Muamele; başkasına karşı olan davranış, davranış biçimi, tutum, bir işi yapmak veya sonuçlandırmak için tâkip edilmesi gereken yol, bir iş veya resmî bir evrak için dâirelerde yapılan kayıt, havâle vb işlem anlamlarına gelir. Muâmele bilmek; görgü kurallarının gerektirdiği gibi davranmak, yol sıra bilmek demektir. Muâmele etmek ise, davranmak manasına gelir. İşte muamele kelimesi ile ilgili cümleler.
– Her insan, iyi muamele görmek ister.
– İlk zamanlar bana evin efendisi gibi muâmele ediyordu. (A. M. Efendi)
– Evvelâ büyük oğlunun elinde esir muâmelesi görür, sonra küçük oğlu Gıyâseddin Keyhüsrev’in yanına sığınır ve onunla saltanatı paylaşır. (A. H. Tanpınar)
– Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi. (N. F. Kısakürek)
– Ben böyle muamele görmeyi hak etmedim.
– Bu şirkette insanlara muamele yaparken çok saygı gösteriyorlar.
– Bana karşı olan muamelesini beğenmedim.
– Memurlarına uşak gibi muâmele etmeye alışmıştı. (R. N. Güntekin)
– Çok sürmeden bu muâmelesini değiştirdi. (H. R. Gürpınar)
– İnsana kötü muamele gösteren, insanlığından utansın.
– Onlar gündelik muamelelere başlayınca da benim ağzım açık kaldı. (R. N. Güntekin)
– Adama öyle bir muamele yaptılar ki sanki hırsız sanırsın.
– Çok kötü muamele gördük ama takımım mükemmeldi.
– Maiyetindekilere bir âmirden ziyâde bir baba gibi muâmele eder. (K. Nâdir)
– Bana karşı yaptığınız muameleyi hiç tasvip etmiyorum.
– Çoğunlukla kötü muamele görüyorlardı ve kanun önünde efendilerine nazaran çok kısıtlı haklara sahiplerdi.
– Gece yarısından sonra liman muâmelesi tâtil edilir, yolcular ancak sabahleyin karaya çıkabilirdi. (R. N. Güntekin)