Felaket; çok kötü, büyük sıkıntılara sebep olan çok üzücü durum, büyük zarara yol açan olay ya da durum, büyük dert, yıkım, belâ, onarılması güç, şaşırtıcı, hayrete düşürücü gibi anlamlara gelir. İşte felaket kelimesi ile ilgili cümleler.
– Aylardan beri felâkete, mâcerâya, hicrete alışmışlardı. (A. Gündüz)
– Sel felaketi çoğu evi kullanılamaz hale getirdi.
– Çünkü Sabîha bu evi kökünden saran bir felâketten sonra gelmiştir. (A. H. Tanpınar)
– İnsanların korkması icap eden en büyük felaket, kötü ahlaktır. (S. Ayverdi)
– Felaket bir adam, yerinde durmuyor.
– Bu sefîhe karşı duyduğu alâkada Selmin’in felâketli istikbâlini sezdim. (P. Safâ)
– Bu kız felaket.
– Son günlerde çok büyük felaketler yaşamaya başladık.
– Suriye’deki insani felaket gündemin en üst sırasında yer aldı.
– Adamın yazdığı felaket bir şiirdi.
– Müzeyyen, Rahmi’nin istediği felâketli bir bûseyi reddedemiyor. (R. N. Güntekin)
– Büyük bir deprem olursa nükleer felaket kaçınılmaz demişler.
– Felaket bir yazı olmuş.
– Şems’in Konya’ya ilk gelişi bu iki felâketli hâdise arasındadır. (A. H. Tanpınar)
– Başımıza gelen felaketlerden birinci derecede sen sorumlusun.
– Anuk, yarın bu kısa saâdet rüyâsından uyanarak felâket içinde gözünü açacaktı. (R. H. Karay)
– Ahmet’i peşinden götürüpte felakete sürükleme.