı devrinde, cami, türbe ve sarayların duvarları, seramik sanatının şaheserleri olan çinilerle süslendi. XVIII. yüzyılda, İspanya’da Alcora, Almanya da Anspach yörelerinde, seramik teknikleri gelişti.